Dünyaya Türkiye’yi ve 15 Temmuz’u anlatmak

15 Temmuz’da millet tarafından yenilgiye uğratılan Fetöist teröristler, darbe sevdalarından vazgeçmiş değildirler. Bütün dünyada Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve demokratik hükûmetin bu yaz yıkılacağını, yakında kendilerinin muzaffer bir şekilde Türkiye’de yeniden tek güç olacakları yalanını söylemektedirler. FETÖ, kendisini destekleyen emperyalist odakların plânlarına ve oyunlarına çok güvenmektedir. FETÖ çetesi, dış dünyayı ülkemiz aleyhine seferber etmek için bütün imkânları kullanmaktadır.

TÜRKİYE, baş döndürücü ve sarsıcı gelişmelerin yaşandığı bir ülke olarak dünya gündemindeki yerini korumaya devam etmektedir. Türkiye gibi bir ülkenin sahici anlamda sıfırdan beyaz bir sayfa açması imkânsız görünmektedir.17-25 Aralık darbesi, 15 Temmuz Fetöist işgal ve darbe girişimi, Fırat Kalkanı Harekâtı, PKK’ya karşı operasyonlar ve 16 Nisan referandumu, ülkemizin yaşadığı büyük tecrübelerdir. Bu gelişmelerin her biri, ülkemizin sosyal ve siyasal yapısında köklü değişikliklere neden olmuş, dünya ile olan ilişkilerimizi radikal bir şekilde değiştirmiştir.

Küresel sistem, ülkemize ve coğrafyamıza müdahale etmeye devam etmektedir. Suriye Savaşı, insanî facialar doğurarak devam etmekte ve büyük kaos dalgaları oluşturacak etkilerde bulunmaktadır. Rusya-İran ikilisi, Suriye üzerinden Ortadoğu’daki hegemonya alanlarını genişletmeye çalışırlarken aynı zamanda kendi politikalarını tek taraflı olarak bölge ülkelerine dayatmaya kalkmaktadırlar. Amerika, Ortadoğu’da belirsizlik ve kaos politikasını uygulayarak İslâm coğrafyasında mezhep üzerinden büyük bir çatışmanın gerçekleştirilmesini sağlamaya çalışmaktadır.

Şii-Sünnî çatışması şeklinde büyük bir Müslüman savaşı çıkarma plânını ustalıklı bir şekilde uygulayan Amerika-İsrail ikilisi, ilk önce Arap dünyasını birbiriyle çatıştırmanın yolunu bulmaya yönelmiştir.

Amerika’nın yeni seçilen Başkanı Trump, ilk yurtdışı ziyaretini Suudi Arabistan’a yaptı. Ziyarette Amerika ve Suudi Arabistan arasında 380 milyar dolarlık büyük silah antlaşmaları yapıldı. Arap dünyasında mutlak hâkim olmak isteyen Suudi Arabistan, Amerika eliyle İran’ı etkisizleştirmeye çalışmaktadır. Suudi Arabistan’ın umudu, İsrail ve Amerika’nın İran’a karşı askerî müdahalede bulunmasını sağlamaktır.

Arap dünyasını Şii ve İran karşıtlığı üzerinden yanına çekme arzusunda olan Amerika’nın niyetini fırsat bilen Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn, Yemen, Birleşik Arap Emirlikleri ve Maldivler ile birlikte Katar’a karşı bir cephe oluşturacak adımlar attı. Katar’la bütün diplomatik ilişkilerini kesen Suudi-Mısır ittifakı, Katar yönetiminden HAMAS ve İhvan gibi grupları desteklememesini, İran’la bütün ilişkilerini kesmesini ve Arap ülkelerinin içişlerine karışmamasını istemektedir. Suudi-Mısır ittifakının Katar üzerinden çıkardığı kriz, Müslüman dünyanın birbirine düşman edilmek suretiyle birbiriyle çatıştırılması stratejisinde kilit bir gelişme durumundadır.

Arap dünyasına bakarken 15 Temmuz’un önemini görmek

Müslüman dünyanın birbiriyle çatıştırılması şeklindeki küresel emperyalizm plânını Türkiye çok iyi bilmektedir. 15 Temmuz 2016 tarihinde ordu içinde yuvalanan bir grup Fetöist terörist eliyle Türkiye’ye karşı bir işgal ve darbe girişiminde bulunulmaya çalışıldı. 15 Temmuz işgal ve darbe girişiminin birincil hedefi, demokratik hükûmetin ve Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın ortadan kaldırılarak iktidarın tamamen FETÖ çetesinin eline geçmesini sağlamaktı. Bu girişimin ikinci amacı, ülkemizde iç savaş çıkartmaktı. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın liderliğinde halkın topyekûn olarak darbe ve işgal girişimine karşı direnmesi, ülkemizin barış, istikrar ve huzur içinde yoluna devam etmesini sağlamıştır.

15 Temmuz darbe ve işgal girişimini yapan odak, “FETÖ” denilen küresel terörist çetedir. Halkımız 15 Temmuz’da FETÖ teröristlerinin darbe ve işgal girişimini başarısızlığa uğratmıştır. Müslüman toplumların tarihinde 15 Temmuz, bir ilk olma durumundadır. Küresel emperyalizmin desteğiyle ülkemizi darbe yoluyla işgal etmeye kalkan FETÖ teröristlerinin yenilgiye uğratılması, coğrafyamızın tarihinde gerçek anlamda “demokrasinin kazanması ve emperyalizmin kaybetmesi” olarak nitelenmeyi hak etmektedir. 15 Temmuz’un en net sonucu, “Türkiye ve İslâm dünyasının kazanması, FETÖ ve emperyalist güçlerin kaybetmesi” olarak değerlendirilebilir.

15 Temmuz darbe ve işgal girişimi sadece “FETÖ” isimli terörist çetenin iktidarı ele geçirmek için giriştiği bir terörist kalkışma değildir. 15 Temmuz darbe ve işgal girişimi, Türkiye’yi ve Ortadoğu’yu yakıp yıkmayı amaçlayan kirli ve kanlı bir yıkım plânının çok önemli bir aşamasını oluşturmaktadır. Libya, Yemen, Suriye ve Irak’ı savaş ve işgallerle yıktıktan sonra Mısır’da Mursi’yi darbe ile devirmek suretiyle diktatör Sisi’yi iş başına getiren küresel emperyalizm, Türkiye’de de Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ı devirerek FETÖ diktatörlüğünü kurmayı hedeflemiştir. 15 Temmuz’da halkımızın Fetöist darbe ve işgal girişimini yenilgiye uğratması, Türkiye’yi ve Ortadoğu’yu sonu gelmeyen savaş ve çatışmalara düşmekten kurtarmıştır.

15 Temmuz darbe ve işgal girişimi, Türkiye’nin güvenliğini, barışını ve istikrarını ortadan kaldırmayı amaçlayan terörist bir kalkışmadır. Suriye Savaşı bütün Ortadoğu’yu güvenli bölge olmaktan çıkardığı gibi, FETÖ terörizminin amacı da Türkiye’nin “güvenli ülke olmadığı” şeklinde dünya kamuoyunda bir algı oluşturmaktır. FETÖ, Türkiye’nin güvenli ülke olmadığı algısıyla ülkemizi dünyadan izole etmenin plânlarını yapmaktadır. Türkiye’nin Ortadoğulaştığı, demokrasi ve insan haklarından uzaklaştığı, Suriye Savaşı’nın çıkmasında etkin rol oynadığı, ülkemizin Batı dünyasına düşman olduğu gibi söylemler, Fetöistlerin bütün dünyada ülkemize karşı kullandığı argümanlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

FETÖ tehdidini gerçek anlamda bertaraf etmek için Türkiye’nin dış dünya ile daha yoğun ilişkiler ve güçlü ittifaklar kurması gerekmektedir. Başka bir ifadeyle, 15 Temmuz’dan sonra dünyada daha fazla dosta ihtiyacımız vardır. Bunun farkında olan FETÖ çetesi, ülkemizin dünyadaki bütün ilişkilerini bozacak ve düşmanlarımızın sayısını arttıracak stratejik nitelikte faaliyetler yürütmektedir.


Türkiye ve Ortadoğu, terörizm, darbecilik ve şiddet kuşatması altındadır. Ülkemiz, sürekli olarak FETÖ, PKK ve DAEŞ tarafından gerçekleştirilen saldırılara hedef olmaktadır. Altmışlı yıllardan itibaren sinsi ve sistematik bir şekilde Ordu, Emniyet, Yargı ve İstihbarat dâhil, devletin bütün kurumlarına yerleşerek devlet içinde devlet gibi siyasal ve sosyal hayatımıza hükmetmeye kalkan FETÖ, ülkemizi her açıdan kuşatması altına almış ve altın vuruşu gerçekleştirmek için 15 Temmuz 2016 tarihinde darbe yapmaya kalkmıştır.

Ülkemizde Kürt-Türk savaşı çıkartmak şeklinde stratejik bir hesabın içine giren PKK, Sur, Cizre, Yüksekova, Nusaybin ve Silvan gibi yerleşim yerlerinde “hendek savaşı” denilen çukur saldırılarla devrimci halk savaşı plânını uygulamaya sokmuştur. DAEŞ, gerçekleştirdiği birçok terör eylemiyle büyük şehirlerimizde birçok insanın hayatını kaybetmesine neden olmuş, Türkiye’nin güvensiz bir ülke olduğu algısını dünyada yaratmaya çalışmıştır. Türkiye, FETÖ, PKK ve DAEŞ terör örgütlerine sert güç kullanarak karşılık vermiş, Fırat Kalkanı gibi büyük çaplı operasyonlarla sınır güvenliğini sağlamaya çalışmıştır.

Diktatör Sisi, Mısır’da demokratik yollarla seçilen Mursi ve yönetimini yıkınca, Batı dünyası bu girişimi bir darbe olarak değil, diktatörlüğe karşı yapılan meşru bir sosyal ve siyasal girişim olarak destekledi. Aynı şekilde Batı dünyası, 15 Temmuz’da ülkemizi işgal etmeye kalkan Fetöist darbe girişimine karşı demokrasimizin ve toplumumuzun yanında yer almamıştır. Küresel sistem, darbe girişiminin başarısız olmasından dolayı şaşkınlığa uğramış ve ülkemize karşı faaliyet gösteren FETÖ çetesine kucak açmıştır.

FETÖ çetesi, Amerika, Almanya, Endonezya, İngiltere ve Güney Afrika başta olmak üzere, dünyanın önemli ülkelerinde üslenmiş durumdadır. Amerika, hiçbir şekilde FETÖ çetesinin elebaşını ülkemize iade etmeye yanaşmamaktadır. FETÖ çetesi, dünyanın birçok ülkesinde faaliyetlerine yoğun bir şekilde devam etmektedir. Bütün dünyada örgütlenmesi sonucunda kendisine ait bir diaspora oluşturmuştur. Fetöist diaspora, ülkemizin uluslararası ilişkilerini bozmak, Amerika, Avrupa ve Arap devletlerinin bize karşı harekete geçmelerini sağlamak için yoğun bir faaliyet içindedir.

FETÖ’nün oluşturduğu propaganda ağına dikkat!

FETÖ, bütün dünyada oluşturduğu geniş medya ve propaganda ağıyla 15 Temmuz direnişi konusunda yalan üzerine bir algı oluşturmaya çalışmaktadır. Küresel düzeyde yürüttüğü algı operasyonuyla FETÖ, 15 Temmuz darbe girişimiyle hiçbir ilgisinin olmadığını, 15 Temmuz’da olan bitenin gerçek bir darbe olmadığını, “kontrollü darbe” adı altında içeride dizayn edilen bir operasyon olduğunu yaymaya çalışmaktadır.

FETÖ’nün 15 Temmuz hakkında uydurduğu “kontrollü darbe” şeklindeki yalan ve sahtekârlığa dayalı propagandası, ülkemiz ve 15 Temmuz hakkında kuşkuların ve soruların doğmasına yol açmıştır. FETÖ’nün propaganda ve yalan makinası, 15 Temmuz direnişini bir demokrasi direnişi olduğu gerçeğinden koparma konusunda ciddî bir etki yaratmış görünmektedir. 15 Temmuz direnişi ve demokrasiyi sıkı sıkıya bütünleştirmek yerine ulusal ve uluslararası düzeyde kontrollü darbe safsatasının tartışılıyor oluşunu Fetöist propaganda mekanizmasının etkin olduğunun göstergesi olarak tespit etmemiz lazımdır.

Fetöist yalan ve çarpıtmalara karşı 15 Temmuz direnişinin gerçek bir demokrasi savunması olduğunun dünya kamuoyuna doyurucu ve derinlikli bir şekilde anlatılması gerekmektedir. Demokrasi ve 15 Temmuz direnişi arasındaki bağı, birliği ve bütünlüğü sosyal, siyasal, kültürel ve entelektüel açılardan güçlü bir şekilde besleyecek verimli ve yapıcı perspektiflerin geliştirilmesine ihtiyaç vardır.

Türkiye, Ortadoğu ve dünya tarihinde eşi az görülen, destan niteliğindeki demokrasiyi savunma mücadelesini büyük insanî bedeller ödeyerek 15 Temmuz’da ortaya koymasına rağmen, Avrupa ülkelerinden ülkemize karşı fikirlerin, seslerin, politikaların ve tutumların arttığına şahit olmaktayız. Almanya, Hollanda ve Fransa gibi yerlerde Türkiye ve Erdoğan karşıtlığı, İslâmofobi ile karışık bir şekilde yükseltilmektedir. 15 Temmuz darbe ve işgal girişiminin hibrit terörizmin yeni bir biçimi olduğunu ve FETÖ’nün karanlık ve kirli bir yapı olduğunu anlamayan Avrupa, Türkiye’yi ötekileştirmektedir. 15 Temmuz, mücadele edilmesi gereken tehlikenin FETÖ, DAEŞ, PKK gibi terör örgütleri ve onları destekleyen emperyalist güçler olduğunu net olarak ortaya koymuş bulunmaktadır.

FETÖ propagandasının dâvâ süreçlerine etkisi aşağı çekilmelidir

Avrupa, FETÖ yerine Türkiye’yi ötekileştirmekle ölümcül bir hata yapmaktadır. Avrupa ülkelerine esas tehlikenin FETÖ çetesi, örgütlenmesi ve ideolojisi olduğunun sabırla anlatılması gerekmektedir.

FETÖ çetesi, bütün dünyada sahip olduğu propaganda imkânları sayesinde yıkıcı ve yozlaştırıcı algı operasyonlarına devam ederken, aynı zamanda darbe dâvâları da ülkemizde başlamış bulunmaktadır.

Darbeciler, gerçek anlamda savunma yapmak yerine FETÖ’nün propaganda makinasının bir parçası olarak konuşmaktadırlar. Darbeciler, ağız birliği etmişçesine kendilerinin FETÖ ve darbe ile hiçbir ilişkilerinin olmadığını, askerlik mesleğinin gerektirdiği görevleri yaptıklarını, 15 Temmuz’u tertipleyenlerin kendileri değil başka güçler olduğunu, kendilerinin tuzağa düşürülerek mağdur edildiklerini söylemektedirler. Darbeciler, Fetöist propaganda anlatısının parçası olabilecek bir dil kullanmaktadırlar. Mahkemelerdeki propaganda konuşmaları, darbe yargılamalarını kişiselleştirerek 15 Temmuz’da bir darbe olmadığı havasını yaratmayı ve FETÖ tehlikesini önemsizleştirmeyi hedeflemektedir. Mahkemelerde darbecilerin yaptığı çarpıtmalar, dış dünyada FETÖ ve 15 Temmuz hakkında çarpık algıların oluşmasına hizmet etmektedir.

FETÖ ve darbeciler, ne anlatırlarsa anlatsınlar, ortada bütün dünyanın gözü önünde gerçekleşen 15 Temmuz olgusu vardır. 15 Temmuz’da FETÖ, emperyalizmin desteğiyle Türkiye’yi darbe yoluyla işgal etmeye kalkıştı. Bütün dünyaya anlatılması gereken yalın gerçek budur. 15 Temmuz’da teşebbüs edilen darbe gerçeğini ve insanlığı yozlaştıran FETÖ tehdidini karartmaya yönelik hiçbir propaganda ve algı operasyonunun dünya kamuoyunu iğfal etmesine izin verilmemelidir. 15 Temmuz direnişi konusunda sorular ve şüpheler yaratmak yerine, darbe girişimine ve FETÖ tehdidine odaklanılmalıdır.

15 Temmuz’da millet tarafından yenilgiye uğratılan Fetöist teröristler, darbe sevdalarından vazgeçmiş değildirler. Bütün dünyada Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve demokratik hükûmetin bu yaz yıkılacağını, yakında kendilerinin muzaffer bir şekilde Türkiye’de yeniden tek güç olacakları yalanını söylemektedirler. FETÖ, kendisini destekleyen emperyalist odakların plânlarına ve oyunlarına çok güvenmektedir. FETÖ çetesi, dış dünyayı ülkemiz aleyhine seferber etmek için bütün imkânları kullanmaktadır. Zira beklentisi, Katar’a Körfez ülkelerinin uyguladığı diplomatik kuşatma ve izolasyonun benzerinin Türkiye’ye yapılmasıdır.

FETÖ, bazı Körfez ülkeleriyle ülkemize karşı kirli ilişkiler ve ittifaklar geliştirmiş durumdadır. Önümüzdeki aylarda Katar’a karşı ileri sürülen bahanelerin benzerleri ülkemize karşı da ileri sürülebilir ve ülkemiz hiç umulmayan büyük krizlerle karşı karşıya bırakılabilir. 15 Temmuz’da darbe girişiminin yenilgiye uğratıldığı gerçeği, bizi her şeyin çözüldüğü ve FETÖ tehlikesinin bertaraf edildiği rahatlığına sürüklememelidir.

Ülkemize yönelik FETÖ tehdidinin ulusararası güçlerden destek almış bir şekilde var olmaya devam ettiği olgusunun farkında olunmalıdır. “Su uyur, FETÖ uyumaz” gerçeğinin farkında olarak, ülkemize yönelik tezgâhlanacak muhtemel krizlere ve oyunlara hazırlıklı olmamız lazımdır.