BATI,
iki asırdır ilerleme sürecinde bulunmaktadır. İkinci asır içerisinde bir
ivmelenme yapsa da bu durum teknik ve maddî zenginlikten öteye geçemedi. İlk üç
sanayi devrimini başaran Batı, bilim ve teknikteki ilerleyiş ile maddî açıdan
refah düzeyine erişti.
İkinci aşamadaki ivmelenmeye “Beşinci Solvay Konferansı”
katılımcıları damga vurmuştur. Bu konferansa katılanların çoğu başlangıçta
kabul görmese de, sonunda çoğu Nobel Ödülü almıştır. İnternetin keşfiyle
birlikte Batı, zirveleri yaşamıştır.
Kabul
görmeyenlerin başında “Louis de Broglie” gelse de, izah ettiği
“dalga boyu”, bugün itibariyle modern bilimin omurgalarından birini
oluşturmaktadır. Bu dalga boyu istihbarattan uzay çalışmalarına ve ışık/madde
ikileminin doğru kavranmasına kadar çok sayıda sırrı açıklığa kavuşturmuştur.
Batı, bugün itibariyle sekülerdir. Dünyevî işlere dibine kadar
batmış, maddiyatı ön plâna çıkarmış ve gücü esas almıştır. İnsanlığı
hiçleştirmiş günümüz Batı’nın temellerinde Hıristiyanlık bile yer almamaktadır.
Mânâdan yoksun bir maddenin Batı coğrafyasını ne hâle
soktuğuna dünya şâhit oluyor. Batı’da, “Para yoksa insanlık da yoktur”
aşamasına gelinmiştir. Açıkçası Orta Çağ Hıristiyan medeniyetine benzer bir
Batı medeniyetinden söz etmek mümkün değildir. Normalin dışına çıkmış ve
çöküşün öncüsü olmuş bir Batı ile karşı karşıya dünya.
Doğu ise düşünmeye başlamış, kendini arama ümidine
kapılmıştır. Arap Baharı hezimet ile sonuçlanmıştır. Libya gibi ülkelere el
uzatan Türkiye, umudun adı olmuştur.
Kurtuluş
Savaşlarından perişan ve yorgun çıkan ülke, hamleler yapmaya başladıkça önü
kesilmiş ve işlerine taş konulmuştur. Farklı bahanelerle bilim ve teknolojik
çalışmalar tamamen durdurulmuştur. Özellikle Türkiye’nin kendine dönme
teşebbüsleri darbelerle sekteye uğratılmıştır.
Bu
tür müdahalelerin iki ana hedefi görünüyor: Bunların birincisi, ilim/bilim,
teknoloji ve sanayi atılımlarının önüne geçmektir. Bunun için de gençlerin böyle
mecralarda yetişmesinin engellenmesi istenmiştir. Diğeri ise, “Batı ile beraber
olma” ve “Batılılaşma’yı temel siyâset” olarak görmektir.
Türkiye’de
bazı ilim/bilim adamları, yazar, düşünür ve sivil toplum kuruluşları darbe ile
savrulmalara direnmişlerdir. En son 15 Temmuz darbe müdahalesine toplumun bütün
kesimiyle “hayır” denilmiştir. Böylelikle Türk milletinin cumhuriyet algısı iman
ve İslâm medeniyetine mensubiyet duygusunun öne çıkarılmasıyla
taçlandırılmıştır.
Batı’nın
kuvvet, cidâl ve menfi-milliyet anlayışı ise depremleri yaşamaktadır. Yavan,
katıksız ve tamamen nefsî arzuların tatmini için her şeyi “özgürlük” olarak
gören Batı, gençlerini ve geleceğini plâstikleştirmiş, hiçleştirmiştir. Ayrıca
yok etmenin önüne geçememektedir.
Türkiye,
yeni bir medeniyet öncüsü olarak duran yegâne ülke konumundadır. Bütün
sistemler arasında bâtınîlik ile zâhirilik ayrımını en iyi yapan ülkelerin
başında gelmektedir. Bu ayrışmanın tarafı olan bazılarının, ülkenin maddî ve mânevî
bütün değerlerine saldırması işte bundandır!
Her
ne kadar para, mâkâm ve arsa bazıları için hedef olsa da hak, hukuk, adâlet,
Hüda, teâvün, yardımlaşma ve fazilet, gençlerin ilgisi hâline gelmiştir. Bu
mecrada yol alırken son sanayi devriminin (Dördüncü Sanayi Devrimi) dijital
ayağı isabetli bir yola girmiştir. Nanoteknoloji ayağında ise Haşhaşilerin
engellemelerine rağmen ciddî atılımlar devam etmektedir.
Sadece
Batı’nın değil, tüm dünyanın bilim, teknik ve sanayi çalışmalarının Türkiye’den
üstün yanları şiddetle öğrenilmeli/alınmalı ve uygulanmalıdır.
Dünyanın
yegâne kurtuluş reçetesi maddî zenginliği, ilim/bilim, teknoloji ve sanayii
medeniyet inşâsında “araç” hâline getirmiş “mânâ” erlerinin yetiştirilmesiyle
mümkündür. Mânâya hizmet edecek bütün girişimler neticesiz kalmayacaktır. Bu
uğurda 2021 yılındaki atılımlara ve böyle bir mecraya da acilen ihtiyaç vardır
ve zaruridir.
Böyle
bir atılım sadece Türkiye’nin değil, bütün coğrafyanın, hattâ gerekli şartlar
yerine getirildiği takdirde bütün dünyanın da kurtuluşu olacaktır. Türkiye’de
hâlâ fiilen yaşayan bir mânâ düşüncesi vardır. Her geçen gün gençler ananelere
daha da merak salıyor. Yeter ki istenilen adımlar bir an evvel atılabilsin!
Kültürünü
oluşturamayan milletler yok olmaya mahkûmdurlar. Kültür ise ancak medeniyette
gerçekleşir. Medeniyet inşâ edememiş Batı’nın çöküşüne karşın, Doğu’da dünyaya
yeni bir medeniyet inşâ edecek potansiyeli diri tutan Türkiye bulunmaktadır.