Dünyanın süper güçleri süper acılar doğuruyor

Yol almak zorundayız! Adam kayırmaktan, kaynaklarımızı savurmaktan vazgeçip, millî bir kurtuluş mücadelesi vermenin kaçınılmaz seyrindeyiz. Bir olursak “biz” olacağız. Zor olacak, başaracağız!

TÜRKİYE’Yİ agresif davranmakla suçlayan ve diğer ülkelerin Türkiye’ye karşı birleşmeleri çağrısında bulunan bir Pompeo, bir kez daha gelip geçti Türkiye’den...

Verdiği mesaj, ziyaret etmek için yaptığı seçimler, dedikleri, görüşmedikleri vesaire, yaptıkları ve yapmadıkları, söyledikleri ve söylemedikleri ile her şeyi en ince detayına kadar plânlayan ve bütün dünyayı dize getirme hayâllerini kendine hak sayan süper güçlü ülkelerin süper kullanışlı ve zalim adamlarından biri idi sadece.

Diğerlerinden farkı yoktu Pompeo’nun! Geçmiş yıllarda “kadın lider”, “kadın kariyerliler” mottosunu okşayan ama erkek paydaşlarından acımasızlıkta hiçbir farkı olmayan Dışişleri, Savunma ve de Ekonomi Bakanı, Başkanlık Sözcüsü gibi farklı sıfatlı ama aynı karakteristik özelliklere haiz bir yığın farklı isim geldi ve geçti Pompeo gibi...

Hoyratça, sözde özgürlüklerden bahsederken kustukları öfke gibi, artık gizlemeye dahi tenezzül etmedikleri o “efendi” buyurganlıkları ile…

Bizim gibi ülkelerin muhatap olduğu o ast-üst ilişkisi, siyâsî nezâketin bile (ki o nezâket de giderek daha çiğnenir bir kural oldu) örtemediği amaçlarına engel teşkil eden her bir şey için duydukları öfke ve onlardan olmayana tahammülsüzlük, Türkiye örneğinde olduğu gibi, plânları sık sekteye uğradığında devleşiyor, Pandora’nın kutusu açılıyor…

Pompeo’nun ziyareti öncesinde yaptığı açıklama, ülkedeki temaslarını, atladıklarını ve amacını da ortaya koymuyor mu?

“Türkiye’nin son aylarda oldukça saldırgan tavır sergilediği husûsunda Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile hemfikiriz…”

İşkence yöntemleri dolayısı ile şaibeli eski CIA Başkanı’nın bu çağrısı ne anlama geliyor peki?

Ekonomik ambargolar dâhil, her şekilde Türkiye’nin üstüne birlikte gidilmelidir/gidilecektir. Demokrasi savunuculuğu yaparken, sandıktan çıkamayan muhalefetin güçlenmesi için her türlü destek ve her türlü gayr-i meşru yol denenmelidir (devam edilecektir). Demek ki neymiş, dünyanın seyrettiği katliamlarda sığınmacılarına yaşam hakkı veren Türkiye, masumların en azından sesi olmaya çalışan Türkiye, yine türlü bahanelerle aralıksız vurulmalı imiş… Sözde özgürlük savunucusu süper güçler, Orta Doğu’yu kana bularken çok mülayimler(!). Afrika dâhil, yardım faaliyetleri altında zehirlenmedik ülke bırakmayanlar çok nazikler(!)… BMGK daimî üyesi ülkelerin silahlara yatırdığı para üç kıtayı inşâ edebilecekken, demokratikler…

Basın sözcülüğünün bile neredeyse ön şartının PKK’yı savunmak olduğu terör besleyicileri, terörist değiller(!)…

Saldırganlar masum, ama saldırgan davranmakla itham edilen ülke, Türkiye!

Azerbaycan’a destek verdik diye, Suriye krizinde batmadan yol almaya çalıştık diye, Akdeniz’de haklarımızı savunmaya nihâyet başladık diye, toparlanmaya çalıştık diye, küstahlıklarını çoğu zaman görmezden gelmek zorunda kalsak da “Biz de varız!” dedik diye oluyor bunlar. “Ya dahası olur, daha çok yol alırsak?” korkusu ile oluyor… 

Pompeo’nun mesajları yerine çoktan ulaşmış olmalıdır. Zaten aralıksız sürdürülen yıpratma ve yıkım çalışmalarında, ABD’nin değişen yönetimiyle birlikte değişecek yöntemlere ve boyut değişimine hazır olalım!

Ekonomik güçlülük, bağımsızlığın en olmazsa olmaz şartlarından her dönemde, ama bu çağdaki belirleyiciliği bizim de artık gerçekten başka şansımızın olmadığını gösterir şekilde.

Yol almak zorundayız! Adam kayırmaktan, kaynaklarımızı savurmaktan vazgeçip, millî bir kurtuluş mücadelesi vermenin kaçınılmaz seyrindeyiz. Bir olursak “biz” olacağız. Zor olacak, başaracağız!