Dünyanın son gününe kadar iktidar yüzü göremezsiniz

Sahi, aday kim olacak? Var mı bir isim? Bunca sene içinde bir isim belirleyemeyen masa, ülkeyi nasıl idare edecek? Her konu böyle uzun bir vadeye yayılacaksa, ikinci bir konuda karar alamazsınız. Ya da en azından yine bu kadar zaman geçmesi gerekir. Yazık değil mi bu millete? Günde en az yüz tane hassas konuda karar alınarak ilerlenmesine alışmış bir halk, kaplumbağa yürüyüşüne tahammül edebilir mi?

KAÇ sene erken seçim yapılması için çırpındılar. Normal seçim tarihine yıllar varken kendilerini tutamayıp ay verdiler, gün tayin ettiler.

“Haziran’da seçim var”, “Eylül’de seçim olacak”, “Nisan’a kesin”…

O sökmedi, hiçbir işe yaramadı. Hepsi boş laftı çünkü.

Baktılar ki olmuyor, erken seçim lafını unuttular.

Zaten ortada seçime girecek bir adayları bile yoktu. Kimin aday olacağına bir türlü karar veremiyorlardı.

Toplanıp toplanıp yemek yiyor, adaya dair bir açıklama yapamıyorlardı.

“Adayınız kim?” diye soranlara kötü gözle baktılar.

Çokluk ve yokluk ilişkisi kendini hatırlattı ister istemez.

İttihatçıların ünlü fedailerinden Abdülkerim Bey ile hayranı olduğu Küçük Efendi, İzmir Suikastı sebebiyle arandıkları için kaçıp saklanma telâşına düştüklerinde, pek çok adamları, pek çok sevenleri olduğunu düşünürler:

“Güvenecek dostların çokluğu karar vermeyi zorlaştırıyor. Doğruymuş meğerse çokluğun bir yerde yokluğa kavuştuğu…”

Kısa kısa, sıkıntılı güldüler.

“Daha kimse bir şey bilmiyor. Misafir gibi hangisine olsa gideriz. Sevinirler, ağırlamak için ellerinden geleni yaparlar. İstemiyorum bilgisizliklerinden yararlanalım, güveni kötüye kullanmak olur. Çoğu kendilerine büyük iyiliğim dokundu sanmakta… Bana borçlu bilirler bugünkü rahat durumlarını… Tehlikeliyse bu işin sonu, vaktiyle yaptığımız iyiliğe dayanarak güvenlerini kötüye kullanmış oluruz. Duyulunca, ‘Ya bizde tutulsaydı, mahvolurduk!’ diye düşünürler. Bence, iyilik edilenden çok, iyilik eden taşımalı yaptığı iyiliğin minnetini…”

Kemal Tahir, Kurt Kanunu’nda böyle bahseder.

Bizimkiler de aynı durumda. Bir türlü içeriden veya dışarıdan birini seçip karar veremiyorlar. Dışarıdakilerden de bir sarı zarf gelmedi daha.

Bu konuda eleştirenlere de cevapları hazır:

“Seçim tarihini açıklayın, hemen o gün biz de adayımızın kim olacağını söyleriz. En geç ertesi gün aday çıkartırız.”

Bir vakit de bununla idare ettiler.

Köprülerin altından sular akmaya devam etti. Dünya dönmeye devam etti. Dünyanın içindeki çekirdek de döndü durdu.

Durmakla kalmadı, aksi yöne dönmeye başlamış iddiaya göre. Ne kadar doğrudur, bilemeyiz. Toprağa gözümüzü diksek de saatlerce baksak, günlerce baksak anlayamayız. Orasını bilim adamları araştırıp tartışsın. Biz kendi gündemimize bakalım.

Sonunda Reis, “Al sana seçim tarihi!” der gibi açıkladı:

“14 Mayıs”…

Üzerinden kaç gün geçti, hâlâ tıs yok.

Sadece rol çalmaya kalktılar.

14 Mayıs’ın anlamı üzerinden ve Demokrat Parti’nin ezici şekilde 1950’de iktidara gelmesi üzerinden…

İçlerindeki partilerden birinin adı “Demokrat Parti” imiş de…

Ne alâkası var?

Ortada tek ortak nokta bulunmuyor.

Mirasçı olması da mümkün değil.

Kaporta değişmiş. Renk farklı. Tipi aynı değil.

Tekerlekler, koltuklar, direksiyon, vites kolu, silecekler…

Tek ortak nokta kalmamış.

Şasi numarası bile başka.

Bu DP ile tarihteki DP arasında dağlardan fazla fark var.

Buradan ekmek çıkarmaya çalışıyorlar. Çıkmaz. Hele CHP’nin “Yeter söz milletin” sloganına sarılması yok mu, tam bir komedi!

Yahu o sloganı Menderes ile Bayar, CHP’yi iktidardan indirmek için kullandı.

DP ile bağ kuruyorsunuz da, kendi partinizin adını ve konumunu niye unutuyorsunuz?

Tarih mi bilmiyorsunuz, kimyanız mı kötü?

Hepsini geçelim. Sahi, aday kim olacak? Var mı bir isim?

Bunca sene içinde bir isim belirleyemeyen masa, ülkeyi nasıl idare edecek?

Her konu böyle uzun bir vadeye yayılacaksa, ikinci bir konuda karar alamazsınız. Ya da en azından yine bu kadar zaman geçmesi gerekir.

Yazık değil mi bu millete?

Günde en az yüz tane hassas konuda karar alınarak ilerlenmesine alışmış bir halk, kaplumbağa yürüyüşüne tahammül edebilir mi?

Bu kafayla dünyanın son gününe kadar unutun iktidara gelmeyi.

NASA birkaç gün önce açıkladı, Dünya’nın ne zaman son bulacağını hesaplamışlar.

Yaptıkları hesaba dayanarak, 1 milyar 2 bin 21 yılına işaret ediyorlar.