“TOPLUM” kavramı, bir
bütünü ifade etmesine rağmen, içerisinde birbirinden farklı özelliklere sahip
katmanları da barındırır. Toplum üzerine araştırma yapanlar da belirgin ve daha
doğru sonuçlara ulaşmak için toplumu sınıflandırırlar. Bunlardan biri de “kuşak”
kavramıdır.
“Kuşak”
kavramı kabaca, aynı zaman dilimi içerisinde doğmuş, aynı beklenti ve
özelliklere sahip bireylerin oluşturduğu topluluklar şeklinde tanımlanabilir.
Ayrıca kuşak kavramını “aynı koşullarda yetişmiş, benzer beklentileri, benzer
yaşamları olan kişiler topluluğu” olarak da tanımlamak mümkün. Bazıları da “kuşak”
kavramını “eskiden belirgin özelliklerle ayrılan benzer duygu ve düşünceye
sahip bireylerden oluşan topluluk” olarak tanımlıyorlar.
Kuşaklar
tanımlanırken belli zaman aralıkları belirleyici olmaktadır. Söz konusu zaman
aralığı önceden anne, baba ve onların çocukları arasındaki zaman dilimini ifade
etmekteydi. Bu zaman dilimi de aşağı yukarı 20-25 yıllık zaman aralığına
tekabül etmektedir. Fakat zaman içerisinde özellikle teknoloji ve iletişim
alanındaki gelişmeler, yapılan tanımlamalardaki zaman aralığını değiştirdi.
Günümüzde 10 yıllık bir zaman dilimi bile kuşaklar arası tanımlamalarda
belirleyici olabilmektedir.
Bazı
sosyal bilimcilerse, gelişen iletişim teknolojileri ve bunların kullanımı
nedeniyle sosyolojik tanımlamaların daha geçerli olması gerektiğini
savunuyorlar. Eğitim, yaş, kültür, cinsiyet, toplumsal cinsiyet rolleri ve
coğrafya gibi değişkenler, kuşakların özelliklerine etki etmektedir.
Dolayısıyla “kuşak” kavramı ele alınırken, farklı tanımlama ve yaklaşımlar
ortaya çıkabilmektedir.
Her
ne kadar değişkenlerin ve bireysel özelliklerin farklılığı nedeniyle kuşaklar
üzerinde bir sonuca varmada veya kuşaklara dair çıkarımlarda bulunmada
güçlükler olsa da en nihâyetinde kuşaklar, ortak yaşam deneyimleri, ortak
eğilimler ve ortak değerlere sahiptirler. Bunları saptamak ve bunlar üzerinden
ayrım ve çıkarımlarda bulunmak için bazı özellikler dikkate alınmaktadır.
Sosyal ve ekonomik durum, yaşam döngüsü, yaşam motivasyonu ve yaş, kuşak
kavramının ele alınmasında en belirleyici etmenler olarak ortaya çıkar. Ayrıca
kişinin benlik algısı, aile, kariyer serüveni, siyasetle olan ilişkisi, dini,
ideolojik yaklaşımları gibi faktörler de meseleyi ele almada son derece
etkilidir.
Fakat
tüm bunlar en nihâyetinde yaş ve dolayısıyla zaman kavramıyla yakından
ilgilidir. Bu nedenle konunun uzmanları kuşak tanımlamalarının ana hatlarını
belirlerken yaş yani doğum tarihlerini baz alarak sınıflandırmalar oluşturuyorlar.
Günümüzde
kuşak denince akla “X, Y, Z kuşakları” gelmektedir. Ama konunun uzmanları, “X kuşağı”
öncesi kuşak tanımlamalarına da yer veriyorlar. Uzmanlar, 20’nci yüzyılın
başından İkinci Dünya Savaşı’nın bitimine kadar olan kuşağı “Gelenekselciler,
Sessiz Kuşak veya Erişkin Kuşak” diye adlandırıyorlar. İkinci Dünya Savaşı
sonrası ve 1964 arasında doğanlar, uzmanlar tarafından “Bebek Patlaması Kuşağı”
olarak tanımlanıyor. 1965-1980 arasında doğanlar “X Kuşağı”, 1980-2000 arası
doğanlar “Y Kuşağı”, 2000 yılı sonrası doğanlar ise “Z Kuşağı” olarak adlandırılıyor.
Çalışmamızın
asıl konusu olan Z kuşağını ele almadan önce diğer kuşaklara kısaca değinmekte
fayda var…
Beğeni alma, takipçi toplama ya da tıklanma, Z kuşağı için âdeta var olmanın kanıtı niteliğinde!
Sessiz
kuşak
“Gelenekselciler”
diye de bilinen sessiz/erişkin kuşak, 20’nci yüzyılın başı ve İkinci Dünya Savaşı
bitimine kadar geçen sürede doğanları kapsayan kuşaktır. Çok fazla savaş ve
yıkıcı olaya tanıklık etmiş olduklarından, bu kuşakta yer alanlar, olaylar ve
olgular karşısında son derece tedbirli yaklaşım sergilerler. Dolayısıyla risk
alma konusunda son derece isteksizdirler. Günümüzde artık toplum ve iş
yaşamından büyük oranda soyutlanmış olsalar da günümüzdeki sosyal hayat ve iş
yaşamının temelini atan kuşak, bu kuşaktır. Otoriteye son derece bağlı olan bu
kuşak, aynı zamanda en disiplinli kuşaktır.
Soğuk
Savaş kuşağı
İkinci
Dünya Savaşı sonrası ile 1965 öncesini kapsayan “bebek patlaması kuşağı”, kesin
kabulleri ile ideolojik bağlılıkları son derece yüksek bir kuşaktır. Bazı
uzmanlara göre bu kuşak, en çalışkan ve en idealist kuşaktır. Grup çalışmasına
yaktın olan bu kuşak, uzun süreli bir işte çalışma hususunda en istikrarlı
gruptur.
Soğuk
Savaş’ın en yoğun döneminde yaşam pratiklerini geliştirdiklerinden “Soğuk Savaş
kuşağı” olarak da adlandırılan bu kuşak, iş dünyasında çoğunlukla yönetici
pozisyonundadırlar.
X
kuşağı
1965
ile 1980 arasında yaşayan kuşağa verilen ad, “X kuşağı”dır. Günümüzdeki
teknolojilerin çoğunun temelinin atıldığı bir dönemde yaşam sürmelerinden
dolayı teknoloji ile barışık bir kuşak olan X kuşağı, aynı zamanda teknolojiye
bağlı olarak gelişen yeni iş kolları nedeniyle girişimci özellikleriyle de öne
çıkan bir kuşaktır. Her ne kadar bu kuşak teknoloji ile barışık olsa da,
teknolojideki hızlı gelişmelere ayak uydurma noktasında zaman zaman sıkıntı
yaşayan bir kuşaktır.
Teknolojik
aletlerin hem analog, hem de dijital versiyonlarını deneyimlemiş olmalarından
dolayı teknolojinin gelişim seyrini en iyi idrak edebilmiş kuşak, X kuşağıdır.
Y
kuşağı
Y
kuşağının hangi zaman dilimini kapsadığı hususunda bazı tartışmalar olsa da genel
kabul 1980 ile 2000 yılları arasında yaşam sürenleri kapsadığı yönündedir. Bazı
uzmanlar internetin yaygınlaşmaya başladığı dönem olan 1995 yılını Y kuşağının
son dönemi, Z kuşağının da başlangıç dönemi olarak ele alırlar. Bazı uzmanlarsa
1980-2010 yılına kadar uzanan zaman diliminde yaşam sürenleri Y kuşağının
temsilcileri sayarlar. Bu nedenle Y kuşağının kapsadığı alan tartışmalıdır.
Günümüz
sosyal yaşamını şekillendiren dijital teknolojileri ilk kullanan kuşak olmaları
nedeniyle günümüze çok fazla etki etmiş kuşak, Y kuşağıdır.
Dijital
teknolojiler, özellikle de internet, hayatımıza çok şey kattı. Gerek insanî
duygular, gerekse toplumsal değerlere kadar birçok alanda büyük etkiler
uyandıran dijital teknolojiler ve internet dünyasına gelişim dönemlerine şâhitlik
eden Y kuşağı, bu alanlarda ciddî bir zihniyet dönüşümüne şâhitlik etti. İstediği
herkese teknoloji sayesinde ânında ulaşma imkânına sahip olmalarından hasret ve
özlem gibi duygular Y kuşağının öncelikli duyguları arasında yer almıyor.
Özgürlüklerine
düşkün olmalarından dolayı esnek çalışma saatlerini daha çok seven Y kuşağı,
sosyal gruplara en fazla katılan kuşaktır. Bu nedenle takım çalışmasını seven
bu kuşak, grup içerisinde eşitliliği tercih eder. Bu özelliklerinden dolayı da
otoriteye X kuşağı gibi bağlı değildir.
Z
kuşağı
Kimi
uzmanlara göre 2000 sonrası doğanlar Z kuşağının temsilcilerini oluştururken,
bazı sosyal bilimciler de 2010 sonrası dünyaya gelenleri Z kuşağı nesli
sayarlar. Bu tartışma özellikle iletişim teknolojilerinde meydana gelen
gelişmelerin iç içe geçmesinden kaynaklanmaktadır. Ama her ne olursa olsun, Z
kuşağı, günümüz dünyasının en dinamik neslini oluşturmaktadır.
Hem
gençlik dönemlerinde olmaları, hem sosyal ve toplumsal hayata çok erken yaşta katılabilmeleri
ve müdâhil olabilmeleri, hem de çok fazla etkileşim içerisine girebilmeleri
nedeniyle Z kuşağı, sosyal bilimcilerden siyasetçilere kadar hemen herkesin
ilgi odağındadır.
Sosyal
medyanın hayatımıza girmesiyle birlikte değişen iletişim biçimleri ve sosyal
medyanın zaman ve mekân kavramını değiştirmesi nedeniyle anlık etkileşim,
hayatın merkezine oturdu. Hayatı idrak etmeye başladığı andan itibaren bu çok
yönlü etkileşimle karşı karşıya kalmalarından dolayı, uzmanlar, Z kuşağını “küresel
kuşak” olarak da adlandırıyorlar. Küresel kültür ögelerini kullanarak yaşamı
şekillendiren bu kuşağın temsilcileri, internetin ortaya çıkardığı sembol ve emoji
dili sayesinde küresel düzeyde etkileşime girebiliyorlar.
Fakat
bu etkileşim zaman ve mekân kavramından soyut olarak gerçekleştiği için kısa,
anlık ve sığdır. Bu nedenden dolayı Z kuşağı, derin ve bağlayıcı ilişki
modellerini tercih etmekte zorlanmaktadır. Ayrıca zaman ve mekândan soyutlanmış
sığ iletişim biçimleri nedeniyle odaklanma problemleri de yaşamaktadır.
Zamanlarının
çoğunu sosyal medyada geçiren Z kuşağı mensupları, gerçek dünyadan kopabiliyorlar.
Sosyal medya ikonlarına çok fazla değer veren Z kuşağı temsilcileri, gerçek
hayatta kitleleri mobilize edebilen liderlere ve kişiliklere fazla değer
vermiyorlar.
Bu
kuşağın temsilcileri, sığ ilişki biçimleri nedeniyle, kariyer plânı yaparken
kendinden önceki kuşaklar gibi zorlu süreçlerden geçerek bir kariyere ulaşmayı
çok fazla tercih etmiyorlar. Bu nedenle en kısa yoldan en tepeye çıkmanın
yolunu arıyorlar.
Beğenileri, beklentileri ve bireysel özellikleri ile Z kuşağı, diğer kuşaklardan hem ayrılıyor, hem de siyasal, sosyal ya da ekonomik politika üreticilerinin sürekli onlar üzerinden bir kurgu oluşturmalarını sağlıyor.
Şüpheciliği,
benmerkezciliği ve gösteriyi seviyorlar
Bilgiye
çok farklı kanallardan ulaşabilme imkânına ve bilgiyi farklı kanallardan
süzebilme becerilerine sahip olduklarından, elde ettikleri bilgiyi
değerlendirmek, sorgulamak ve eleştirmekten çekinmiyorlar. Bu nedenle otoriteye
dayalı bilgiye çoğu zaman şüpheyle bakıyorlar.
İmajlarına,
bireysel özelliklerine ve bireysel istek ve arzularına çok fazla önem
verdiklerinden, toplumsal özellikleri zayıf olan bu kuşak, toplumsal ön
kabulleri reddetmekte, hattâ onlarla çatışmakta bir beis görmüyorlar.
Kişisel
deneyimleri ve kişisel zevkleri toplumsal deneyimlerden önce geldiği için benmerkezci
yapıdalar. Bilgiye çok fazla maruz kalmalarından ve yoğun sosyal medya kullanımından
dolayı hayatın hemen her alanında en ideal şeylere sahip olmak istiyorlar. Bu
nedenle fazla seçici olan Z kuşağı, eleştiri yapmaktan çekinmiyor.
Yine
bilgiye çok fazla maruz kalmalarından ve yoğun sosyal medya kullanımdan dolayı
ayrıca kışkırtıcı, aşırı ve gösteriye yönelik tavırlar da onlar için çok önemli.
Beğeni
almak, var olmanın kanıtı niteliğinde!
Çok
çabuk sıkıldıklarından, sevmedikleri bir işi yaptıklarında o işi terk etme söz
konusu olduğunda, maddî gerekçeleri bir kenara bırakabiliyorlar. Kendi yaş
grupları içerisinde başarıyı elde etmiş ve görünür olmayı başarmış çok sayıda
örnek olduğundan, Z kuşağı, girişimcilik noktasında son derece isteklidirler.
Sadece tıklanma, beğeni/like alma ya da takipçi toplamayla bütün bir hayatının
değişeceğini düşünen Z kuşağı, yine beğeni alma, tıklanma ve takipçi toplamayı
hayatın merkezine almış durumda.
Beğeni
alma, takipçi toplama ya da tıklanma, Z kuşağı için âdeta var olmanın kanıtı
niteliğinde! Bu nedenle bunlara sahip olmak için değerleri yok sayabiliyor ya
da tepki çekeceklerini bildikleri şeyleri yapmaktan geri durmuyorlar.
Z
kuşağı, önceki kuşakların yaşamlarını denetlediklerini düşündüklerinden,
kendinden önceki kuşaklarla iletişim kurma konusunda çok fazla istekli değil. O
nedenle teknolojinin onlara sağladığı imkânlarla gerçek hayatta hiç
görmedikleri insanlarla tanışma ve iletişim kurmayı tercih ediyor bu kuşağın
mensupları.
Manipülasyon
ve rekabete açık ama göz temâsına kapalı
Z
kuşağı, bir şey hakkında bilgi edinmek istediğinde o şeye dair sosyal medya
paylaşımları üzerinden kanaat devşirmeye yatkın. Bu da onları fazlasıyla
manipülasyona maruz bırakıyor. Bu nedenle kesin ve keskin kabul ve kanaatlere
sahip değiller.
Z
kuşağı temsilcileri sürekli telefona baktıklarından, bakış yönü alışkanlıkları
hep göz hizasından aşağıda kaldı. Bu da onların göz temâsı kurmalarının önüne
geçti. Göz temâsı kurmayı pek beceremediklerinden, muhataplarının duygu
dünyalarını keşfetme noktasında yavan kalıyorlar.
Benmerkezci yapılarından dolayı hemen her alanda kendi isteklerinin olmasını isteyen Z kuşağı, kendi dediğini kabullendirebilmek için şaşırtıcı bir şekilde aşırı bir motivasyonla rekabete girebiliyor. Sıradan bir video oyunu kazanmak ile geleceğini şekillendirecek bir sınavdan başarılı olmak, onlar için motive olduklarında nerdeyse aynı şey!
Kesin
ve keskin kabullere sahip değiller
Bilgi
ve bilginin ortaya çıkardığı sonuçlarla yakından ilgilenen Z kuşağı, görünenin
aksine siyasetle yakından ilgilidir. Her ne kadar kesin ve keskin kabulleri
olmasa da, siyasal ya da toplumsal gelişmelere karşı duyarlı ve medya üzerinden
kamuoyu oluşturmakta son derece beceriklidir.
Kesin
ve keskin kabullerinin olmaması dolayısıyla herhangi bir görüş veya düşünceye
eklemlenmeyen Z kuşağı, hemen her görüşü acımasızca eleştirebilir. Hattâ linç
kültürünün, özellikle de sosyal medya üzerinden oluşan linçin en önemli
aktörleridirler.
İdeolojiler
Z kuşağı için belirleyici değildirler. O nedenle ideolojik olarak Z kuşağını
etkilemek güçtür. Z kuşağı bu nedenle toplumsal bazı kabulleri reddedebilir.
Irk, din, ideoloji ya da cinsiyet üzerinden oluşturulmuş kabulleri rahatlıkla
reddedebilen Z kuşağı, olaylar ve olgular karşısında nasıl davranacaklarına
dair güçlü bir paradigmaya sahip değildirler. Bu da onları kendileri dışındaki
her şeye karşı güvensizlikle bakmalarına neden oluyor. Ayrıca, güçlü bir
paradigmaya sahip olamamaları nedeniyle bazen bocalıyor, hattâ psikosomatik
rahatsızlıklara daha çabuk yakalanabiliyorlar.
Z
kuşağı temsilcileri kendi fikirlerinin değerli olduklarını düşündüklerinden,
yaş veya tecrübesizlik gibi nedenlerle düşüncelerinin göz ardı edilmesinden
hoşlanmıyorlar. Bu nedenle düşüncelerinin göz ardı edildiğini hissettikleri anda
fazlasıyla agresif olabiliyorlar.
Mahremiyete
yeteri kadar önem vermiyorlar ama telefonu kutsuyorlar
Z
kuşağı, yeni fikirlere fazlasıyla açıktır. Hattâ güvensizlik duyguları yeni
fikirler söz konusu olduğunda içgüdüsel olarak güvene dönüşebiliyor ve yeni
fikirlere katılma konusunda tereddüt yaşamıyorlar.
İnternet
olmadan nasıl zaman geçireceklerini bilemeyen ve bu noktada telefona fazlasıyla
bağımlı olan Z kuşağı için telefon, kutsal bir araç hâline dönüşmüş durumda.
Telefon üzerinden hayatı okuyan ve hayatı kurgulayan Z kuşağı için telefonla
bağlandıkları dünya, onlar için âdeta bir mabet işlevi görüyor.
Elinden
telefonu alındığında ne yapacağını bilemeyen ve paniğe kapılan Z kuşağı, mahremiyet
olgusuna da kendinden önceki kuşaklardan farklı bakıyor. Hayatının en mahrem
anlarını dahi beğeni alma ya da tıklanma uğruna kendini seyredenlere izlettirmekten
çekinmeyen Z kuşağı, kendinden önceki nesillerin röntgencilik olarak saydığı bu
tür eylemleri normal görüyor.
Cinsiyet
eşitliğinden yanalar
Toplumsal
cinsiyet rolleri konusunda kendinden önceki nesillerden farklı düşünen Z
kuşağının azımsanmayacak bir kısmı, iş, aile ya da toplumsal hayatta her cinsin
her türlü rolü yerine getirebileceğine inanıyor. Bu nedenle ne erkeğe, ne de
kadına iş, sosyal yaşam ya da aile hayatı içerisinde herhangi bir üstünlük ya
da iktidar alanı oluşturulmasından yana değiller.
Ama
Z kuşağı içerisinde en fazla farklılaşmanın olduğu alanlardan biri de bu alan.
Çünkü her ne kadar Z kuşağı içerisinde toplumsal cinsiyet rollerine olan bakış
açısı bu şekilde olsa da, Z kuşağı içerisinde hâlen daha klâsik toplumsal
cinsiyet rollerini sürdürmekten yana olan, en azından buna açıktan karşı
çıkmayan kuşak temsilcileri de var.
Küresel
çıkarımlar mümkün mü?
Günümüzde
dünya sosyal, siyasal ve ekonomik eşitsizliklerin en yoğun olduğu dönemlerinden
birini yaşıyor. Batı dünyası refah içerisinde yüzerken, Orta Doğu, Afrika ve
dünyanın birçok yerinde en temel insanî gereksinimlerden yoksun yaşayan
milyarlarca insan var. Bu nedenle kuşaklara dair çıkarımlar, belli bir sosyal,
siyasal ve ekonomik ölçeğin üzerindeki toplumlar için geçerlidir. Dolayısıyla
kuşak teorileri için söylenenler de bu kapsamda düşünülmelidir.
Örneğin
ABD’de Z kuşağı içerisinde yer alan bir gencin sahip olduğu sosyal, siyasal ya
da ekonomik imkânların hemen hiçbirine sahip olmayan dünya üzerinde milyonlarca
insan var. Bu gerçeğin tek başına varlığı bile küresel düzeyde bir tanımlamayı
imkânsız kılıyor. Ayrıca belli bir siyasal, sosyal ya da ekonomik ölçeğin
üzerinde olsa da din, ideoloji, cinsiyet, aile ve kültür gibi değişkenlerin
çokluğu nedeniyle kuşak teorileri üzerinden ortaya konan çıkarımlar, çoğu zaman
yerel ölçekte karşılık bulamayabiliyor. Fakat buna rağmen kuşak tanımlamaları
ile ortaya konulan çıkarımlar, bize ana bir çerçeve sunması açısından son
derece geçerli ve son tahlilde önemlidir.
Ayrıca kuşaklar üzerine ortaya konulan çıkarımlar, sosyal ya da siyasal iktidar alanlarına talip olanlar için olduğu kadar, büyük veya küçük ticarî işletmeler için de son derece önemlidir. Hattâ “Küresel şirketler, pazarlama stratejilerini bu ana çerçeveler üzerine inşâ ediyorlar” dersek yanılmış olmayız.
İlgi
neden hep onların üzerinde?
Sosyal
medya ve internetin en fazla etkilediği kuşak olmasından dolayı şu an hayatta
olan kuşaklar arasında bireysel, sosyal ve toplumsal özellikleri en çok
benzeyen kuşak, hiç şüphesiz Z kuşağıdır. Bu da Z kuşağını diğer kuşaklardan
ayrıcalıklı kılıyor.
Z
kuşağı temsilcileri siyasal ya da sosyal katılım hususunda daha yolun başında
olsalar da özellikle sosyal medya üzerinden çok çabuk kamuoyu oluşturabiliyorlar.
Ayrıca önümüzdeki birkaç yıl içerisinde hem siyasal, hem sosyal, hem de
ekonomik alanda fazlasıyla hayata katılacak olan Z kuşağı temsilcileri, sahip
oldukları özellikler ile katıldıkları her alanı dönüştürebilme potansiyeline
sahipler.
Z
kuşağı öncesi kuşaklar kesin ve keskin kabullere sahipler. Bu nedenle Z kuşağı
öncesindeki kuşaklar, bir olay, olgu ya da siyasal veya sosyal meselede hazır bir
kabule sahip olduklarından, bu kabulü uzun süre değiştirmiyorlar. Bu nedenle kuşakları
ikna etme ihtiyacı hisseden aktörler, Z kuşağından önceki kuşakları bir kez
ikna ettiklerinde uzun bir zaman bu kuşaklar üzerinde yeni ve etkin politikalar
geliştirme hususunda fazla efor sarf etmiyorlar.
Ama
keskin ve kesin kabullere sahip olmamalarından dolayı Z kuşağı mensuplarının
kanaatlerindeki sürekliliği sağlamak zor. Bu da Z kuşağını ikna etme gereği
duyan aktörlerin işlerini zorlaştırıyor. Bu nedenle Z kuşağını ikna etme
gereksinimi duyan aktörler açısından sürekli tâze politikalar üretme
zorunluluğunu doğuruyor. Bu da ilginin sürekli Z kuşağı üzerinde olması
anlamına geliyor. Onun için günümüz dünyasında siyasal, sosyal ya da ekonomik
aktörler, Z kuşağını kendi tezleri etrafında tutabilmek için onları ikna edecek
politikalar üretiyorlar. Bu da Z kuşağının görünürlüğünü diğer kuşakların önüne
geçiriyor.
Morgan
Stanley’in yaptığı araştırmaya göre, Z kuşağı, 2019’da dünya nüfusunun yüzde
32’sini oluşturuyor. Yine aynı araştırmaya göre 2020 yılı sonuna doğru dünya
çapında işgücünün yüzde 38’inde Z kuşağı yer alacak. Siyasal katılım noktasında
diğer kuşaklara göre daha geride olsa da ektisi itibariyle en çok öne çıkan
kuşak, yine Z kuşağı. Örneğin 2021’de Z kuşağı temsilcilerinin sayısı ülkemizde
8 milyonu bulacak. 2021 sonunda bu sayı 9 milyonu aşacak. 2023’te ise 10
milyonun üzerine çıkmış olacak. Dünyada da durum pek farklı değil.
Z
kuşağı üzerine söylenecek ve Z kuşağı üzerine daha keşfedilecek çok şey var.
Ama yukarıda özetle vermeye çalıştığım tüm bu bilgiler bile Z kuşağının ne
denli önemli bir kuşak olduğunu anlamamız için yeterli.
Sonuç olarak beğenileri, beklentileri ve bireysel özellikleri ile Z kuşağı, diğer kuşaklardan hem ayrılıyor, hem de siyasal, sosyal ya da ekonomik politika üreticilerinin sürekli onlar üzerinden bir kurgu oluşturmalarını sağlıyor. Z kuşağı da bu ilgi ve görünürlükten son derece memnun görünüyor.