“Dünyamızı Değiştiren On İki Hastalık”

Senaryoya göre 1 milyardan fazla insan hastalanacak ve 40 milyona yakın kişi bu salgından ölecektir. 18 ay sonra ise salgın gerileyecektir. Ekim 2020 itibarıyla dünya genelinde 37 milyon vaka görülmüş ve 1 milyon insan ölmüştür. Resmî rakamlar, henüz kitapta öngürülenden daha geridedir. 18 ay ise 2021’in yaz aylarında dolacaktır.

“DÜNYAMIZI Değiştiren On İki Hastalık”, Irwin W. Sherman tarafından 2007 yılında yazımı tamamlanmış ve 2016 yılında Türkçeye çevrilmiş önemli bir kitaptır.

Yazarı araştırdığımızda, 1933 doğumlu bir biyoloji profesörü olduğunu görüyoruz. Kitabı tamamladığında 75 yaşındaymış ve hastalıklar üzerinden insanlığın tarihî dönüm noktalarını iyi yakalamış. Hastalıkların toplumları ve dolayısıyla dünyayı nasıl değiştirdiğini on iki hastalık üzerinden değerlendirmiş.

Kitapta bahsedilen on iki hastalık; porifiri, hemofili, patates mantarı, kolera, çiçek, hıyarcık vebası, frengi, verem, sıtma, sarıhumma, grip ve AIDS’tir.

Hastalıkların ortak tarafı, insandan insana ya da diğer canlılardan insana, insanlardan diğer canlılara bulaşma özelliği göstermesidir. Hastalıklar bu bulaşma özelliğinden dolayı bireysel bir problem olarak değil, küresel bir problem olarak incelenmiştir.

Kitapta bir taraftan günümüzde kullanılan bazı kavramların ilk izlerini yakalamak mümkündür. Meselâ karantinanın tarihinin Milât’tan önceye dayandığını ve Hipokrat’tan beri uygulandığını anlayabiliyoruz. Hıyarcık vebası bütün dünyayı etkilerken, Venedik Cumhuriyeti, sahillerine yanaşan gemileri izolasyona tâbi tutmak için kırk gün süre limanda bekletiyormuş. İtalyanca “kırk gün” demek olan “quaranto giorni”, bugünkü karantinanın etimolojik kökenini oluşturmaktadır.

İlk biyolojik silahın Moğollar tarafından, Karadeniz kıyısındaki Kaffa şehrini kuşattıklarında kullanıldığını yine kitaptan öğreniyoruz. Moğollar, vebadan ölen cesetleri mancınık kullanarak surlara fırlatıyorlar, savunmadaki Cenevizliler de gelen cesetleri denize atıyorlar; ancak bu sırada veba bütün şehre yayılıyor.

Hatırlarsanız, Covid-19 hastalığına sebep olan Yeni Tip Koronavirüse ABD Başkanı Donald Trump “the China virus” adını vererek hastalığın kaynağını ve sorumluluğunu Çin’e yüklemek istemişti. Hastalıkları isimlendirmenin uluslararası ilişkiler açısından politik bir malzeme olarak kullanıldığının da yeni olmadığı, kitapta verilen örneklerden anlaşılmaktadır. Frengi hastalığından İtalyanları sorumlu tuttukları için Fransızlar buna “Napoli hastalığı” demişler, İtalyanlar da buna tepki olarak aynı hastalığa “Fransız hastalığı” adını vermişler.

Yine farklı toplumlar, hastalığı kirli ve sevilmeyen olarak gördükleri diğer toplulukları adlandırmak için kullanmışlardır. Frengi Ruslara göre “Leh hastalığı”, Japonlara göre “Çinli hastalığı”, İngilizlere göre “İspanyol hastalığı” adını almış.

Kitapta aşı çalışmalarına dair detaylı bilgiler olmakla birlikte, çeşitli buluşlara, meselâ stetoskopun nasıl icat edildiğine dair bilgilere de rastlayabiliyorsunuz. Aşı çalışmalarında yaşanan birçok etik problemi de görebiliyor, tıbbın karanlık tarihine ışık tutacak bilgileri öğreniyoruz.

Hastalıkların sosyal bağlamı incelenirken o dönemin geçer inançları tarafından nasıl kategorize edildiğine dair de önemli ipuçları yakalanabilmektedir. En yaygın etiketleme biçiminin ise, hastalıkların, insanların bozulması sebebiyle Allah tarafından bir ceza olarak görülmesidir. Bu tartışmalar şimdi de vardır, ileriki zamanda da gündemde kalmaya devam edecektir.

Şüphesiz kitabın en vurucu yeri, grip salgınını anlattığı yerde, “Eğer ‘Bir Sonraki Pandemi’ adlı bir film olsaydı, bu tüyler ürpertici bir gerilim filmi olurdu” (s. 238) cümleleriyle başlayan paragrafla birlikte verilen bilgilerdir. Burada, yazarın kitabı tamamladıktan 13 sene sonra ortaya çıkacak Covid-19 pandemisine dair neredeyse yüzde yüz tutan bir öngörü yaptığını görüyoruz.

Asya’da kanatlı hayvanlarla ilgili olarak başlayacak, önce dünyanın diğer ülkeleri tarafından pek ciddiye alınmayan, ancak kısa zamanda tüm dünyayı etkisi altına alacak bir salgın senaryosu anlatılmıştır. Aşı ve ilâç arayışları, hastanelere yığılma, hastane koridorlarının can çekişen insanlarla dolması, okulların ve işyerlerin kapatılması, insanların yüzlerine maske takmaları, insanların birbirleriyle tokalaşmaktan korkacakları, ekonomik çöküşler gibi tahminler, tam olarak içinde bulunduğumuz 2020 senesini anlatmaktadır!

Senaryoya göre 1 milyardan fazla insan hastalanacak ve 40 milyona yakın kişi bu salgından ölecektir. 18 ay sonra ise salgın gerileyecektir. Ekim 2020 itibarıyla dünya genelinde 37 milyon vaka görülmüş ve 1 milyon insan ölmüştür. Resmî rakamlar, henüz kitapta öngürülenden daha geridedir. 18 ay ise 2021’in yaz aylarında dolacaktır.

Sonuç olarak, kitapta toplumsal dönüşümlerin ve uluslararası ilişkilerin hastalıklar üzerinden yorumlandığı iyi bir analiz yapılmıştır. İnsanlığın hastalıklarla mücadele ederken kullanabileceği önemli bir geçmiş tecrübesi bulunmaktadır. Bu tecrübeler salgınlarla mücadele açısından geleceğe dönük bir projeksiyon sunmaktadır.

Hastalıklar olmaya, yeni tür salgınlar çıkmaya devam edecektir. İnsanlık bunlara dair sınavları nasıl verirse, ona göre yeni yönelimler ortaya çıkacaktır.


https://www.kitapyurdu.com/kitap/dunyamizi-degistiren-on-iki-hastalik/409916.html&filter_name=on%20iki%20hastal%C4%B1k