Dünyada ve Türkiye’de tarım

İnsanların yerleşik düzene geçmesiyle birlikte, birbirlerine yakın durumda olan aileler, topluca bir yerde oturarak köyleri meydana getirmişlerdir. Böylece tarihteki ilk köyler kurulmuştur. Günümüzden yaklaşık 10 bin yıl kadar önce yeryüzünde tarım yapılan ilk insan köyleri, Güneydoğu Anadolu’da ve Suriye’nin kuzeyinde görülmeye başlanmıştır.

SON günlerde “tarım” konusunda daha çok konuşuyoruz. Özellikle tüm dünyanın bir süredir içinde bulunduğu pandemi ile birlikte artan gıda fiyatları, iklim değişikliği ve kuraklık tehlikesi, tarımın öneminin daha da anlaşılır hâle gelmesine neden olmuştur. Hâttâ önemi atmosferin de ötesine geçmiş durumda. Uzayda kalma süresi arttıkça, özellikle yapılması plânlanan Mars yolculukları için oldukça büyük önem arz eden “uzay tarımı” konusunun her geçen gün hayatımızda daha fazla yer alacağını söylemek mümkündür.

Tarım, geçmişte ilk örneklerinin ardından zaman içerisinde toplumlar arasındaki etkileşim sonucu tüm dünyada yaygınlaşmıştır. Dünyada tarıma geçilmesiyle birlikte insanlar yerleşik ve toplu hayata da geçmiştir. Artık toprak sahibi olmaya başlanmış ve köyler kurulmuştur. Devletler oluşmaya başlamıştır. İşte tüm bu nedenlerden dolayı tarımsal üretime geçişin insanlık tarihi açısından anlamı çok büyüktür. 

Tarımsal üretim, tarihin en eski üretim faaliyeti olduğu gibi, dünyanın ilk köklü politikaları da yine tarım alanında geliştirilmiştir. Tarım, gıda ve besin kaynaklarımızın başlangıç noktası olarak hem bu dönem, hem de gelecek için oldukça önemlidir. İnsan hayatının sağlıklı bir şekilde devamı için ekosistemin bize sağladığı toprak, su ve besin kaynaklarının sürdürebilirliği konusunun önemini görüyor ve hissediyoruz. Gittikçe artan dünya nüfusuna paralel olarak kişi başı tarımsal tüketimin önemli oranda artması ve doğal kaynakların sürdürebilirliğinin sağlanmasındaki yaşanan olumsuzluklar, tarımı giderek daha fazla zorlamaya başlamıştır. Kaynakların hoyratça kullanılması konusu -toprak verimliliğin azalması, çevre ve su kaynaklarının kirlenmesi gibi- da tarım alanındaki çözüm bekleyen kronik sorunlardan biri.

Tarım, aynı zamanda insanoğlunun en temel ihtiyaçlarından biri olan beslenmede başaktör konumunda olduğundan stratejik bir sektördür ve ülkelerin gelişmişlik düzeyine bakılmaksızın tüm ülkelerin ekonomilerinde önemli bir yere sahiptir. Çünkü insanların hayatlarını sürdürebilmesi için gereken besin maddeleri ile kullandıkları hammaddelerin büyük bir bölümü tarım sektörü tarafından temin edilmekle birlikte bu sektörün ikâmesi yoktur.

Tarımsal üretimde genişleme ise verimlilik artışı ile mümkündür. Tarımda teknoloji kullanılması ve doğru tekniklerle üretim sayesinde son yıllarda kayda değer verimlilik artışı sağlanmaktadır. Fakat bulunduğumuz yüzyılın en önemli küresel sorunlarından birisi olan küresel ısınma, tarım sektörü açısından önemli tehditleri ve riskleri barındırmaktadır. Bu nedenle tarım sektörünün stratejik öneminin önümüzdeki yüzyılda daha artacağını söylemek yanlış olmaz.

Aynı zamanda tarım sektörü, haksız rekabet özellikleri gösteren piyasa ekonomisinin inisiyatifine bırakılamayacak derecede stratejik bir sektördür. Ekonomik kalkınma sürecinde, tarım sektörü ile sanayi sektörü arasında sıkı bir ilişki ve etkileşim mevcuttur. Bu nedenle geçmişte tarıma dayalı ekonomilere sahip ülkeler, tarım sektörüne ağırlık vererek bu sektörün gelişmesini sağlamış, daha sonra bu sektörden elde edilen kaynak birikimleri ile sanayileşmeye hız vermişlerdir.

Tarih boyunca çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapan coğrafyamız, iklim çeşitliliğinin sağladığı avantajla çok farklı tarımsal ürünün yetiştirilebildiği eşsiz topraklara sahiptir. Türkiye tarım açısından büyük potansiyele sahip olmasına karşın, bu potansiyelin etkin şekilde kullanılıp kullanılamadığı her zaman tartışma konusu olmuştur. Tarım ülkesi olarak bilinen Türkiye’nin son zamanlarda yaptığı ithâlât, ülke ekonomisi için gider kalemleri içerisinde dikkat çekici hâle gelmiştir.

Özellikle son yıllarda, dünyada olduğu gibi ülkemizin de gündeminde fazlaca yer bulan tarım konusunda problemlerin çözülebilmesi ve içinde bulunduğumuz yüzyılın ihtiyaçlarına daha cevap verebilir hâle gelmesi için nitelikli tarım politikalarının oluşturulup uygulamaya konulması kaçınılmazdır. Böylelikle doğru tarım politikaları ile yüzyılın artan risklerine cevap verilerek -her konuda olduğu gibi- Türkiye’nin hak ettiği konuma erişmesi sağlanacaktır.

Günümüzde sulu, susuz, organik, dikey, ekolojik, tarlasız, rejenaratif tarım ve akıllı tarım gibi adlar altında birçok tarım uygulamasına rastlanmakla birlikte tarım endüstrisinde -bugüne kadar- en çok tercih edilen endüstriyel ve konvansiyonel tarım yöntemiyle gıda üretimi yapıldığı bilinmektedir. Fakat kaynaklarda ürün verimliliği, mâliyet ve satış gibi etmenler düşünülerek tercih edilen bu yöntemin sürdürebilirlik açısından sakıncaları olduğu belirtilmektedir. Bu noktada detaylara inerek tarım konusuna geniş bir çerçeveden bakmamız gerekecek.

Tarım nedir?

Tarım, bazen bir ekmeğin hikâyesidir; yemeğin ana kahramanlarından biri olan yağın, kana kana içtiğiniz suyun, nefesimiz olan karaçamın ya da yemeklerimizi süsleyen bir tutam maydanozun… Özetle, damağımızda iz bırakan her tadın, içimize çektiğimiz her nefesin yolculuğunun hikâyesidir tarım. Ben böyle bakıyorum. Peki, ya bilim nasıl tarif ediyor tarımı?

Bilime göre tarım, dünyanın doğal kaynakları kullanılarak hayvan ve ekin üretme teknikleridir. Amaç, topraktan daha çok ürün elde edebilmek ve toprağın bozulmasını ve yanlış kullanılmasını engellemektir.

TDK, “tarım” kelimesini şu şekilde anlamlandırmış: “Bitkisel ve hayvansal ürünlerin üretilmesi, kalite ve verimlerinin yükseltilmesi, uygun koşullarda korunması, işlenip değerlendirilmesi ve pazarlanması.”

Genel tanımıyla ise tarım, yararlı ve elzem olan bitkilerin elde edilebilmesi amacıyla toprakla bağlantılı olarak yapılan çalışmalardır. Toprağın sürülüp, ekilip, ekinlerin gereken bakımlarının yapılması ve hasat işlemine kadar tüm faaliyetleri içermektedir tarım. Ve “tarım” denildiğinde akıllara sadece bitki yetiştiriciliği gelse de hayvancılık, su ve ormanların yetiştirilmesi ve bakımı da tarımsal faaliyetlerin içerisinde yer almaktadır.

İnsanların topraktan ve hayvandan yararlanma süreci geçmişten bugüne, kaynaklara göre altı dönemden oluşmaktadır. Bu dönemler “toplayıcılık, avcılık, ilkel tarım, geçimlik tarım, uzmanlaşmış tarım ve modern tarım”dır.

Toplayıcılık: Bu dönemde insanlar hayatlarını sürdürebilmek için tabiattan topladıklarıyla yetinmişlerdir. Kök, yumru, meyve, böcek, solucan, yengeç, yılan gibi… Fakat bu hayat tarzındaki en büyük sıkıntı, bulundukları çevrede doğanın sunmuş olduğu varlıkların tükenmesiydi. Hâl böyle olunca, çözüm olarak insan yer değiştirmiş ve besin bulduğu bölgelere yerleşerek hayatını sürdürülebilir kılmıştır. Yaşamak için alan seçilirken iklim açısından bütün yıl boyunca gıda toplama imkânı veren yerler olmasına dikkat edilmiş bu dönemde.

Avcılık: Bu dönemde insanlar zorunlu olarak hayvanların göç mevsimlerini takip ederek -toplayıcılıkta olduğu gibi- hayvanların bulunduğu bölgelere gitmiş ve diğer hayvanların bulunduğu bölgelere gitmiş, diğer bir ifadeyle göçebe olarak yaşamıştır. Yaşamdan yorulmaya başlayan insanoğlu, öncelikle kümes hayvanları olmak üzere koyun, keçi, at ve eşek gibi hayvanları evcilleştirmiştir.

İlkel tarım: İnsanoğlu, hayatını devam ettirebilmek adına çevreden topladığı besinleri biriktirme yerlerinde bitkilerin farkında olmadan toprağa karışmasıyla kendiliğinden yeni ürünler yetiştirmeye başlamıştır. Bunun fark edilmesiyle birlikte, toplama yoluyla elde edilemeyen ürünleri yetiştirmeye çalışmıştır. Bu süreçte de insanlar tüm gün yiyecek aramak yerine bitkileri toprağa ekerek sürekli olarak besin elde edilebileceklerini anlamışlar. Böylelikle ilkel tarım başlamış. Sonraları farklı şekil ve aletler kullanarak ilkel tarımı yapmaya devam etmiş insalık. Neolotik Dönem’in başlamasıyla birlikte Mezopotamya’nın kuzeyindeki bölgelerde yaşayan bazı topluluklar, bitkileri ekip biçerek ve hayvanları evcilleştirerek doğal çevrelerine yeni biçim vermeye başlamışlardır.

Geçimlik tarım: Bu aşamada yeni bitkiler yetiştirmeyi öğrenen insanlar, yetiştirdikleri bitkilerin büyük bir bölümü ile besin ihtiyacını karşılamış, bir kısmını hasat sezonu dışındaki dönemlerde tüketilmesi amacıyla depolamıştır. Bir kısmıyla da başkaları ile takas etmek suretiyle alışverişte bulunmuştur. Bu durum, ilkel ekonomik faaliyetlerin başlamasına neden olmuştur.

Uzmanlaşmış tarım: Bu noktada, birçok türde yetiştirilen ürünler arasından belirli ürünlerde uzmanlaşmış tarımsal faaliyetlerin yürütüldüğü ortaya çıkmıştır. Bitkisel ürünlerin üretilmesinde çeşitli üretim tekniklerinin kullanıldığı bu dönemde, çiftçiler belirli bir tür ürün yetiştirmeye odaklanmanın yanı sıra meyvecilik ve sebzecilik gibi tarımın ana kollarında da tarımsal faaliyetlerini devam ettirmişlerdir.  

Modern tarım: Günümüzde gelişen ve değişen mühendislik bilimleri, teknoloji, biyoloji ve tarım ile ilgili diğer bilim dallarının kullanıldığı dönemdir. Modern tarım ile amaçlanan; sulama, gübreleme, tohum ıslahı ve makine kullanımı gibi yöntemler sonucunda birim başına en yüksek verim ile en yüksek gelir elde etmektir.


Tarımın tarihî süreci

“İnsanlık tarihinin en önemli olayı” denilebilecek olaylardan biri de tarımsal üretime başlanılmasıdır. İlk tarımsal faaliyetlerin başlangıcının Neolitik Çağ olduğu düşünülmektedir. Bulgulara göre insanların bazı bitkileri yetiştirmeye ve daha sonra da hayvanları evcilleştirmeye başladığı anlaşılmıştır. İlk çağlarda insanların hayatta kalmak için yaptıkları avlanma, balıkçılık ve yemek toplama işi olarak nitelendirilen tarım, bugüne kadar çeşitli evreler geçirmiştir.

Antik çağlarda, Bereketli Hilâl ve çevresinde ilk örneklerine rastlanan tarım, öncesinde toplayıcılık ve avcılık ile geçinen toplumları yerleşik yaşama geçirdi. Kaynaklarda Bereketli Hilâl adı verilen bölgenin Türkiye’nin güneydoğusu, Mezopotamya’nın tamamı, Ürdün ve Filistin’i kapsadığı belirtilmektedir.

Tarihte en eski tarım verileri, Suriye sınırları içerisinde bulunan “Abu Hureyra” adlı yerleşim bölgesinde Milât öncesi 13500 yılından kalma tarım aletlerinden edinildi. Yine bir diğer veri olarak, Bereketli Hilâl üzerindeki alanda, kimi yerlerde darı, arpa, acı bakla, keten, buğday gibi tarım kalıntılarına rastlanmıştır. İlâveten yapılan araştırmalarda da Mezopotamya denilen bölgede ahır hayvanlarının kemikleri bulunmuştur. Bu da bölgede hayvancılığın yer edinmiş olduğunu göstermektedir.

Hindistan’da Milât öncesi 7000’lerde rastlanılan tarım, yaklaşık 2 bin yıl sonra da diğer Asya ülkelerinde görülmektedir. Yine Mısır ve çevresinde önemli su kaynakları ve ılıman iklim nedeniyle tarım kendini göstermiştir. Mısırlılar Nil’in taşma dönemlerini hesaplayarak ürünlerinin telef olmaması için önlemler almışlardır.

Aynı dönemde Amerika kıtasındaki yerliler de And dağları başta olmak üzere birçok yerde basamaklı teraslar hazırlayarak tarımsal faaliyetlere başlamıştır. Güney Amerika’nın Büyük Okyanus kıyılarında yapılan kazılarda tütün, fasulye, biber, domates ve balkabağı gibi tarımsal ürünlerin kalıntılarına rastlanmıştır. Zeytin, pamuk ve mısır gibi Akdeniz bitkilerini yetiştiren Yunanlılar, topraklarının azlığı ve fakirliği nedeniyle çok ileri gidememişlerdir.

Buğday, pirinç, mısır ve arpa gibi ürünlerin yetiştirilmeye başlanmasıyla birlikte yerleşik düzene geçilerek yerleşik tarım toplulukları oluşmuştur. Bu tarım topluluklarının bazıları büyüyerek dünyanın farklı yerlerinde şehir devletlerine ve kasabalara dönüşmüştür.

Neolitik Dönem ve Tarım Devrimi

Pek çok ekonomik devrimin art arda gerçekleştiği dönem olmakla birlikte insanlık tarihinin en önemli aşaması olarak kabul edilen Neolitik Dönem’i özel kılan, insanlığın üretime başladığı dönem olmasıdır. Bu dönemde göçebe yaşam tarzından yerleşik düzene geçilmiş, işbirliği ve uzmanlaşma artmıştır. Bu dönem, insanın üretici özelliğinin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Yerleşik hayata geçişle birlikte tarımsal üretim ve hayvancılık başlamıştır. İnsanlar tahıl üretimine de başlamış, hayvanlar evcilleştirilmiş, tüketiciden üretici duruma geçilmiştir.

Neolitik Dönem’e kadar sadece doğanın kendisine verdiğini tüketmekle yetinen insanlık, bu dönemde birtakım ürünlerini bizzat kendisi üreterek tahıllar ekmeye ve hayvan evcilleştirmeye başlamıştır. Kaynaklara göre ilk evcilleştirilen hayvan, köpektir. İnsan doğanın kendisine verdiğinden fazlasını üretmeye başladıkça, gıda problemi de gittikçe ortadan kalkmıştır. Böylece bütün gününü gıda arayarak geçirmek zorunluluğu ortadan kalktığından, başka işlerle meşgul olama imkânı doğmuştur.

Ekonomi tarihinde büyümeye zemin oluşturan büyük köklü değişimlerden biri, Neolitik Çağ’da yaşanan bu devrimdir. “Tarım Devrimi” veya bazı kaynaklarda “Neolitik Devrim” olarak da geçen kavram, ilk kez Avusturyalı arkeolog Gordon Childe tarafından kullanılmıştır. Neolitik Dönem, toplumların tarıma geçiş süreçleri, toplumları değiştirme etki ve derecesinin geniş kapsamını vurgulamak için bir devrim olarak tanımlanmıştır. Bu toplumlarda tarımsal faaliyetler kuşkusuz kademeli olarak benimsenmiş ve geliştirilmiştir ve Tarım Devrimi topluluklarının sosyo-ekonomik yapılarında büyük dönüşümler yaratan bir süreçtir. Neolitik Dönem, avcılık ve toplayıcılıktan tarıma ve yerleşik düzene geçişin dönemidir. (Çünkü ekim ve hasat aynı yerde uzun süre kalmayı gerektiriyordu.)

İnsanların yerleşik düzene geçmesiyle birlikte, birbirlerine yakın durumda olan aileler, topluca bir yerde oturarak köyleri meydana getirmişlerdir. Böylece tarihteki ilk köyler kurulmuştur. Günümüzden yaklaşık 10 bin yıl kadar önce yeryüzünde tarım yapılan ilk insan köyleri, Güneydoğu Anadolu’da ve Suriye’nin kuzeyinde görülmeye başlanmıştır. Suriye’deki Abu Hureyra ve Türkiye’deki Caferhöyük, Çayönü, Nevali Çori Höyük gibi arkeolojik ören yerleri, ilk tarım köyleri arasındadır.

Bu yeni yaşam tarzında topluluğun bir kısmı, evcilleştirdikleri hayvanlardan oluşan sürüleri besin kaynağı olarak kullanırken, bazıları ise bahçe tarımından elde edilen ürünlere yönelmiştir. İlk defa ticâret başlamıştır. Bu geçiş, yaklaşık 2 buçuk milyon yıllık insanlık tarihinin çok önemli bir dönüm noktasına işâret etmektedir.

Neolitik Dönem’deki bu devrimin ardından İngiliz arkeolog Andrew Sherratt’a göre ikincil ürünlerin keşfedildiği bir dönem başlamıştır. “İkincil Ürünler Devrimi” adıyla anılan bu süreç, eski dünya tarımıyla eş zamanlı, yaygın ve geniş bir dizi yeni uygulamayı içermektedir.

Buna göre, evcil hayvanlardan yararlanma şekli ilk başlarda sadece et üretimi ile sınırlıyken, sonraları ikincil ürünlerden yaralanma yolları bulundu. Bu ikincil ürünler süt, yün, post, deri ve işgücüdür. Hayvanların işgücünden yararlanarak taşımacılık yapmak ve tarla sürmekte kullanmak, toplumlarda sosyo-ekonomik dönüşümlere yol açmıştır. Hayvanların işgücünden yararlanmak, tarımın güçlenmesi ve işlenmesi güç olan topraklarda tarım yapabilme olanağı vermiştir.

Kaynaklara göre Tarım Devrimi’nin en önemli yeniliklerinden biri ve hâttâ en önemlisi, toprak verimliliğini arttırarak ve nadasları azaltarak mahsul ve hayvan verimini büyük ölçüde arttırmasıdır.

Dosyamıza gelecek ay da devam etmek üzere, sağlıkla kalın…

 

http://gidabeslenme.org/modern-tarim/

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/185141

https://mn.gov/law-library-stat/archive/urlarchive/a031674.pdf

https://tr.wikipedia.org/wiki/Tar%C4%B1m_devrimi

https://tarihibilgi.org/neolitik-donem-nedir-neolitik-donemin-tanimi-ve-ozellikleri/

https://courses.lumenlearning.com/boundless-worldhistory/chapter/the-agricultural-revolution/