SON günlerde “tarım”
konusunda daha çok konuşuyoruz. Özellikle tüm dünyanın bir süredir içinde
bulunduğu pandemi ile birlikte artan gıda fiyatları, iklim değişikliği ve
kuraklık tehlikesi, tarımın öneminin daha da anlaşılır hâle gelmesine neden
olmuştur. Hâttâ önemi atmosferin de ötesine geçmiş durumda. Uzayda kalma süresi
arttıkça, özellikle yapılması plânlanan Mars yolculukları için oldukça büyük
önem arz eden “uzay tarımı” konusunun her geçen gün hayatımızda daha fazla yer
alacağını söylemek mümkündür.
Tarım,
geçmişte ilk örneklerinin ardından zaman içerisinde toplumlar arasındaki
etkileşim sonucu tüm dünyada yaygınlaşmıştır. Dünyada tarıma geçilmesiyle
birlikte insanlar yerleşik ve toplu hayata da geçmiştir. Artık toprak sahibi
olmaya başlanmış ve köyler kurulmuştur. Devletler oluşmaya başlamıştır. İşte
tüm bu nedenlerden dolayı tarımsal üretime geçişin insanlık tarihi açısından
anlamı çok büyüktür.
Tarımsal
üretim, tarihin en eski üretim faaliyeti olduğu gibi, dünyanın ilk köklü
politikaları da yine tarım alanında geliştirilmiştir. Tarım, gıda ve besin
kaynaklarımızın başlangıç noktası olarak hem bu dönem, hem de gelecek için
oldukça önemlidir. İnsan hayatının sağlıklı bir şekilde devamı için ekosistemin
bize sağladığı toprak, su ve besin kaynaklarının sürdürebilirliği konusunun önemini
görüyor ve hissediyoruz. Gittikçe artan dünya nüfusuna paralel olarak kişi başı
tarımsal tüketimin önemli oranda artması ve doğal kaynakların sürdürebilirliğinin
sağlanmasındaki yaşanan olumsuzluklar, tarımı giderek daha fazla zorlamaya
başlamıştır. Kaynakların hoyratça kullanılması konusu -toprak verimliliğin
azalması, çevre ve su kaynaklarının kirlenmesi gibi- da tarım alanındaki çözüm
bekleyen kronik sorunlardan biri.
Tarım,
aynı zamanda insanoğlunun en temel ihtiyaçlarından biri olan beslenmede başaktör
konumunda olduğundan stratejik bir sektördür ve ülkelerin gelişmişlik düzeyine
bakılmaksızın tüm ülkelerin ekonomilerinde önemli bir yere sahiptir. Çünkü
insanların hayatlarını sürdürebilmesi için gereken besin maddeleri ile
kullandıkları hammaddelerin büyük bir bölümü tarım sektörü tarafından temin
edilmekle birlikte bu sektörün ikâmesi yoktur.
Tarımsal
üretimde genişleme ise verimlilik artışı ile mümkündür. Tarımda teknoloji
kullanılması ve doğru tekniklerle üretim sayesinde son yıllarda kayda değer
verimlilik artışı sağlanmaktadır. Fakat bulunduğumuz yüzyılın en önemli küresel
sorunlarından birisi olan küresel ısınma, tarım sektörü açısından önemli
tehditleri ve riskleri barındırmaktadır. Bu nedenle tarım sektörünün stratejik
öneminin önümüzdeki yüzyılda daha artacağını söylemek yanlış olmaz.
Aynı
zamanda tarım sektörü, haksız rekabet özellikleri gösteren piyasa ekonomisinin inisiyatifine
bırakılamayacak derecede stratejik bir sektördür. Ekonomik kalkınma sürecinde,
tarım sektörü ile sanayi sektörü arasında sıkı bir ilişki ve etkileşim
mevcuttur. Bu nedenle geçmişte tarıma dayalı ekonomilere sahip ülkeler, tarım
sektörüne ağırlık vererek bu sektörün gelişmesini sağlamış, daha sonra bu
sektörden elde edilen kaynak birikimleri ile sanayileşmeye hız vermişlerdir.
Tarih
boyunca çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapan coğrafyamız, iklim
çeşitliliğinin sağladığı avantajla çok farklı tarımsal ürünün
yetiştirilebildiği eşsiz topraklara sahiptir. Türkiye tarım açısından büyük
potansiyele sahip olmasına karşın, bu potansiyelin etkin şekilde kullanılıp
kullanılamadığı her zaman tartışma konusu olmuştur. Tarım ülkesi olarak bilinen
Türkiye’nin son zamanlarda yaptığı ithâlât, ülke ekonomisi için gider kalemleri
içerisinde dikkat çekici hâle gelmiştir.
Özellikle
son yıllarda, dünyada olduğu gibi ülkemizin de gündeminde fazlaca yer bulan
tarım konusunda problemlerin çözülebilmesi ve içinde bulunduğumuz yüzyılın
ihtiyaçlarına daha cevap verebilir hâle gelmesi için nitelikli tarım
politikalarının oluşturulup uygulamaya konulması kaçınılmazdır. Böylelikle
doğru tarım politikaları ile yüzyılın artan risklerine cevap verilerek -her
konuda olduğu gibi- Türkiye’nin hak ettiği konuma erişmesi sağlanacaktır.
Günümüzde sulu, susuz, organik, dikey, ekolojik, tarlasız, rejenaratif tarım ve akıllı tarım gibi adlar altında birçok tarım uygulamasına rastlanmakla birlikte tarım endüstrisinde -bugüne kadar- en çok tercih edilen endüstriyel ve konvansiyonel tarım yöntemiyle gıda üretimi yapıldığı bilinmektedir. Fakat kaynaklarda ürün verimliliği, mâliyet ve satış gibi etmenler düşünülerek tercih edilen bu yöntemin sürdürebilirlik açısından sakıncaları olduğu belirtilmektedir. Bu noktada detaylara inerek tarım konusuna geniş bir çerçeveden bakmamız gerekecek.
Tarım
nedir?
Tarım,
bazen bir ekmeğin hikâyesidir; yemeğin ana kahramanlarından biri olan yağın,
kana kana içtiğiniz suyun, nefesimiz olan karaçamın ya da yemeklerimizi
süsleyen bir tutam maydanozun… Özetle, damağımızda iz bırakan her tadın,
içimize çektiğimiz her nefesin yolculuğunun hikâyesidir tarım. Ben böyle
bakıyorum. Peki, ya bilim nasıl tarif ediyor tarımı?
Bilime
göre tarım, dünyanın doğal kaynakları kullanılarak hayvan ve ekin üretme
teknikleridir. Amaç, topraktan daha çok ürün elde edebilmek ve toprağın
bozulmasını ve yanlış kullanılmasını engellemektir.
TDK,
“tarım” kelimesini şu şekilde anlamlandırmış: “Bitkisel ve hayvansal ürünlerin
üretilmesi, kalite ve verimlerinin yükseltilmesi, uygun koşullarda korunması, işlenip
değerlendirilmesi ve pazarlanması.”
Genel
tanımıyla ise tarım, yararlı ve elzem olan bitkilerin elde edilebilmesi amacıyla
toprakla bağlantılı olarak yapılan çalışmalardır. Toprağın sürülüp, ekilip,
ekinlerin gereken bakımlarının yapılması ve hasat işlemine kadar tüm
faaliyetleri içermektedir tarım. Ve “tarım” denildiğinde akıllara sadece bitki
yetiştiriciliği gelse de hayvancılık, su ve ormanların yetiştirilmesi ve bakımı
da tarımsal faaliyetlerin içerisinde yer almaktadır.
İnsanların
topraktan ve hayvandan yararlanma süreci geçmişten bugüne, kaynaklara göre altı
dönemden oluşmaktadır. Bu dönemler “toplayıcılık, avcılık, ilkel tarım, geçimlik
tarım, uzmanlaşmış tarım ve modern tarım”dır.
Toplayıcılık: Bu dönemde insanlar hayatlarını
sürdürebilmek için tabiattan topladıklarıyla yetinmişlerdir. Kök, yumru, meyve,
böcek, solucan, yengeç, yılan gibi… Fakat bu hayat tarzındaki en büyük sıkıntı,
bulundukları çevrede doğanın sunmuş olduğu varlıkların tükenmesiydi. Hâl böyle
olunca, çözüm olarak insan yer değiştirmiş ve besin bulduğu bölgelere
yerleşerek hayatını sürdürülebilir kılmıştır. Yaşamak için alan seçilirken
iklim açısından bütün yıl boyunca gıda toplama imkânı veren yerler olmasına
dikkat edilmiş bu dönemde.
Avcılık: Bu dönemde insanlar zorunlu olarak
hayvanların göç mevsimlerini takip ederek -toplayıcılıkta olduğu gibi- hayvanların
bulunduğu bölgelere gitmiş ve diğer hayvanların bulunduğu bölgelere gitmiş,
diğer bir ifadeyle göçebe olarak yaşamıştır. Yaşamdan yorulmaya başlayan
insanoğlu, öncelikle kümes hayvanları olmak üzere koyun, keçi, at ve eşek gibi
hayvanları evcilleştirmiştir.
İlkel tarım: İnsanoğlu, hayatını devam
ettirebilmek adına çevreden topladığı besinleri biriktirme yerlerinde bitkilerin
farkında olmadan toprağa karışmasıyla kendiliğinden yeni ürünler yetiştirmeye
başlamıştır. Bunun fark edilmesiyle birlikte, toplama yoluyla elde edilemeyen ürünleri
yetiştirmeye çalışmıştır. Bu süreçte de insanlar tüm gün yiyecek aramak yerine
bitkileri toprağa ekerek sürekli olarak besin elde edilebileceklerini
anlamışlar. Böylelikle ilkel tarım başlamış. Sonraları farklı şekil ve aletler
kullanarak ilkel tarımı yapmaya devam etmiş insalık. Neolotik Dönem’in başlamasıyla
birlikte Mezopotamya’nın kuzeyindeki bölgelerde yaşayan bazı topluluklar, bitkileri
ekip biçerek ve hayvanları evcilleştirerek doğal çevrelerine yeni biçim vermeye
başlamışlardır.
Geçimlik tarım: Bu aşamada yeni bitkiler
yetiştirmeyi öğrenen insanlar, yetiştirdikleri bitkilerin büyük bir bölümü ile
besin ihtiyacını karşılamış, bir kısmını hasat sezonu dışındaki dönemlerde
tüketilmesi amacıyla depolamıştır. Bir kısmıyla da başkaları ile takas etmek
suretiyle alışverişte bulunmuştur. Bu durum, ilkel ekonomik faaliyetlerin
başlamasına neden olmuştur.
Uzmanlaşmış tarım: Bu noktada, birçok
türde yetiştirilen ürünler arasından belirli ürünlerde uzmanlaşmış tarımsal
faaliyetlerin yürütüldüğü ortaya çıkmıştır. Bitkisel ürünlerin üretilmesinde
çeşitli üretim tekniklerinin kullanıldığı bu dönemde, çiftçiler belirli bir tür
ürün yetiştirmeye odaklanmanın yanı sıra meyvecilik ve sebzecilik gibi tarımın
ana kollarında da tarımsal faaliyetlerini devam ettirmişlerdir.
Modern tarım: Günümüzde gelişen ve değişen mühendislik bilimleri, teknoloji, biyoloji ve tarım ile ilgili diğer bilim dallarının kullanıldığı dönemdir. Modern tarım ile amaçlanan; sulama, gübreleme, tohum ıslahı ve makine kullanımı gibi yöntemler sonucunda birim başına en yüksek verim ile en yüksek gelir elde etmektir.
Tarımın
tarihî süreci
“İnsanlık
tarihinin en önemli olayı” denilebilecek olaylardan biri de tarımsal üretime
başlanılmasıdır. İlk tarımsal faaliyetlerin başlangıcının Neolitik Çağ olduğu
düşünülmektedir. Bulgulara göre insanların bazı bitkileri yetiştirmeye ve daha
sonra da hayvanları evcilleştirmeye başladığı anlaşılmıştır. İlk çağlarda
insanların hayatta kalmak için yaptıkları avlanma, balıkçılık ve yemek toplama
işi olarak nitelendirilen tarım, bugüne kadar çeşitli evreler geçirmiştir.
Antik
çağlarda, Bereketli Hilâl ve çevresinde ilk örneklerine rastlanan tarım,
öncesinde toplayıcılık ve avcılık ile geçinen toplumları yerleşik yaşama
geçirdi. Kaynaklarda Bereketli Hilâl adı verilen bölgenin Türkiye’nin
güneydoğusu, Mezopotamya’nın tamamı, Ürdün ve Filistin’i kapsadığı
belirtilmektedir.
Tarihte
en eski tarım verileri, Suriye sınırları içerisinde bulunan “Abu Hureyra” adlı
yerleşim bölgesinde Milât öncesi 13500 yılından kalma tarım aletlerinden
edinildi. Yine bir diğer veri olarak, Bereketli Hilâl üzerindeki alanda, kimi
yerlerde darı, arpa, acı bakla, keten, buğday gibi tarım kalıntılarına
rastlanmıştır. İlâveten yapılan araştırmalarda da Mezopotamya denilen bölgede
ahır hayvanlarının kemikleri bulunmuştur. Bu da bölgede hayvancılığın yer
edinmiş olduğunu göstermektedir.
Hindistan’da
Milât öncesi 7000’lerde rastlanılan tarım, yaklaşık 2 bin yıl sonra da diğer
Asya ülkelerinde görülmektedir. Yine Mısır ve çevresinde önemli su kaynakları
ve ılıman iklim nedeniyle tarım kendini göstermiştir. Mısırlılar Nil’in taşma
dönemlerini hesaplayarak ürünlerinin telef olmaması için önlemler almışlardır.
Aynı
dönemde Amerika kıtasındaki yerliler de And dağları başta olmak üzere birçok
yerde basamaklı teraslar hazırlayarak tarımsal faaliyetlere başlamıştır. Güney
Amerika’nın Büyük Okyanus kıyılarında yapılan kazılarda tütün, fasulye, biber,
domates ve balkabağı gibi tarımsal ürünlerin kalıntılarına rastlanmıştır.
Zeytin, pamuk ve mısır gibi Akdeniz bitkilerini yetiştiren Yunanlılar,
topraklarının azlığı ve fakirliği nedeniyle çok ileri gidememişlerdir.
Buğday,
pirinç, mısır ve arpa gibi ürünlerin yetiştirilmeye başlanmasıyla birlikte
yerleşik düzene geçilerek yerleşik tarım toplulukları oluşmuştur. Bu tarım
topluluklarının bazıları büyüyerek dünyanın farklı yerlerinde şehir
devletlerine ve kasabalara dönüşmüştür.
Neolitik
Dönem ve Tarım Devrimi
Pek
çok ekonomik devrimin art arda gerçekleştiği dönem olmakla birlikte insanlık
tarihinin en önemli aşaması olarak kabul edilen Neolitik Dönem’i özel kılan,
insanlığın üretime başladığı dönem olmasıdır. Bu dönemde göçebe yaşam tarzından
yerleşik düzene geçilmiş, işbirliği ve uzmanlaşma artmıştır. Bu dönem, insanın
üretici özelliğinin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Yerleşik hayata geçişle
birlikte tarımsal üretim ve hayvancılık başlamıştır. İnsanlar tahıl üretimine
de başlamış, hayvanlar evcilleştirilmiş, tüketiciden üretici duruma geçilmiştir.
Neolitik
Dönem’e kadar sadece doğanın kendisine verdiğini tüketmekle yetinen insanlık,
bu dönemde birtakım ürünlerini bizzat kendisi üreterek tahıllar ekmeye ve
hayvan evcilleştirmeye başlamıştır. Kaynaklara göre ilk evcilleştirilen hayvan,
köpektir. İnsan doğanın kendisine verdiğinden fazlasını üretmeye başladıkça,
gıda problemi de gittikçe ortadan kalkmıştır. Böylece bütün gününü gıda
arayarak geçirmek zorunluluğu ortadan kalktığından, başka işlerle meşgul olama
imkânı doğmuştur.
Ekonomi
tarihinde büyümeye zemin oluşturan büyük köklü değişimlerden biri, Neolitik Çağ’da
yaşanan bu devrimdir. “Tarım Devrimi” veya bazı kaynaklarda “Neolitik Devrim”
olarak da geçen kavram, ilk kez Avusturyalı arkeolog Gordon Childe tarafından
kullanılmıştır. Neolitik Dönem, toplumların tarıma geçiş süreçleri, toplumları
değiştirme etki ve derecesinin geniş kapsamını vurgulamak için bir devrim
olarak tanımlanmıştır. Bu toplumlarda tarımsal faaliyetler kuşkusuz kademeli
olarak benimsenmiş ve geliştirilmiştir ve Tarım Devrimi topluluklarının
sosyo-ekonomik yapılarında büyük dönüşümler yaratan bir süreçtir. Neolitik Dönem,
avcılık ve toplayıcılıktan tarıma ve yerleşik düzene geçişin dönemidir. (Çünkü
ekim ve hasat aynı yerde uzun süre kalmayı gerektiriyordu.)
İnsanların
yerleşik düzene geçmesiyle birlikte, birbirlerine yakın durumda olan aileler,
topluca bir yerde oturarak köyleri meydana getirmişlerdir. Böylece tarihteki
ilk köyler kurulmuştur. Günümüzden yaklaşık 10 bin yıl kadar önce yeryüzünde
tarım yapılan ilk insan köyleri, Güneydoğu Anadolu’da ve Suriye’nin kuzeyinde
görülmeye başlanmıştır. Suriye’deki Abu Hureyra ve Türkiye’deki Caferhöyük,
Çayönü, Nevali Çori Höyük gibi arkeolojik ören yerleri, ilk tarım köyleri
arasındadır.
Bu
yeni yaşam tarzında topluluğun bir kısmı, evcilleştirdikleri hayvanlardan
oluşan sürüleri besin kaynağı olarak kullanırken, bazıları ise bahçe tarımından
elde edilen ürünlere yönelmiştir. İlk defa ticâret başlamıştır. Bu geçiş,
yaklaşık 2 buçuk milyon yıllık insanlık tarihinin çok önemli bir dönüm
noktasına işâret etmektedir.
Neolitik
Dönem’deki bu devrimin ardından İngiliz arkeolog Andrew Sherratt’a göre ikincil
ürünlerin keşfedildiği bir dönem başlamıştır. “İkincil Ürünler Devrimi” adıyla
anılan bu süreç, eski dünya tarımıyla eş zamanlı, yaygın ve geniş bir dizi yeni
uygulamayı içermektedir.
Buna
göre, evcil hayvanlardan yararlanma şekli ilk başlarda sadece et üretimi ile
sınırlıyken, sonraları ikincil ürünlerden yaralanma yolları bulundu. Bu ikincil
ürünler süt, yün, post, deri ve işgücüdür. Hayvanların işgücünden yararlanarak
taşımacılık yapmak ve tarla sürmekte kullanmak, toplumlarda sosyo-ekonomik
dönüşümlere yol açmıştır. Hayvanların işgücünden yararlanmak, tarımın
güçlenmesi ve işlenmesi güç olan topraklarda tarım yapabilme olanağı vermiştir.
Kaynaklara
göre Tarım Devrimi’nin en önemli yeniliklerinden biri ve hâttâ en önemlisi, toprak
verimliliğini arttırarak ve nadasları azaltarak mahsul ve hayvan verimini büyük
ölçüde arttırmasıdır.
Dosyamıza
gelecek ay da devam etmek üzere, sağlıkla kalın…
http://gidabeslenme.org/modern-tarim/
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/185141
https://mn.gov/law-library-stat/archive/urlarchive/a031674.pdf
https://tr.wikipedia.org/wiki/Tar%C4%B1m_devrimi
https://tarihibilgi.org/neolitik-donem-nedir-neolitik-donemin-tanimi-ve-ozellikleri/
https://courses.lumenlearning.com/boundless-worldhistory/chapter/the-agricultural-revolution/