Dünyada başka şeyler de oluyormuş!

“Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’ndan beri ilk defa küresel düzeydeki bir yeniden yapılanma sürecinin merkezinde yer alma fırsatı elde etmiştir. Bu imkânı değerlendirebilmenin yolu, şimdiden fikrî ve fizikî hazırlıklarımızı yapmaktan geçiyor” işareti, istikbâldeki medeniyet tasavvurumuzu, Devlet aklının ve milletin Nizâm-ı Âlem ülküsünün işaretini vermektedir.

DÜNYANIN bütün ajansları ve haber siteleri “Coronavirüs” ile oturup Coronavirüsle kalkıyor. Bizde de başta TRT olmak üzere, diğer haber kanalları canlı yayınlarla yedi yirmi dört (7/24) bu virüsten bahsediyorlar.

Kanaatimize göre bu durum habercilik gayretleri açısından biraz fazla abartılıyor. Âdeta spor programları gibi, allâmelerden geçilmiyor! Bir tarafta da bazı TV kanalları, “maaşlı oldukları ülkeler” adına âdeta kin ve nefret kusuyorlar. Bu husus çok can sıkıyor, lâkin bugünkü mevzumuz başka bir şey olacak...

Elbette dünyanın gündemini âdeta esir alan Coronavirüs tehlikesinin üniversal hacmi, cesameti ve ciddiyeti göz ardı edilemeyecek kadar hayatî önemdedir. Daima tedbirli olmak şart!

Durum böyleyken, dünyada diğer olup bitenlerden de haberdar olmak gerekiyor…

Virüs propagandası ile neredeyse hâfızamızı tatile çıkardılar. Oysa beşerî zaafların, cânî rûhlu liderlerin ve devletlerinin mel’un hayâlleri, zulümleri durmuyor. Olanlara bakınca anlaşılıyor ki, fitnenin boş durmayacağı belli. Emperyalist niyetli devletler “vekâlet savaşları” yoluyla emellerinden vazgeçmediklerini ortaya koydular. Bakın, demek ki dünyada başka şeyler de oluyormuş!

Gelin, aşağıda biraz dünyayı dolaşalım…

***

Coronavirüsün bütün dünyayı etkisi altına aldığı ne kadar bir hakikat ise, bu musîbetin nihâyetinde dünya siyasetinde gerek ekonomik, gerek siyâsî, gerek iktisadî ve gerekse teknolojik değişikliklerin olacağı, milletlerarası siyaset tarzından yeni ittifakların, yeni mihver ülkelerin ortaya çıkacağını tahmin etmek kehanet olmasa gerektir. Ancak değişmeyen bir hakikat daha var: Âdem’den (as) beri Kabil ile Habil’in müntesiplerinin mücadelesi devamlı olmuş ve bugüne değin devam edegelmiştir. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’de Tîn Sûresi’nin 4 ve 5’inci âyetlerinde (“Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık. Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdik”) insanın vasfı ve yapabilecekleri tarif edilmektedir.

Buradan hareketle, zerre-i virüs karşısında baş eğen Paganlar, Firavunlar ve bilimcilik putuna tapan materyalistlerin imana gelmelerini beklemek fazla iyimserlik, hattâ hayâlperestlik olur.

***

Şu anda o küçücük zerre-i virüs karşısında yerde sürünen emperyalist devletler, bu hengâmede bile boş durmuyorlar. Uyuduğumuza kanaat getiren Rusya destekli Wagner grubu ile birlikte Suudi Arabistan, BAE ve Sisi’nin Mısır’ı desteğiyle, Fransa icazetli milletlerarası hukuka göre “terörist” hükmündeki Halife Hafter güçleri, Coronavirüs salgınının kargaşasından bilistifade, Libya’nın başşehri Trablus’a ve diğer yerleşim yerlerine saldırdı.

Diğer yandan Orta Doğu’nun bîbaht ve tiranların kavga meydanı Suriye’de ise Rejim güçleri ile İran yanlısı Haşdi-Şabi ve benzeri terörist gruplar, İdlib’deki yoğun ve stratejik görüşmelerden sonra vücûda getirilen tesannüdü (Türkiye-Rusya arasında varılan mutabakatı) bozmak için yukarıda arz ettiğim gibi virüsün kargaşasından meydana gelen beşerî zaaftan da istifade ederek ihlâllerde bulunuyor.

Diğer coğrafyalarda, meselâ Hindistan’da, Müslümanlara revâ görülen zulüm devam ediyor, Doğu Türkistan bu ara sakin görünse bile, zalim Çin şu anda ABD ile yarışmada olsa da, yine de rejimine güvenilmez. Myanmar’daki (Burma) zulüm de berdevam…

ABD ile İran’ın, Irak’ta yeni hükûmeti kurmakla görevlendirilen Başbakan adayı Mustafa Kâzimi üzerinden oynadıkları kirli oyunların, kurulan kumpasların ve hesaplaşmaların derûniliği ayrı bir yazı konusu olduğundan, şimdilik bir kenara not edelim…

***

Yunanistan’da yayınlanan gazetelerin haberlerine bakınca, Doğu Akdeniz’deki gündemin sıcaklığını koruduğunu görüyoruz. Libya’da elan olup bitenlerin kısa bir özetini, SETA Vakfı Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin Duran’ın yazısından anlıyoruz:

“BM çağrısıyla 22 Mart’ta ‘insanî ateşkes ilân edilmesine rağmen isyancı Hafter, salgın tehlikesini umursamadı. Trablus’u ele geçirme amacından vazgeçmeyerek, ateşkesin ertesi günü başkente saldırısına devam etti.

Kovid-19 tehdidini bir fırsat olarak gören Hafter, Mart ve Nisan ayında Trablus’taki hastaneleri, ilâç depolarını ve sağlık çalışanlarını hedef aldı. Sadece Nisan ayında 61 sağlık tesisine zarar verdi. Hattâ 6 Nisan’da Kovid-19 hastalarının tedavi edildiği Hadra Hastanesi’ni vurdu. 7 Nisan’da 2 milyonu aşkın insanın yaşadığı başkentin suyunu kesti. 10 Nisan’da doğalgaz vanalarını kapatarak elektrik üretilmesini engelledi.

Hafter’in hukuk ve insanlık tanımayan saldırılarının karşılıksız kalması mümkün değildi…”

***

Hafter’i silahlandırıp destekleyenleri tanıyalım…

Rusların dolaylı desteklediği Wagner, Rusya Savunma Bakanlığı ve Rus Askerî İstihbaratı GRU’nun yan kolu olarak çalışan, görüntüde özel bir savaş birliği gibi görünüyor. Paralı askerler… Hani şu Orta Doğu’daki ABD piyonu BAE’nin karanlıklar prensi Muhammed bin Zayed’in finansörlüğünü yaptığı, ABD’nin Irak işgalinde katliamlar gerçekleştirmiş, hukukî süreçte kapatılmış özel savaş birliği Blackwater’in sahibi Erik Prince’in Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki gücü (!) gibi...

Erik Prince, Rusya yönetiminin de yakından tanıdığı ve yer yer faydalandığı bir “savaş tüccarı”… Aynı zamanda Orta Doğu’da BAE-İsrail hattında şekillendirilen ‘Trump’u başkan yapma’ ittifakının da kilit ismi…

Bitmedi, Trump’un Eğitim Bakanı Betsy DeVos’un da kardeşi…

Wagner ve Frontier… Rusya ve ABD’nin kirli savaş birlikleri… Düşman kardeşlerin (!) kirli ittifakının hedefinde Türkiye var!

Türkiye Devleti neler yapıyor?

İşte hamâset yapmadan söyleyelim: Küresel strateji dengelerinde “Kıbrıs’taki Magosa Limanı’nın güney derinliğine inemez” denilen bir devlet, Akdeniz’in doğusundaki askerî gücünü, en uzak noktalarda sergiliyordu. Türkiye-Libya Deniz Sınırı Anlaşması ile altüst olan bölgesel denge, Türk askerinin, Libya’nın meşrû hükûmetine destek amacıyla 100 yıllık bir aradan sonra o topraklara ayak basmasıyla zaten çok farklı bir zemine oturmuştu.

Türk F-16’ları ve donanmasının Libya açıklarında gövde gösterisi gerçekleştirdiği saatlerde, Türk subaylarının kurmay zekâsıyla hareket eden, İHA-SİHA ve Türk topçusunun desteğiyle güçlü zırhlı araçlarının kullanımını sürdüren Libya ordusu, isyancı Hafter’i kovalamayı sürdürüyordu.

Sayın Devlet Başkanımızın mealen, “Bir musîbet olan Coronavirüse dünyadaki büyük devletlerin tedbirsiz yakalandıkları bu demde, dünya eski dünya olmayacaktır. Belki de Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’ndan beri ilk defa küresel düzeydeki bir yeniden yapılanma sürecinin merkezinde yer alma fırsatı elde etmiştir. Bu imkânı değerlendirebilmenin yolu, şimdiden fikrî ve fizikî hazırlıklarımızı yapmaktan geçiyor” işareti, istikbâldeki medeniyet tasavvurumuzu, Devlet aklının ve milletin Nizâm-ı Âlem ülküsünün işaretini vermektedir.

Bir de son olarak, Devlet Başkanımızın Rusya Devlet Başkanı ile görüşmesinin içeriğinin İdlib’le alâkalı olduğunu belirtmekle yetinelim…

***

Milletimizin de içinde olduğu Ümmet-i İslâm’ın üzerine mübarek Ramazan ayının feyzi ve bereketiyle teşrif etmesini diliyor, zerre-i Koronavirüsten helâs olmamızı Rabbimden niyaz ediyorum…