Dünya Müslüman nüfusu ve şehitlerimizin 107’nci baharı

Ancak bu farkındalıkla bu dizelerdeki hakikati hafızalarımızda diri tuttuğumuz sürece “Besmele” ile başlayan bir diriliş, bir uyanış menkıbesini tarihe armağan edebiliriz. Bütün bu idea için tarihimizden ibret devşirerek bugüne bakmalıyız ki yıllar yılı toprakta bahar cemrelerini ağırlayan şehitlerimizin emanetine ihanet etmiş olmanın vebalinden azat olabilelim.

KÂİNAT yine bahardan elbisesini giymek için tatlı bir telaş içinde. O elbise ki, kollarına ibret, göğsüne şefkat, eteklerine hikmet, yakasına basiret nakış nakış işlenmiş. Kâinat bu muhteşem elbise içinde dolaşırken etrafımızda, eteklerinden ışık ve umut saçılıyor hayatlarımıza her defasında. Ve bizler şükre, tazelenmeye davet ediliyoruz varmak için ebedî bahar ülkesine.

Bu mevsimde, bir yanım umut kesilir, bir yanım mazinin baharlarından efkâra düşer hep. Toprağın üstünden haberdar olup altından bîhaber yaşamanın sancısıyla burulur içim.

Meselâ ölümsüzlük mertebesi şehitlik mâkâmına erişen canlar, bu mevsimde toprağa düşen cemre ile bizim baharlarımızdan haberdar olurlar mı? Oluyorlarsa, ahvalimiz ne söylüyordur onlara acep? Mağrur mudurlar, mahzun mudurlar?

Meselâ her bahar bir başka soru gelip çöreklenir amansız bir ağırlıkla zihnime. Hani kupkuru dallar yeniden çiçeğe duruyor ya, hani göçmen kuşlar yeniden dönüyor ya, hani toprağın o şefkatli bağrı karadan yeşile dönüyor ya, hani güneş her zamankinden nazlı ve niyazlı gülümsüyor ya, hâsılı hani öldü zannettiğimiz her bir şey yeniden dirilişin muştusunu veriyor ya, işte bu diriliş menkıbesinden mülhem o soru şu: Madem şehitler ölmüyor, dünyadaki Müslüman nüfusa mümin şehitlerin sayısı eklense, rakamlar bize ne söyler acaba?

Sur’da, Cizre’de, Türkmen dağlarında, Filistin’de, Suriye’de, Kafkasya’da, Afganistan’da, dün Bosna’da, Mısır’da, Endülüs’te, Uhud’da, Bedir’de, Hendek’te bizimle vedalaşan ancak vedaların olmadığı sonsuzluk mâkâmına ulaşan şehitlerimizin sayısı kaçtır?

Asırlar boyu hak ile bâtılın savaşında soykırımlarla yitirdiğimiz mü’min canların sayısını eklediğimiz muazzam bir nüfus etmez mi? Hani ki, “Allah yolunda öldürülenler için ‘Ölüler’ demeyin. Hayır, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz”* hakikatince bilmediğimiz, bilemediğimiz o canlar bize hangi ibretten, hangi umuttan ve hangi sonsuzluk baharından söz ederler?

Muhtemel o ki, şehitlerimizin sessiz soluksuz bize sözünü ettiği şu gerçeklik, o hakikatin bir parçasıdır: Son verilere göre dünya nüfusunun 2,2 milyarı Hıristiyan ve 1,6 milyarı da Müslüman görünüyor (2020). Ancak Müslüman coğrafyalarda uygulanan soykırım ve siyâsî idealler ile oluşturulan terör örgütleri aracılığı ile öldürülen Müslümanların sayısı, öyle inanıyorum ki yaşayan Hıristiyan sayısının çok üzerindedir. Hâl böyle olunca, geçmişin bize söylediklerinden ders almak da boynumuzun borcu oluyor.

Bizler göç edenlerimiz ve gelecek zamanlarda teşrif edecek canlarımız arasında bağ kurabilmek için tarihin derin dehlizlerinde yolculuk yapmadan ve geleceğe dair medeniyet tasavvurumuz olmadan dünya tarihini yazanlar olmak yerine yerküre üzerindeki zulümden mesul olduğumuz gibi zalimlerin kirli oyunlarını da bozamayacağız.

Ancak, şair Mehmet Akif Ersoy’un, “Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı/ Düşün altında binlerce kefensiz yatanı/ Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı/ Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı” dizelerindeki tavsiyesini kulağımıza küpe yaparsak, zaman içinde ölülerimiz ve doğacak olan yeni nesiller arasında bağ kurarak müreffeh bir tarih yazabiliriz.

Yine şair Yahya Kemal Beyatlı’nın, “Kopmuşuz bizler o öz varlık olan manzaradan/ Bahseder gerçi duyanlar o onulmaz yaradan/ Derler ki, ‘İnsanda derin bir yaradır köksüzlük/ Budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük’” dizelerindeki hazin sondan kendimizi muhafaza edebiliriz.

Ve ancak bu farkındalıkla bu dizelerdeki hakikati hafızalarımızda diri tuttuğumuz sürece “Besmele” ile başlayan bir diriliş, bir uyanış menkıbesini tarihe armağan edebiliriz.

Bütün bu idea için tarihimizden ibret devşirerek bugüne bakmalıyız ki yıllar yılı toprakta bahar cemrelerini ağırlayan şehitlerimizin emanetine ihanet etmiş olmanın vebalinden azat olabilelim.

Zira bu ay hem bahar, hem zafer… Bu ay istiklâlimizin teyidi ve tescili marşımızın yıldönümü. Bu ay Çanakkale Şehitlerimizin göçlerinden sonra 107’nci baharları…