ABD Başkanlık Seçimleri,
her zamanki gibi dünya siyâsetini büyük fotoğraftan okumak isteyenler
tarafından ilgi ile takip edildi.
Sair
dünya ülkelerinde ne dozda yankı buldu bilemiyorum, ancak ülkemizde seçim
süreci dikkatle takip edildi ve enine boyuna değerlendirmeler yapıldı. El-netîce,
Bay Baydın kazanan taraf oldu.
Bundan
sonrası için tespit ve teşhisler henüz ihtimâller üzerinden gerçekleştiriliyor
olsa da ABD Başkanlık Seçimi sonuçlarının dünya siyâsetine etkisine dair
yapılan tüm değerlendirmeler dikkate değer.
Ancak,
“Görünen köy kılavuz istemez” mantığınca, şaşırtıcı netîceler alacağımızı ve
“muhtemel” ibâresi ile beyan edilen fikirlerin tutarsızlığına dair pek
şaşıracağımızı zannetmiyorum.
Özellikle
kendi iç siyâsî dinamiklerine kafa yoran, sınır ülkeleri ile ülke menfaatlerini
korumak adına kıyasıya mücadele içerisinde bulunan Türkiye için ABD Başkanlık Seçimleri
bir kriter olmaktan çoktan çıktı diye düşünüyorum.
Türkiye
artık dünya siyâsetini, ekonomisini, stratejilerini etkileyebilecek nitelikte
bir varlık gösteriyor. Devlet Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan,
Türkiye’nin aktör konumunda olma haklılığıyla dünyayı izlemekle kalmayıp, Orta
Doğu’da, Asya’da, Akdeniz’de, Karadeniz’de geliştirilecek, değiştirilecek her
tür “yeni” uygulamada söz sahibi olma hakkını mahfuz tutarak, ülke sınırları ve
millet menfaatlerinden taviz verilmeyeceğinin altını her fırsatta çiziyor.
Bu
tavizsiz ve istikrarlı duruşun en yakın ve en somut başarı örneği,
Azerbaycan’ın Karabağ Zaferi’dir. Devlet Başkanımız Sayın Erdoğan’ın Karabağ
konusunda kararlı desteği ve millî silahlarımızdan SİHA’ların haksızı ve
haksızlığı târumâr eden başarısı ile Türk ve Müslüman bir coğrafya hak
iddiasında hakkını almıştır. Bu, alışılmışın dışında bir ezber bozuştur ve bu,
Türkiye’nin gücü, dünyanın beşten büyük oluşunun ispatıdır!
Karabağ’ın
30 yıllık haksız ve hukuksuz işgali nihâyet buldu. Ermenistan, pek çok
emperyalist ülkenin desteğini ardında sanıyordu ve Ermeniler yüksek perdeden
beyanat veriyorlardı… Ne oldu? Kaçınılmaz yenilgilerini kabulleniş ve
Azerbaycanlı kardeşlerimizin haklı zaferi, tarihe altın harflerle yazıldı.
***
Bununla
birlikte, gerçekleşen “Amerika Birleşik Devletleri Başkanlık Seçimi” sonrasında
tüm zaaflarına rağmen dünya ülkelerine üstten bakma kibrinden kurtulamayan ABD’yi
Cumhuriyetçilerin yahut Demokratların yönetmesinin ise Amerikan kamuoyu için de
pek bir şeyi değiştirmeyeceği kanaatindeyim.
Zira
ABD’de yapılan her başkanlık seçimlerinde perde demokratik uygulamalar ile
açılır. Her zaman sahnede Amerikan bayraklı, hırçın kartallı logonun bulunduğu
kürsünün ardına biri geçer; isimler değişir, fakat ipleri elinde tutan hanedanlığın
belirlediği emperyalist zihniyet hiç değişmez. Mottoları her daim “daha”dır.
Her pastadan pay almak ve dünya kıymetlerini, insanlığı daha fazla sömürebilmek
üzerine kurulu plânlarını aktif tutmak için her yol onlara meşrudur.
Kitapsızlık
böyle bir şey işte!
Son
20 yıllık süreç içinde gücünü yitirdiğinin fakına varan ABD, şimdi reklâm
faslında. “Demokrasi” adı altında Siyahî, milyoner ve radikal gibi farklı
meziyetlere sahip siyâsî portrelerle adından söz ettirmeyi başarıyor ABD ve
daha fazla gündemde kalmaktan medet umuyor.
Dünyanın
dikkatini üzerlerinde tutmak için, bir sonraki seçimlerde azınlıktan bir isim,
radikal bir Yahudi, hattâ bir eşcinsel siyâsî portre ile karşılaşırsak
şaşırmayacağımızdan eminim. Çünkü dilleri, işleri, beklentileri ve mevcûdiyetlerini
korumak için icat ettikleri kapitalist ve emperyalist formülleri artık deşifre
oluyor. İş ki, oyunu görüp bozana aşk olsun, helâl olsun!
“Reklâm”
demişken… ABD Başkanlık Seçimi sürüyorken, Twitter’de paylaşılmış bir tespit, muhtemelen
sizlerin de dikkatini çekmiştir. Coco Cola renkleri Cumhuriyetçilere, Pepsi’nin
renkleri Demokratlara atfedilerek, “ABD hangisini tercih ederse etsin, dünya kola
içmeye devam edecek” şeklindeydi bu paylaşım.
“Güzel
yakalamışlar” diye düşünmüştüm.
Tek
bir farkla: Türkiye her geçen gün kola tüketimini azaltacak, yükselişini
izlerken Türk kahvesi içmeye devam edecek! Bununla da kalmayıp ayranına, şalgamına,
deminde özünü seyrettiği, ince belli bardağından zarafet ve hassasiyet
devşirdiği, kaşığının tınısından neşeli ritimler derlediği çayına sahip çıkacak
bir gelecek inşâ edecek.
Geri
kalanı varsın, kola içsin! Bize ne?