Dünya kola içedursun, Azerbaycan’ın zaferi kutlu olsun!

Dünyanın dikkatini üzerlerinde tutmak için, bir sonraki seçimlerde azınlıktan bir isim, radikal bir Yahudi, hattâ bir eşcinsel siyâsî portre ile karşılaşırsak şaşırmayacağımızdan eminim. Çünkü dilleri, işleri, beklentileri ve mevcûdiyetlerini korumak için icat ettikleri kapitalist ve emperyalist formülleri artık deşifre oluyor. İş ki, oyunu görüp bozana aşk olsun, helâl olsun!

ABD Başkanlık Seçimleri, her zamanki gibi dünya siyâsetini büyük fotoğraftan okumak isteyenler tarafından ilgi ile takip edildi.

Sair dünya ülkelerinde ne dozda yankı buldu bilemiyorum, ancak ülkemizde seçim süreci dikkatle takip edildi ve enine boyuna değerlendirmeler yapıldı. El-netîce, Bay Baydın kazanan taraf oldu.

Bundan sonrası için tespit ve teşhisler henüz ihtimâller üzerinden gerçekleştiriliyor olsa da ABD Başkanlık Seçimi sonuçlarının dünya siyâsetine etkisine dair yapılan tüm değerlendirmeler dikkate değer.

Ancak, “Görünen köy kılavuz istemez” mantığınca, şaşırtıcı netîceler alacağımızı ve “muhtemel” ibâresi ile beyan edilen fikirlerin tutarsızlığına dair pek şaşıracağımızı zannetmiyorum.

Özellikle kendi iç siyâsî dinamiklerine kafa yoran, sınır ülkeleri ile ülke menfaatlerini korumak adına kıyasıya mücadele içerisinde bulunan Türkiye için ABD Başkanlık Seçimleri bir kriter olmaktan çoktan çıktı diye düşünüyorum.

Türkiye artık dünya siyâsetini, ekonomisini, stratejilerini etkileyebilecek nitelikte bir varlık gösteriyor. Devlet Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin aktör konumunda olma haklılığıyla dünyayı izlemekle kalmayıp, Orta Doğu’da, Asya’da, Akdeniz’de, Karadeniz’de geliştirilecek, değiştirilecek her tür “yeni” uygulamada söz sahibi olma hakkını mahfuz tutarak, ülke sınırları ve millet menfaatlerinden taviz verilmeyeceğinin altını her fırsatta çiziyor.

Bu tavizsiz ve istikrarlı duruşun en yakın ve en somut başarı örneği, Azerbaycan’ın Karabağ Zaferi’dir. Devlet Başkanımız Sayın Erdoğan’ın Karabağ konusunda kararlı desteği ve millî silahlarımızdan SİHA’ların haksızı ve haksızlığı târumâr eden başarısı ile Türk ve Müslüman bir coğrafya hak iddiasında hakkını almıştır. Bu, alışılmışın dışında bir ezber bozuştur ve bu, Türkiye’nin gücü, dünyanın beşten büyük oluşunun ispatıdır!

Karabağ’ın 30 yıllık haksız ve hukuksuz işgali nihâyet buldu. Ermenistan, pek çok emperyalist ülkenin desteğini ardında sanıyordu ve Ermeniler yüksek perdeden beyanat veriyorlardı… Ne oldu? Kaçınılmaz yenilgilerini kabulleniş ve Azerbaycanlı kardeşlerimizin haklı zaferi, tarihe altın harflerle yazıldı.

***

Bununla birlikte, gerçekleşen “Amerika Birleşik Devletleri Başkanlık Seçimi” sonrasında tüm zaaflarına rağmen dünya ülkelerine üstten bakma kibrinden kurtulamayan ABD’yi Cumhuriyetçilerin yahut Demokratların yönetmesinin ise Amerikan kamuoyu için de pek bir şeyi değiştirmeyeceği kanaatindeyim.

Zira ABD’de yapılan her başkanlık seçimlerinde perde demokratik uygulamalar ile açılır. Her zaman sahnede Amerikan bayraklı, hırçın kartallı logonun bulunduğu kürsünün ardına biri geçer; isimler değişir, fakat ipleri elinde tutan hanedanlığın belirlediği emperyalist zihniyet hiç değişmez. Mottoları her daim “daha”dır. Her pastadan pay almak ve dünya kıymetlerini, insanlığı daha fazla sömürebilmek üzerine kurulu plânlarını aktif tutmak için her yol onlara meşrudur.

Kitapsızlık böyle bir şey işte!

Son 20 yıllık süreç içinde gücünü yitirdiğinin fakına varan ABD, şimdi reklâm faslında. “Demokrasi” adı altında Siyahî, milyoner ve radikal gibi farklı meziyetlere sahip siyâsî portrelerle adından söz ettirmeyi başarıyor ABD ve daha fazla gündemde kalmaktan medet umuyor.

Dünyanın dikkatini üzerlerinde tutmak için, bir sonraki seçimlerde azınlıktan bir isim, radikal bir Yahudi, hattâ bir eşcinsel siyâsî portre ile karşılaşırsak şaşırmayacağımızdan eminim. Çünkü dilleri, işleri, beklentileri ve mevcûdiyetlerini korumak için icat ettikleri kapitalist ve emperyalist formülleri artık deşifre oluyor. İş ki, oyunu görüp bozana aşk olsun, helâl olsun!

“Reklâm” demişken… ABD Başkanlık Seçimi sürüyorken, Twitter’de paylaşılmış bir tespit, muhtemelen sizlerin de dikkatini çekmiştir. Coco Cola renkleri Cumhuriyetçilere, Pepsi’nin renkleri Demokratlara atfedilerek, “ABD hangisini tercih ederse etsin, dünya kola içmeye devam edecek” şeklindeydi bu paylaşım.

“Güzel yakalamışlar” diye düşünmüştüm.

Tek bir farkla: Türkiye her geçen gün kola tüketimini azaltacak, yükselişini izlerken Türk kahvesi içmeye devam edecek! Bununla da kalmayıp ayranına, şalgamına, deminde özünü seyrettiği, ince belli bardağından zarafet ve hassasiyet devşirdiği, kaşığının tınısından neşeli ritimler derlediği çayına sahip çıkacak bir gelecek inşâ edecek.

Geri kalanı varsın, kola içsin! Bize ne?