İNSANLIK tarihi “Sanayi Devrimi” sonrası sosyal, ekonomik ve kültürel alanda birçok değişim ve dönüşüme sahne olmuştur. Özellikle yaşanan hızlı kentleşmeyle birlikte sosyal yapı ve ilişkiler önemli oranda değişikliğe uğramıştır. Sürece bakıldığında Sanayi Devrimi öncesinde dinî, siyâsî ya da ticarî gerekçelerle belli merkezler etrafında konumlanan yerleşim alanlarının, Sanayi Devrimi sonrasında merkezden uzak kentsel mekânlara doğru yöneldiği görülür. Bu dönem itibariyle sanayileşen kentlere doğru yoğun bir nüfus hareketliliği meydana gelmiştir. Ortaya çıkan yeni sosyal sınıflar, yeni yaşam tarzları ve yeni kentsel formlar kültürel birtakım öğelerin dönüşümünü de beraberinde getirmiştir. Dönüşüme uğrayan bu öğelerin başında mahalle kültürü gelmektedir.
Mahalle kültürü, sosyal dokunun en önemli unsurları arasında yer alır. Kentlerin en küçük yapıtaşı olan mahallelerde belli bir yaşam tarzını ifade eden mahalle kültürü, birey-toplum-kent üçgeninde toplumsal yaşam ve ilişkilerin önemli bir ayağını oluşturur. Mahalle kültürü, formel bir yönetsel birim işlevi olmaktan ziyade, insanlar arasında yardımlaşma, paylaşma ve dayanışma gibi temel sosyal duyguların geliştiği; sevgi, saygı ve selamlaşmanın güçlü bir şekilde var olduğu bir sistemi tanımlar. Ancak günümüzde bu kültürün giderek zayıfladığı göze çarpmaktadır. Kentleşme, göç, küreselleşme, teknoloji ve ekonomi gibi unsurlar neticesinde mahalle kültürü yerini belirgin bir bireyselleşme ve yabancılaşmaya bırakmaktadır.
Mahalle kültürü şehir yaşamının bir parçası olan mahallelerin önemli bir işlevini temsil eder. Bu nedenle mahalleyi yalnızca fiziksel değil sosyal ve kültürel bir birim olarak değerlendirmek gerekir. Mahalle, kentin ana unsuru, özü ve çekirdeğidir ve mekân ile yaşamın iç içe geçmişliğini sembolize eder.[1] Yalnızca bir mekân değildir ve insan ilişkileriyle varlık imkânı bulur. İnsan faktörü mahalleyi bir yaşam formuna dönüştüren başat unsur olarak yer alır. İçerisinde yaşayan bireylerin birbirini tanıması ve birbiriyle dayanışma duyguları içerisinde olması mahalle olgusunu bir idarî birim olmaktan ayıran en önemli etken olarak değerlendirilir. Buradan hareketle mahalleyi bir samimiyet, aidiyet ve derin bağlanma ile birlikte düşünmek gerekir.
Mahallenin klasik tanımı, “toplumun her kesiminden insanların belli kurallar çerçevesinde birlikte yaşadığı birimler” şeklindedir. Sözlük anlamı itibariyle, “bir yere inmek, konmak, yerleşmek” anlamına gelen hall (halel ve hulûl) kökünden türetilmiş bir mekân ismi olan mahalle kelimesi “devamlı veya geçici olarak ikamet etmek için kurulan küçük yerleşim birimlerini ifade etmektedir. İslâm şehirlerine bakıldığında mahallelerin oluşması açısından dinin yeri oldukça önemlidir. Bu doğrultuda mahallenin, “aynı mescitte ibadet eden cemaatin aileleriyle birlikte yerleştiği şehir kesimi” şeklinde tanımlandığı da görülmektedir.[2]
Tarihsel süreçte incelendiğinde, kentin mahallelere ayrılarak yapılaşmasının eski çağlara kadar uzandığı görülür. İlk yerleşimlerden modern kentlere uzanan mahalle sistemi çeşitli işlevsel değişimlerle birlikte bugün de varlığını sürdürmeye devam etmektedir. Batı toplumlarına bakıldığında mahalle kavramının daha çok yönetsel bir birim olarak düşünüldüğü görülür. Ancak toplumumuz için mahalle olgusu daha geniş bir anlam ifade etmektedir.
Osmanlı döneminde mahalle toplumsal yapıyı içine alan fizikî bir birimi temsil eder. Cami, mescit ya da kilise ve havralara yakın konumlanan Osmanlı mahalle yapısında sınıf ve statü kavramlarının bulunmadığını söylemek mümkündür. Mahalle imamı mahallenin idarecisi olarak yer alır ve güvenlik, evlendirme, cenaze defin gibi işlerden de sorumludur. Osmanlı mahalle yapısında aynı değer yargılarına sahip bireylerin bir arada yaşadığı görülür. Dini bir sınıflandırmadan ziyade değer yargılarının öne çıkması, Osmanlı sisteminde var olan çok kültürlü yapıyı dezavantaj olmaktan çıkaran unsurların başında gelir. Mahalle sakinleri arasında hoşgörü, anlayış, sevgi ve saygı hâkimdir. Bu ortamın oluşmasında vakıf ve ahilik sisteminin de payını yadsımamak gerekir. Osmanlı döneminde cami ve ticaret merkezleri mahallelerin yapılaşmasında temel unsurdur. Cami merkezi konumdadır ve evlerin cami çevresine konumlandığı görülür. Cami yalnızca bir ibadet merkezi değil bir sosyalleşme alanı olarak görev yapmaktadır. Osmanlı mahalle yapısında yardımlaşma ve dayanışma, komşuluk ilişkisi, birlik ve beraberlik gibi değerler ön plandadır. Bu doğrultuda Osmanlı dönemi mahallelerinin salt bir yönetsel mekândan çok bir sosyal ilişkiler ağını temsil ettiği söylenebilir.
Cumhuriyet sonrası dönemde ise sanayileşme ve kentleşme gibi unsurların da etkisiyle mahalle yapılarında değişim kaçınılmaz olmuştur. Geleneksel yapı yerini modern anlayışa bırakmıştır. Bu dönemde yönetim işlevi devam eden mahalle olgusunun gerek idarî gerek sosyal anlamda dinî merkezli yapıdan giderek uzaklaştığı görülür. Zaman içerisinde camiler hem fiziksel hem sosyal anlamda merkezden çıkmıştır. Mahalle olgusunda yaşanan değişimlerden biri de konut anlamında gerçekleşmiştir. Müstakil yerleşimlerin yerini yüksek apartmanlar almıştır. Günümüze gelindiğinde ise kentsel yaşamda apartmanlar yerine sitelerin öne çıktığını söylemek mümkündür. Siteler bir anlamda mahalle ruhunu yaşatmaya yönelik bazı olanaklar sunabilmektedir. Site içerisinde konumlandırılan ortak mekânlar ve oyun alanları, yürütülen yardımlaşma ve dayanışma çalışmaları gibi faaliyetlerle beraber site sakinleri arasında sosyalleşme mümkün hale gelebilmektedir. Ancak yine de modern toplumsal yapı ve yaşam şartları ilişkilerin daha formel alanda yürütülmesine neden olabilmektedir.[3]
Geçmişten günümüze uzanan önemli bir kültürel miras olan mahalle kültürü tarihsel süreçte değişim ve dönüşümler yaşamış olsa da önemini hala korumaktadır. Yardımlaşma, dayanışma ve selamlaşma gibi birçok insanî özelliğin sürdürülmesi ve geliştirilmesinde mahalle kültürünün payı büyüktür. Kişiler mahalle içinde sosyalleşir, ilişkilerinde derinlik kazanır ve yaşamı paylaşır hale gelir. Komşuluk ilişkileri mahalle kültürünün en önemli nitelikleri arasında yer alır. Kişinin maddî ve manevî ihtiyaçlarının karşılanmasında bu ilişkilerin sürdürülebilirliği oldukça önemlidir. Diğer yandan mahalle içerisinde belli bir sevgi ve saygı ortamı dahilinde kişisel ve toplumsal sınırlara da vurgu vardır. Kişinin belli değer yargılarına ve kurallara uygun hareket etmesinin temelleri bu kültür içerisinde atılır ve bu öğretilerin hayata geçmesi gerek mahallenin gerekse kentin huzur ve güvenliği açısından kritik öneme sahiptir.
Sonuç olarak, mahalle kültürü dün olduğu gibi bugün de önem arz eden bir konudur. Sosyal dokunun en küçük birimi olan mahalle, çevre bilincinin oluşturulmasından afetlerle mücadeleye, sosyal ilişkilerin kurulması ve sürdürülmesinden kendi kendine yeten bir toplum yapısının inşâsına kadar birçok konuda anahtar bir kavram niteliği taşır. Buradan hareketle günümüzde giderek zayıflayan mahalle kültürünün canlandırılması gereğinin de altını çizmek gerekir. Bu doğrultuda selamlaşmanın yayılması, yardımlaşma bilincinin yükseltilmesi, sosyal etkinliklere katılım sağlanması, saygı ve sevgi çerçevesinde karşılıklı sınırların korunması, sosyal ve bireysel problemlerin çözümüne katkı sunulması ve özel günlerde ziyaretlere özen gösterilmesi gibi pratikler sürece katkı sunması açısından oldukça değerlidir.
[1] Alver, K. (2010). Mahalle: Mekân ve Hayatın Esrarlı Birlikteliği, İdealkent Dergisi, 2, 116-139.
[2] https://islamansiklopedisi.org.tr/mahalle
[3] Oruç, G. (2019). Türkiye’de Kent Çalışmaları İçinde Mahalle Olgusu. Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi. https://acikbilim.yok.gov.tr/bitstream/handle/20.500.12812/661657/yokAcikBilim_10216301.pdf?sequence=-1



