Dostumun acısı ilaçtır

Güzel Türkçemizde bu duruma “iyi gün dostu” derler. Hayatımda en son olarak bile istemeyeceğim sıfat, bu sıfattır. Dostum benim yanımda rahatça mutsuz olamayacaksa, rahatça kederlenemeyecekse, rahatça ağlayamayacak, rahatça kızıp bağıramayacak, hatta bana kızıp bağıramayacaksa benim dostluğum, ne biçim dostluktur!

SANILMASIN ki kullandığım başlıktan ötürü “Dostun acı çekmesi çok iyidir” diye birşey demek istiyorum. Dostunun acı çekmesini isteyenden dost mu olur Allah aşkına? İlaç da öyle mutlu edici bir şey değildir elbette. Çevrenizde ilaç içmekten mutlu olan, ilaç içmek için yanıp kavrulan, kıvranan kaç kişi gördünüz? Ben böylesine hiç rastlamadım.

Benim çok dostum var. Bunların hem sayısı çok, hem vasıfları çok, hem de târifini yapamadığım değerleri çok. Bu dostluklar için birlikte çok emek verdik. Bugüne kadar gelebilmesi hiç kolay olmadı. Karlı, yağmurlu, fırtınalı, tipili, güneşli, sıcak, nemli günler geçirdi ve her şeye rağmen ayakta durabildi. Öyle bir ayakta durma ki, bu kadar bâdire atlatırken iyice sağlamlaştı, dayanıklılık seviyesi yükseldi. Artık kolay kolay yıkılmaz!

Dostluğun bâdiresi, fırtınası, tipisi, yağmuru, dolusu, güneşi, rutûbeti ne ola ki? Dostun randevusuna geç kalır; sen kızar, sabretmez ve çeker gidersin, işte o zaman dostluk kalmaz! Azıcık sabredebilsen, dostunun gecikmesinin sebebi yine senin içindir. Senin hakkında kötü dedikodular yapanlara doğrusunu anlatırken vakit geçmiştir de ondan geç kalmıştır. Onun en önemli ânında yanında olamamışsındır. O da yutkunmuş ve seni affetmiştir. Hatta dostunun gözünün içine baka baka unutmana bahane uydurmak için yalan söylemene rağmen...

Senin yüzünden o dışlanmıştır, onun yüzünden de sen. Bir kız tavlamaya kalkıştığında sana yardım etmiş, taktikler vermiştir. Sen de onun erkeklerle ilgili acayip sorularını cevaplamak zorunda kalmışsındır. Sadece yemeklerinizi değil, ders malzemelerinizi, telefon kontürlerinizi ve paranızı birleştirip sonra tam ortadan bölüşmüşsünüzdür. Alacak-verecek hesabınız yoktur, ama herkes “Aman dostumun bende hakkı kalmasın!” diye ateşe düşmüş gibi çırpınır. Dostluğunuz bu süreçleri başarıyla geçer ve bugüne gelir.

Dostluk mevzuunda bir seviye daha öğrenmiştim. Bir gün dostum bana dedi ki, “Bugün neşem yok, keyifsizlik veririm. En iyisi buluşmayalım!”. Bu sözler yüreğime bıçak gibi saplandı. O güne kadar demek ki iyi anlarımızı paylaşmıştık. Keyifsiz, üzüntülü, neşesiz, kederli anlarımızda birbirimizden demek ki çok uzak kalmışız.

Güzel Türkçemizde bu duruma “iyi gün dostu” derler. Hayatımda en son olarak bile istemeyeceğim sıfat, bu sıfattır. Dostum benim yanımda rahatça mutsuz olamayacaksa, rahatça kederlenemeyecekse, rahatça ağlayamayacak, rahatça kızıp bağıramayacak, hatta bana kızıp bağıramayacaksa benim dostluğum, ne biçim dostluktur!

Dostluğumuz olmayan birçok insanla bu şekilde sadece iyi yönlerimizi öne çıkardığımız muhabbetlerimiz oluyor. Eğer dostumla da böyle olacaksam, o zaman dostluğa ne gerek var? Yahut herkes benim dostum olmuş oluyor zaten… Bu bakış açısı, dostlarımla aramdaki bağları daha çok güçlendirdi. Aramızdaki maskelerin yavaş yavaş, birer birer düştüğünü fark ettim. Çok daha fazla rahatlamışız.

Kısa zaman önce bir dostumla sohbet ederken şöyle bir cümle sarf etti: “Kusura bakma, seni akşam akşam kendi dertlerimle, sıkıntılarımla, bıkınlıklarımla yordum!” Şimdi fark ediyorum ki, bu sözler benim dostluk seviyesinde bir kademe daha ilerlememe yol açmış. Evet, o akşam ben de arkadaşım gibi çok yorgundum, ben de sıkıntılıydım, ben de bıkkındım. Evet, birlikte her şeyi açık açık birbirimize yansıttık da. Gizlemedik, saklamadık, rol yapmadık veya maske takmadık. Fakat o akşam benim iç dünyamda başka bir şey olmuştu. Arkadaşım sıkıntılarını anlattıkça benim içimdeki sıkıntıların değerini kaybettiğini, hafiflediğini anladım. Kendimi karnı açken yemeğin başına oturmayıp çocuklarına sofra hazırlayan anne gibi hissettim. Hatta çocukları iştahla yemeklerini yedikçe onların bardağına su koyan, yemek sonunda yiyecekleri tatlıyı hazırlayan bir anne gibi…

Peki, bu annenin açlığı ne oldu? Çocuklarının açlığı geçmedikçe, iştahla yemeye devam ettikleri sürece annenin açlığını giderme süresi daha da artıyor. Tâ ki çocukların karnı doysun ve öyle sofradan kalksınlar… İşte o zaman, anne karnını doyurmak için artık sofraya oturabilir! Yemeğin kalıp kalmaması da önemli değildir. Karnı doysun, yeter! Tüm bunlara rağmen anne mutludur.

Arkadaşım dertlerini, sıkıntılarını, sorunlarını anlattıkça, “Yahu kardeşim, sen ne diyorsun? Bir de benimkileri dinlesen, daha beter!” gibi bir durum aklıma gelmiyor; aksine, benimkiler ortadan kalkıyor, üstelik içimde bir enerji doğuyordu. Bu enerji, dostumun sıkıntılarını nasıl giderebileceğime dair bir enerjiydi. Konuştukça aklımda, “Acaba şunu mu yapsak? Şöyle mi çözsek? Bu şekilde hâlledebilir miyiz?” gibi sorular meydana geliyor, çözüm alternatifleri üretiliyordu. Çözüme yaklaştıkça, enerji ve heyecan artıyor, kendi sorunlarım, yorgunluk ve bıkkınlıklarım yavaş yavaş buharlaşıyordu. Benimkilerinin yerini hem dostumunkiler, hem de onların çözüleceğine dair ümit, mutluluk ve heyecan alıyordu. Belki defizikteki o meşhur kural işliyor ve “Farklı iki madde aynı anda aynı yeri işgâl edemez” sırrınca aynı yürekte farklı kişilere ait acılar olamıyordu belki de.

Îtirâf edeyim ki, dostunuzun acısının sizin ilacınız olması meselesi hakîkaten de acı bir durum! O ilaç, acı bir ilaç… Belki acılarınız diniyor ama o acı ilacı da içmiş oluyorsunuz. Kendi kendime şu soruyu sormadan da edemiyorum tabiî: Çokça ilaç içmeye alışmış insanlar gibi başkalarının dertleriyle hemdert olan, hâlleriyle hemhâl olan insanlar da o acılarla kendilerinin derin acılarını yok edip mutlu olmaya başlamış insanlar mıdır acaba? Diğerkâmlığın sırrı belki de burada…

Eğer yürekte bir acı olacaksa, kendi acım değil, dostumun veya bir başkasının acısı olur ve ben de bencil, kokuşmuş, âdî, sadece kendisiyle meşgûl olan bir insan değil, diğerkâm, erdemli, asilce hayat sürmüş bir insan olabilirim.

Acısız bir hayat olabilir mi? Sanmıyorum. Ama acı ilaçlarla daha güzel bir hayatın olabileceğine artık daha çok emînim!