"Dostlar" Kıraathanesi

“Dostlar Kıraathanesi”nde durumlar biraz karışık. Her ne kadar şu sıralar günü kurtarmak ve seçmeni konsolide etmek için sahte kavgalar verecek olsalar da günü gelince bu birbirine benzemez vatansever dostların “vazîfeye atılmak için, içinde bulundukları vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceklerini” hepimiz biliyoruz.

CHP, birkaç gün önce 37'nci Olağan Kurultayı'nı geride bıraktı. Bu kurultay da önceki 36 kurultay gibi yine iktidar kurultayıymış ve CHP emin adımlarla iktidara yürüyormuş gibiydi...
Kurultaya katılan ve ismini kesseler açıklamayacağım üst düzey bir CHP’liden aldığım kurultay bilgilerini sizlerle paylaşmak isterim dostlar.
Bu olağan kurultayın olağanüstü kurultaya dönüşmemesi için mekân seçimine özellikle özen gösterilmiş. Önceki kurultaylarda havalarda uçuşan plâstik sandalyeler bu kez kurultay alanına sokulmamış. Günler öncesinden mekânın oturma takımları kontrol ettirilmiş, gevşek olanlar sökülüp fırlatılamayacak şekilde bir güzel yerlerine sabitlenmiş.
Mezkûr CHP’linin yalancısıyım; liste dışı kalan Tuncay Özkan, Yıldırım Kaya, Ünal Çeviköz ve özellikle de Aykut Erdoğdu heyecanla sahneye fırlatacak sandalye aramışlar ama bulamamışlar. Hattâ sabit oturma takımlarını yoklamışlar ama yerlerinden sökememişler. Bir ara ayakkabılarını çıkarıp atmak istemişler ama marka ayakkabılar olduğu için atmaya kıyamamışlar.
Canan Kaftancıoğlu da göz ucuyla bu ekibi takip ediyormuş, bıyık altından kıs kıs gülmekteymiş.
Pandemi nedeniyle açık havada yapılan bu kurultayda, delegelerin ve Şirin Payzın’ın başına güneş geçmemesi için Yunanistan’dan hususî kumaş gölgelikler getirilmiş. Yunan bayrağını çağrıştıran mavi-beyaz gölgelikler sadece delegeleri güneşten korumakla kalmamış, dostumuz, komşumuz Yunanistan’ın Ayasofya nedeniyle yanan ciğerine de sular serpmiş.
Birkaç çatlak ses dışında -ki o sesler de mikrofon kapatılması sûretiyle kesilmiş- suhûletle geçen kurultayda Kemal Kılıçdaroğlu dışında aday da çıkmamış.
Hattâ “Gel bakalım Muharrem” anonsuyla kerhen sahneye davet edilen Muharrem İnce’nin konuşmasında tam da “Yenmiş de yenmiş, yenmiş de yenmiş” kısmında ses sisteminde teknik bir arıza meydana gelmiş.
Aslında bazı isimler aday olabilmek için gerekli sayıda imza toplamışlar toplamasına, lâkin imza verenler CHP’li belediye başkanlarınca “Suyunuzu keseriz, çöpünüzü almayız, vidanjör göndermeyiz” diye tehdit edilerek imzaları geri çektirilmiş. Sonuçta belediye hizmetlerinden faydalanmak önemli.
Kılıçdaroğlu’nun Parti Meclisi listesinin karşısına alternatif liste çıkaran ve Kemal Bey’in A takımını liste dışı bırakan Canan Kaftancıoğlu da kurultay sonrası katıldığı altın gününde sarmaları, dolmaları, kısırları götürürken Bayan Demirtaş ile Bayan İmamoğlu’na kasıla kasıla, “Tuncay’ı nasıl seçtirmedim ama kıs kıs kıs” diye başarısını keyifle anlatmışmış...
Bu kurultay, “iktidara yürüyüş” kurultayıymış lâkin Kemal Bey’in bir müşkülü varmış. İktidara yürümek için “adalet yürüyüşünde” olduğu gibi “dostlarının” da bu yürüyüşe eşlik etmeleri gerekiyormuş; aksi durumda, yolda canları sıkılırmış.
Hayır, Aktroller ve havuz medyası gibi bu “dostların” kim olduğu bahsini köpürtecek değilim. Bu “dostların” kim olduğunu sağır sultan da biliyor, Metin Şentürk de görüyor.
İş bu sefer biraz çetrefilliymiş yalnız. Her ne kadar bu dostluğun temelinde “Düşmanımın düşmanı dostumdur” ilkesi yatmaktaysa da bu kez “Dostumun dostu dostumdur” ilkesi pek yürüyecek gibi görünmüyormuş. Maalesef bu iktidar yürüyüşü biraz sancılı olacakmış.
“Dostlardan” birisi artık gizli kapaklı dostluktan sıkılmışmış, “Böyle gizli kapaklı dostluk mu olurmuş? Zaten Cümle Âlem Ltd. Şti. dostluğumuzu biliyor. Biz hâlâ neyi gizlemeye çalışıyoruz? Yok öyle yağma!” diye çemkiriyormuş.
Aleni “dostlardan“ bir diğeri ise gizli dostun gizli kalması gerektiğini, yoksa seçim zamanı seçim otobüslerinde bangır bangır "Eski Dostlar" şarkısını çaldıracaklarını söylemiş.
Sakallı diğer “dostun” herhangi bir şartı yokmuş, bilâkayd-u şart, “Hep destek, tam destek” kıvamındalarmış ancak sakalsız yeni “dostlar” da “Bizim etimiz ne, budumuz ne? Hanımın bileziklerini mi bozduralım?” diyorlarmış.
Kılıçdaroğlu bu yeni ortaklara seçimden sonra iade etmeleri kaydıyla yirmişer vekil vermeyi teklif etmiş, hattâ bu vekillerin kim olacağı bile şimdiden belliymiş. Bu teklif yeni “dostların” keyfini yerine getirmiş lâkin seçimde binde beş barajını geçemeyip rezil olmaktan korkuyorlarmış bu meyanda.
Ayrıyeten, “dostlar” arasında lâfı olmaz ama ortak aday konusunda da bazı tenakuzlar varmış. Her biri ayrı telden çalıyormuş ve ortada bir kakofoni varmış.
Yalnız Kemal Bey bu “dostlardan” ziyâde, daha da gizli “dostlarına” güveniyormuş ve onlara “sırtını dayıyormuş”. Zira bu çok gizli dostlar yıllardır Erdoğan’ın zulmü altında inim inim inlemektelermiş. Saray rejimi yıkılınca bu kesimler nefes alacaklarmış ve devletle barışacaklarmış.
Kemal Bey’in iktidar kurultayında serdettiği “Her Firavun’un bir Musa’sı vardır” cümlesi de Erdoğan’a “Firavun” diyen bu kesimlerin etini yağını eritmiş!
Velhasıl, “Dostlar Kıraathanesi”nde durumlar biraz karışık. Her ne kadar şu sıralar günü kurtarmak ve seçmeni konsolide etmek için sahte kavgalar verecek olsalar da günü gelince bu birbirine benzemez vatansever dostların “vazîfeye atılmak için, içinde bulundukları vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceklerini” hepimiz biliyoruz.
Milleti kutuplaştıran(!), bölen(!), ülkeyi satan (!) Erdoğan’ı devirmek için ülkemizin iyiliğini düşünen (!) her türlü terör örgütü bileşeni, uzantısı ve muhibbanının bir araya gelmekte bir beis görmeyeceklerinden de eminiz.
Yerse tabiî!
Bu arada kesseler ismini açıklamayacağım üst düzey bir AK Partiliden aldığım bilgiye göre de parti genel merkezindeki balkona cam balkon yaptırıyorlarmış. Yağmuru varmış, karı varmış, rüzgârı varmış, yaşı varmış...
Bu vesîle ile mübarek Kurban Bayramınızı tebrik eder, sevdiklerinizle, sevenlerinizle huzur, mutluluk, sağlık ve afiyetle geçireceğiniz nice nice bayramlar dilerim efendim.
Kalınız sağlıcakla...