Dost bulmak da zor, dost kalmak da

Üç tane gerçek dostu olanın üst üste üç günü kazasız belâsız geçmez. Ama siz bunlardan hiç gocunmazsınız; başkasının yapması hâlinde kavga sebebi olabilecek eylemler, dosttan sadır olunca baş tâcı edilir. Çünkü o sizin iyi günde de, kötü günde de dostunuzdur ve ondan gelecek her türlü acıya, ıstıraba ve sıkıntıya peşinen müşterisinizdir.

“BEN giderim, adım kalır;/ Dostlar beni hatırlasın” dedi ve gitti Âşık Veysel. Dilediği oldu, ardından hem dostları arttı, hem hatırlayanı...

O buğulu sesi, dünyaya kapalı Allah’a açık gözleriyle söyledi türkülerini, koca bir halk tekrar etti ardından. “Görmüyorum” diye küsmedi, hayattan kopmadı, “dost dost diye nicesine sarıldı”, en sonunda vefâlı dostu buldu, toprak oldu...

Dost bildi Anadolu’nun kavruk toprağını; o toprağın bağrı yanık çocukları da cevap verdiler dostluğuna, baş tacı ettiler türkülerini...
Bir başka parçada da “Bir dost bulamadım, gün akşam oldu” diyen meçhul halk ozanı, akşamın birinde bir dost bulabildi mi bilinmez. Bilinmez, çünkü dost dediğin öyle kolay bulunmaz, çarşıdan pazardan alınmaz.

Dostluk parayla satılmaz, çünkü paha biçilemez; dünya bir yana, dost bir yanadır…

Bu kadar kıymetli bir şey elbette çok bulunmaz. Doğumdan ölüme kadar, evde, mahallede, okulda, askerde, iş hayatında birçok insanla karşılaşır, onları yakınlık derecelerine göre bir yerlere koyarsınız dünyanızda. Kimisi anne babanızdır, kimi kardeşiniz, kimi arkadaşınız, kimisi de sadece tanıdığınız… Ama bunların arasında çok azı sizin gerçek dostunuzdur. 

Niye?

Çünkü dostluk hiç kolay bir sıfat değildir, herkes taşıyamaz bu unvanı! Her şeyden önce dost, size dost olduğunu mahcûbiyetinden söyleyemez bile. Dost, “gözyaşını göze duyurmadan silendir” ve “kara gün gelmeden belli olmaz”.

Çoğu kavram gibi dostluğu da yanlış ya da eksik  biliyoruz. Zannediyoruz ki, dost, bize varlığıyla huzur ve mutluluk veren, eğlendiren, güldüren Superman gibi her sıkıntımızı çözendir. Hayır, gerçek dost, çoğu kez size huzur ve mutluluk vermez, tersine huzurunuzu ve mutluluğunuzu bozar, sizi türlü sıkıntılara sokar!  

Üç tane gerçek dostu olanın üst üste üç günü kazasız belâsız geçmez. Ama siz bunlardan hiç gocunmazsınız; başkasının yapması hâlinde kavga sebebi olabilecek eylemler, dosttan sadır olunca baş tâcı edilir. Çünkü o sizin iyi günde de, kötü günde de dostunuzdur ve ondan gelecek her türlü acıya, ıstıraba ve sıkıntıya peşinen müşterisinizdir.

Hattâ bir dostunuz bir derdini sizden önce bir başkasına açmışsa, ilk turfanda sebzeyi başkasına ikram etmiş gibi kıskanır, alınırsınız. Çünkü siz dosttunuz ve elbette herkesten önce dostun acısını siz tatmalı, siz paylaşmalıydınız.

Sözü uzatmaya gerek yok; dost öyle biridir ki, sizi gecenin bir yarısında arayıp “Gel!” dediğinde, sadece “Tedarikli mi geleyim?” dersiniz.

Dost, gerektiğinde dostu için gözünü kırpmadan suç işlemeyi bile göze alır. Zeki Alasya, Metin Akpınar, Şükran Güngör ve Yıldız Kenter’in müthiş oyunculuklarını sergiledikleri “Güle Güle” filminde böyle büyük bir dostluk öyküsü anlatılır. Seyretmeniz dileğiyle…

Ne mutlu dost bulup, dost olup, dost kalabilenlere!