Donald Trump: Amerika’nın gerçek yüzü

Tarihin akışı içerisinde Trump’un başkanlığının ABD için bir dönüm noktası olacağını düşünüyorum. Çünkü Trump, ABD’nin maskelenmemiş gerçek yüzüdür. Demokrasi, insan hakları, özgürlükler, Batı değerleri gibi maskeli söylemlere sahip bir ülke olmaktan çıkartarak ABD’yi tüm gerçekliğiyle dünya kamuoyu önüne getiriyor olması, ABD için iyi olmasa bile dünya için faydalıdır.

DONALD Trump’un geçmişini çok bilmiyorum, araştırmadım da. Son seçimde Hillary Clinton’la yarışırken Amerikalıların böyle birini başkan seçeceklerine ihtimâl vermiyordum. Çünkü hâl ve hareketleri, bir başkan adayından çok şovmene benziyordu.

Ama bir taraftan da Hillary’ye karşı kazanmasını istiyordum. Çünkü Hillary daha kontrollü, daha politik ve daha sinsi geliyordu. Türkiye’ye karşı görünüşte “dost” ama gerçekte kesinlikle “düşmanlık” yapacağını düşünüyordum. Seçim sürecinde de FETÖ’nün Hillary’nin yanında yer aldığı, hattâ seçim kampanyası için ona bağış yaptığı iddiaları gündeme gelmişti. ABD’de tam da 15 Temmuz sonrasına gelen seçimlerde, umutsuzdum ama bir taraftan “Keşke Trump kazansa” diye iç geçiriyordum.

Netîcede başkanlık yarışını Donald Trump kazandı ve ABD’nin 45’inci Başkanı oldu. Tarihin akışı içerisinde Trump’un başkanlığının ABD için bir dönüm noktası olacağını düşünüyorum. Çünkü Trump, ABD’nin maskelenmemiş gerçek yüzüdür. Demokrasi, insan hakları, özgürlükler, Batı değerleri gibi maskeli söylemlere sahip bir ülke olmaktan çıkartarak ABD’yi tüm gerçekliğiyle dünya kamuoyu önüne getiriyor olması, ABD için iyi olmasa bile dünya için faydalıdır.

Trump enteresan bir adamdır! Dünyanın ne kadar küçüldüğünü yine “emsâlsiz” yönetim anlayışı ile bize göstermektedir. İnsanlarımız Trump’un Twitter’de ne yazdığını yakın takip etmektedir. Yazdığı bir cümle ile dövizi dalgalandırmakta, insanlarımızın moralini altüst edebilmektedir. Keşfettiği bu strateji ile Trump, âdeta şov yapmaktadır. Artık basın toplantılarına, uluslararası görüşmelere, devletlerarası ziyaretlere gerek kalmamıştır. Trump, yapacaklarını ve düşüncelerini Twitter’e yazdığı bir cümle ile veya attığı bir görsel ile tüm dünyaya duyurmaktadır.

Artık dünya da 2T’ye (Trump ve Twitter) alışmaktadır. Bu yöntem, başka ülkelerin devlet başkanlarına da örnek olacaktır. Bu kadar güçlü bir ülkenin başındaki kişinin dijitalleşen dünya ile birlikte eline geçen bu güç, nükleer silahlarının düğmesinin ona teslim edilmesi gibi bir şeydir. Bir sosyal medya mesajı ile bir ülkeyi batırabilmektedir.

Trump kabadır. Diplomatik dile, nezakete sahip değildir. En son Türkiye’ye gönderdiği mektup, bizimkiler tarafından sanki Türkiye’nin ayıbı olarak görülmeye çalışılsa da ABD’nin gerçek ve kaba yüzünü yansıtan önemli bir belge olarak tarih sayfalarındaki yerini almıştır. Mektuptaki “Ben de Türk ekonomisini yok etmek istemem -ki yaparım-, yapabileceklerimin küçük bir örneğini Rahip Brunson konusunda zaten size göstermiştim” ifadesi, bir hakikati ortaya çıkarmaktadır. ABD, siyâsî amaçlarını gerçekleştirmek için her türlü yolu kullanabilmektedir.

Yine mektupta geçen, “Eğer iyi şeyler olmaz ise tarih sizi sonsuza kadar şeytan olarak görecektir. Katı bir adam olmayın. Aptal olmayın” lâfları, bırakın bir büyük ülkeyi, sıradan bir ülkenin herhangi bir yetkilisine dahi yakışacak ifadeler değildir. İşte Trump’la birlikte ABD’nin bu kaba ve çirkin yüzü ortaya çıkmıştır!

Trump tipik bir tüccardır. Ülkesini yönetirken şirketini yönettiği mantıkla işe bakmaktadır. “Buraya ne harcarsam ne kadar kazanırım?” mantalitesi ile uluslararası siyasetini yürütmektedir. Şu anda küresel anlamda kapitalist sömürü düzeninin öne çıkan ülkesi ABD olduğuna göre, Trump’un bu tarzı da gayet normaldir. Devletlerarası ilişkilerde de en çok ticaret ve para gibi konulara vurgu yapmaktadır.

Trump aşağılayıcıdır. Ülkeleri hem sömürmekte, hem de aşağılamaktadır. Daha önce Suudi Arabistan’ı korumazlarsa kralın iki hafta iktidarda kalamayacağını, bu yüzden ödeme yapması gerektiğini belirten sosyal medya mesajını hatırlarsak, hem sömüren, hem de aşağılayan ABD gerçeğini anlamış oluruz. Yine Orta Doğu ziyareti sürecinde sosyal medyadan yayınladığı mesajda Arap ülkeleri için kullandığı “Paradan başka bir şeyleri yok” ve “19 trilyon dolar borcumuzu Körfez ülkeleri ödeyecek. Onlar bizsiz yoklar” sözleri, haraç kesen bir sokak kabadayısını andırmaktadır. Gerçekte de ABD, zaten böyle bir ülkedir!

Trump menfaatçidir. Bu yüzden konjonktürel davranmaktadır. Bir gün övdüğünü, bir başka zaman yerebilmektedir. Bu nedenle de kısa sürede fikirleri değişen ve istikrarsız bir görüntü sunmaktadır. Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’nın başlaması ile hem Türkiye, hem de Kürtlerle ilgili attığı Twitter mesajları sabahtan akşama bile farklılık göstermektedir. Son bir iki seneye bakıldığında da bu zikzaklar net olarak görünmektedir. Bu, aynı zamanda güvenilmez biri olduğunu, onun (hâliyle ABD’nin) ipiyle kuyuya inilemeyeceğini göstermektedir. Türkiye’ye verilen birçok söz tutulmamıştır. FETÖ süreci, Türkiye’nin ABD’ye neden güvenemeyeceğini anlatan önemli bir konudur.

Trump gerçekçidir. Seçimden önce başkan adayıyken DAEŞ’i Obama’nın kurduğunu söylemiştir. Yine mesajlarının birinde, ABD’nin kısa süreliğine Suriye’ye geldiğini ancak oraya gömülüp kaldığını ifade etmiştir. Yine Irak ve Suriye’ye gelmişken petrolü sağlama almak gerektiğini ve bunu istediklerini belirtmesi, ABD’nin gerçek niyetini göstermesi açısından manidardır.

Trump gülünçtür. Türkiye ile ilgili bir sosyal medya mesajında kendisi için “harika ve eşsiz bilgeliğimde” (“in my great and unmatched wisdom”) şeklinde bir ifade kullanmıştır. Bilgeliğin Trump’la yan yana gelmesi hayli komiktir. Yine geçen yıl BM Genel Kurulu’ndaki yaptığı konuşmada, “İki yıldaki yönetimim neredeyse ABD’deki tüm yönetimlerden daha fazla başarı sağlamıştır” diyerek dünya liderlerinin gülüşmelerine sebep olmuştu. Sonrasında da “Beklediğim tepki bu değildi” diyerek meseleyi toparlamaya çalışmıştı. Vatikan’da elini tutmaya çalıştığında Papa’nın verdiği tepki ve eşinin elini tutamayışı gibi görüntülerle de siyâsî magazini hayli meşgûl etmişti.

Netîce olarak dünya, Trump’la birlikte ABD’nin gerçek yüzü ile tanışmıştır. Trump, tavır ve davranışlarıyla koskoca ABD’yi şahsında sembolleştirmiş gibidir. Gelecek seçimlerde de ABD’nin ne olduğunu göstermeye devam edeceğini düşündüğüm için Donald Trump’un kazanmasını isteyeceğim. Çünkü ABD, gerçek yüzü ortaya çıktıkça tüm dünyada itibar kaybetmeye devam edecektir. Buradan Trump’a, onun sloganını kullanarak ve ona bir ek yaparak seslenelim: “Make America great again!” And show the true face of America!

(“Amerika tekrar en iyisini yapar.” Ve (böylece) göster Amerika’nın gerçek yüzünü!)