GENÇ muhalifler
rahatsız.
Nasıl
rahatsız olmasınlar ki? Dolar 12 TL’yi, avro 14 TL’yi, gram altın da 700 TL’yi
geçmiş. Hâliyle bu durum alım gücünü etkiliyor. Millet aç, aç.
Durum
böyleyken Merkez Bankası da ısrarla faiz düşürmeye devam ediyor. Bu durum daha
ne kadar devam edecek, o da belli değil.
Kardeşlerimizin
kafaları karışık. Öfkeliler, geleceğe yönelik ümitleri kırılmış. Şimdilerde
sağda solda üçer beşer toplanıp yürüyüşler yapıyor, “Tayyip istifa” diye
ünleyip duruyorlar.
Empati
yapmamız lâzım.
Meselâ
dolar 1,85 TL seviyelerinde olsa şikâyet ederler miydi?
Mesela
avro da 2,38 TL filan olsa “dadından yinmezdi”?
Altının
gramı 90-100 TL bandında olsa misâl?
Enflasyon
yüzde 5-6 ve faizler yüzde 4,5 olsa kimin ne şikâyeti olabilirdi?
Gül
gibi geçinir gider, mutlu ve müreffeh ülkemizin tadını çıkarırdık. Öyle değil
mi?
Ama
bir dakika dostlar!
Yukarıdaki
rakamlar tam da Gezi Kalkışması öncesindeki piyasa verileri! Hem de tamamı!
Döviz, altın, enflasyon ve faiz işte bu seviyelerde idi.
Lâkin
o gün, gül gibi geçindiğimizi söylememiz pek de mümkün değildi açıkçası.
Genç
muhalif tayfa ülkenin tadını çıkarmak yerine ortalığı savaş alanına çevirmekle
meşguldü.
Türkiye’nin
80 ilinde birden düzenlenen kalkışmalarda binlerce kamu binası, banka şubeleri,
iş yerleri, otobüsler, ambulanslar, polis araçları yakıldı, yıkıldı, yağmalandı…
Türkiye,
günlerce vandalların yaptıklarını izledi televizyonlarda. Eylem yaptıkları
yerlerde ne yol bıraktılar, ne park bıraktılar, ne de durak…
Zücaciye
dükkânına girmiş filler gibi arkalarında enkaz bırakarak kinlerini kustular.
Hatta
okudukları bildiride üçüncü köprü, üçüncü havaalanı, Kanal İstanbul gibi dev
projelerin durdurulmasını talep ettiler. Allah’tan bunlara uyup yatırımlar
durdurulmadı. Yoksa İstanbul’un hâli nice olurdu?
Hatta
iki buçuk sene gibi kısa sürede yenilenen ve 29 Ekim’de açılışı yapılan Atatürk
Kültür Merkezi’nin o eski, köhne ve ömrünü tamamlamış binasının yıkılmasına da
karşı çıktılar.
HES’lere,
barajlara, hatta -zinhar- nükleer santrale karşı olduklarını söylediler.
Diyeceğim
o ki, ülkenin hayrına ne yatırım varsa durdurulmasını talep ettiler.
Ellerindeki bu bildiriyi Almanya, Fransa veya Yunanistan yazsa ancak bu
kadarını yazardı.
Gezi
Kalkışması sonrasında Borsa’da işlem gören şirketlerin değerleri 67 milyar TL
erimiş, faiz yüzde 10’a çıkmıştı. O günden bugüne faiz maalesef tek haneleri
hiç göremedi.
Genç
muhaliflerin rahatsızlıkları parantezine 2007’deki Cumhuriyet Mitinglerini de
dâhil edebiliriz.
Ellerinde
“Ordu göreve!” pankartları ile yine bir kalkışma denemişlerdi çaplarınca. Bunu
da unutmadık henüz.
15
Temmuz gecesi FETÖ’cü hainlerin sokaklarda dolaştırdıkları tankları da
alkışlayanlar, peşinden de bankamatiklere, benzinliklere ve marketlere akın
edenler yine aynı dostlarımızdı.
Yapacak
bir şey yok, malzeme bu, kitle bu! Kanları kaynıyor. Kimi zaman başörtüsü, kimi
zaman ağaç, kimi zaman dolar oluyor bahaneleri.
Arkasına
saklanıp kinlerini kusacakları bir şeyi mutlaka buluyorlar.
Ben
muhalifin zeki, çevik ve ahlâklısını severim. Bunlarda hiçbiri yok maalesef.
Erdoğan gitsin de ekonomi batmış, ülke yanmış, taş taş üstünde kalmamış,
umurlarında bile değil.
Erdoğan’ın
gitmesi için herkesle her şekilde ittifaka teşneler. Yerli yabancı her türlü
aparatı da çekinmeden, göstere göstere kullanıyorlar zaten, gizleme gereği bile
duymuyorlar.
Geçen
gün gazetede bir kuyruk gördüm, uzunca bir kuyruk; “Vay ülkemin hâline!” dedim.
Ne hâle geldik yahu! Metrelerce kuyruk ve kuyrukta yüzlerce insan…
“Millet
gerçekten aç” diye içimden geçirirken haberi okudum. Meğer IPhone kuyruğu imiş
o. Biraz araştırınca öğrendim ki o telefonlarla “Tayyip istifa” mesajları
atınca çarpan etkisi yapıyor, daha etkili oluyormuş.
Tayyip
istifa ederse de dolar 2 TL’ye düşecekmiş. Kuyruktaki aç muhalif dostlarımızın
yalancısıyım.
Kalınız sağlıcakla efendim…