DOKSANLI yıllarda enteresan bir Türkiye vardı. A Haber, “Hafıza” adlı belgesel programında zaman işliyor o yıllara ait olayları ve durumları.
Fakat yeni nesil bugünün rezerve edilmiş sosyal medyasından ve sosyal medyayı yönlendiren ajans kuruluşlarından takip ediyor o günleri.
Varsa yoksa bildikleri, o günlerde Eurovision’a hangi şarkılarla katıldığımız, ceket vatkalarının genişliği, pop müziğin yükselişi. Ortada sinema bile yok ama “Neden?” diye soran yok.
Biz bunu buradan çok anlatmak istedik ama duyuramadık.
Neyse…
Doksanlı yıllarda Türkiye seçimlerden yılgın bir vaziyetle çıkar, günlerce hükümet kurulamaz, o isimden bu isme yeni kabineyi kurma görevi dolaşır dururdu.
Millet o kadar sinirliydi ki olup bitene, kriz ve gerilimin tavan yapmaması için Cuma günleri hutbelerde ağaç sevgisi, hayvan sevgisi, temizliğin imandan gelmesi anlatılırdı.
Sanırsınız İslâm’ın tek gündemi bu.
Bugünkü Diyanet İşleri Başkanlığı’nı Hükümet’in memuru olmakla itham edenlere gelsin bu bilgi.
Siyasete olan öfkenin bastırılması için dinin nasıl bir önleyici psikolojik tedbirle kullanıldığına özel bir örnektir. Usta bir espiyonaj tekniği gibi adeta…
Bugüne bakıldığında görünen manzara ise sıfırdan yüze 3 saniyede çıkan bilmem kaç yüz beygirlik araçları andırıyor.
28 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı seçiliyor.
Ertesi gün milletvekilleri yeminlerini ediyorlar.
Onun ertesi günü Cumhurbaşkanı yemin ediyor.
Aynı günün akşamı kabine açıklanıyor.
Akşamın sabahında devir teslim törenleri gerçekleşiyor.
Bütün ülke, tüm bu hıza rağmen siyaseti konuşmaya devam ediyor.
Yahu biraz rahatlayalım, olmaz mı?
Her şey rayında, işler tıkırında… Asıl şimdi ağaç sevgisinden, börtü böcekten bahsetmeli değil mi?
Kabine acayip şekilli, acayip afili oldu. Eleştirilecek noktalar yok mu? Bir süre ağaçtan kuştan konuşmak daha iyi olacak, hem rehabilitasyon gibi olur.
Allah hayırlı uğurlu eylesin!
Cümle mazlumun elini açıp “Âmin!” dediği duaların muhatabı olan ülke değil mi Türkiye? Dua almanın tadını çıkaralım.
Özellikle de Recep Tayyip Erdoğan tadını çıkarsın.
Nasıl olsa vakit erişince bizi de dinler…