TALİBAN ile ilgili
yazdığım son yazıda, Taliban’ın kuruluşundan 11 Eylül sonrasında ABD
öncülüğündeki koalisyon güçlerinin Afganistan’a girmesiyle birlikte iktidardan
ulaştırılmasına kadar geçen süreci özetlemeye çalışmıştım.
Bu
yazıda ise, 2001 sonrası dönemden başlayarak günümüze kadar geçen sürede
Taliban’ın ayakta kalma hikâyesi ve sonrasında yeniden yükselişe geçtiği süreci
ele almaya çalışacağım…
Taliban
nasıl ayakta kaldı?
ABD
öncülüğündeki koalisyonun Taliban iktidarını yıkmasından sonra kurulan Afgan
hükûmetlerinin giderek artan yolsuzluk eylemleri ve adâletsiz uygulamaları,
Taliban’ın yeniden canlanması için gerekli sosyolojik zemini oluşturdu.
Özellikle
kırsal alanda merkezî yönetimin uygulamalarına karşı etkili bir propaganda
faaliyeti yürüten Taliban, bu zeminde yeniden etkili olmaya başladı. Bu arada
ABD öncülüğündeki koalisyon ile girilen çatışmalarda on binlerce militanını
kaybetmesine rağmen, Taliban insan kaynağı sıkıntısı yaşamadı. Çünkü ABD işgali
ve merkezî hükûmetin yolsuzluk ve kayırmacılık bağlamında oluşan uygulamalarına
karşı yerel halktan, ideolojik olarak da Pakistan’da yer alan Afgan mücahitler
içerisinden ciddî destek bulan Taliban’a Pakistan’daki Afganlardan yoğun
katılım oldu.
Bu
süreçte Taliban’ın lojistik desteğini Pakistan’dan aldığına dair iddialar hep
gündemde oldu.
Taliban
yeniden güç kazanıyor
ABD,
kendisine çıkan Afganistan faturasının yüz milyarca dolara ulaşması,
çatışmalarda yüzlerce ABD askerinin ölmesi ve binlercesinin yaralanması
nedeniyle kırsalda etkisini arttıran Taliban’a karşı yerel güçleri eğitmeye
başladı.
2010
yılından sonra eğittiği yerel güçlere güvenliği devretmeye başlayan ABD, birkaç
yıl sonra Afganistan’dan çekileceği sinyallerini vermeye başladı. Bu gelişme
Taliban’ın etki alanını genişletmek için uygun ortamı doğurdu. Bu arada DEAŞ’la
da çatışmaya giren Taliban’a bazı bölgelerde göz yumuldu.
ABD’nin
gidici olduğunun anlaşılmasından sonra sosyolojik desteğini arttıran Taliban,
bazı bölgelerde hem merkezî hükûmet uygulamalarına karşı çıktı, hem de bazı
bölgelerde seçimlerin yapılmasını engelledi. Özellikle 2018 seçimlerindeki
engellemeler nedeniyle birçok yerde sandık kuramayan merkezî hükümet, psikolojik
üstünlüğü Taliban’a kaptırdı.
Trump’ın
başkan seçilmesinden sonra da ABD, Taliban ile anlaşarak, 2021’in Eylül başına
kadar tüm askerî varlığını çekmeye karar verdi.
Taliban,
iki yıla yaklaşan çekilme sürecinde koalisyon güçlerine saldırmadı. Ama yerel
güçlere yönelik saldırılarını durdurmadı. Ayrıca bu süreçte propaganda
faaliyetlerine hız vererek toplumsal desteğini artıran Taliban, ABD’nin bu Ağustos
başından itibaren çekilmesiyle ülkeyi hızla ele geçirmeye başladı.
Taliban
geçmişten ders çıkarmış olacak ki iktidarı ele geçirmesinden sonra kışkırtıcı
söylemlerden kaçındı. Genel af ilân ederek, oluşan korkuyu dindirmeye çalıştı.
Ayrıca intikam hissiyle hareket edilmeyeceğine dair söylemlerde bulundu.
Dünya
kamuoyunca dile getirilen endişeleri gidermek için son derece iyi eğitim almış,
İngilizce bilen ve modern iletişim yöntemlerine hâkim olduğu anlaşılan çok
sayıda Taliban sözcüsü dünya televizyonlarına bağlanarak açıklamalarda bulundu.
“Afganistan’ı
bundan sonra ne bekliyor? Taliban bundan sonra ne yapacak?” sorularının cevabı,
biraz da dünyanın Taliban’a karşı takınacağı tavra bağlı. Öyle anlaşılıyor ki,
Taliban eskiden dersler çıkarmış ve yeni dönemde buna göre hareket etmek
istiyor. Ve öyle anlaşılıyor ki, Taliban, dünyaya entegre olmak istiyor.
Taliban, dünya kamuoyunda meşruiyet kazanmak istiyor.
Dünya
kamuoyunun önünde iki seçenek var: Dünya ya Taliban’ı cesur adımlar atması için
cesaretlendirecek ve Taliban’ın entegrasyonu için ona yardımcı olacak ya da
Taliban’a kayıtsız şartsız karşı durarak onu kendi içine kapanmaya iterek
Taliban’ın uygulayacağı yöntemler üzerinden İslâm’a karşı propaganda yapmaya
devam edecek…