Doğuşu, yükselişi, çöküşü ve geri dönüşüyle Taliban (1)

Taliban, 11 Eylül saldırılarından sonra ABD öncülüğündeki koalisyon tarafından hedefe konuldu. 11 Eylül saldırılarının faili olarak görülen El-Kaide militanlarını ve örgütün lideri Usame Bin Ladin’i ABD’ye vermeyi reddeden Taliban’a karşı ABD öncülüğünde bir harekât başlatıldı. ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri havadan hedefleri vururken, Sovyet dönemindeki mücahit gruplar da karadan Taliban’a karşı harekât başlattı…

AFGANİSTAN’da iktidarı ele geçirene kadar daha çok geçmişteki katı uygulamaları ile dünyanın tanıdığı Taliban, dünyanın gündemine oturuş durumda. Ama bu kez ılımlı açıklamaları, geçmişe yönelik özeleştirileri ve bundan sonra nasıl bir yol izleyeceğine dair verdiği ılımlı demeçlerle gündemde. Bu nedenle dünya kamuoyu da Taliban’ı değişik yönleriyle merak etmeye başladı.

1994 Eylül’ünde Molla Muhammed Ömer ve elliye yakın medrese talebesinin öncülüğünde kurulan Taliban, çeyrek asrı aşkın zamandır Afganistan’ın kaderinde önemli bir rol oynuyor. Pakistan ekolü medreselerde eğitim gören öğrencilerin kuruluşunda etkili olduğu Taliban’a birkaç ay içerisinde çoğu Pakistan medreselerinde eğitim gören 15 bin kişi katıldı. Bu nedenle örgütün kuruluşunda Pakistan’ın etkisi olduğu hemen tüm otoritelerce kabul ediliyor.

Kurulduktan yaklaşık 2 ay sonra Afganistan’ın önemli eyaletlerinden Kandahar’ı ele geçiren Taliban, Kandahar’ı ele geçirdikten sadece 2 ay sonra Afganistan’daki 12 eyâleti daha ele geçirmeyi başardı. 

Taliban, Sovyet İşgali’nin sona ermesinden sonra kendi içinde iktidar mücadelesi veren Afganistan’da İslâmî esaslara dayanan yönetim kurma isteği ve yolsuzlukla mücadelede etkili olma vaadi ile kısa sürede ülke sathında sempati toplamayı başardı. Taliban, 1996’da yani kurulduktan sadece 2 yıl sonra Afganistan’da iktidarı ele geçirdi.

Fakat uygulamaya koyduğu katı kurallar, kamusal alandaki sert yaptırımlar, özellikle kadınlara yönelik kısıtlayıcı yaklaşımlar ve Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan eserlere yönelik geliştirdiği yıkıcı uygulamalar nedeniyle şimşekleri üzerine çekmeye başladı.

Bu arada ülkenin kuzeyinde Taliban’a karşı bir direniş başladı. Ahmet Şah Mesut ve Raşit Dostum liderliğindeki Kuzey Direnişi, kuzeydeki kentleri Taliban yönetimden kurtardı. Günümüze kadar da bu bölgeler Taliban karşıtlarının kalesi olarak kaldı.

Taliban özellikle Ahmet Şah Mesut’un direnişine karşı sürekli başarısız oldu. Defalarca Ahmet Şah Mesut’a başbakanlık teklif edildiyse de Ahmet Şah Mesut bu teklifleri reddederek Taliban’a hep karşı durdu. Kendi hâkimiyeti altındaki bölgelerde de başta kadın hakları olmak üzere çok sayıda ılımlı uygulamayı hayata geçirdi. Taliban bir türlü direnişini kıramadığı Ahmet Şah Mesut’u 9 Eylül 2001’de bir suikast sonucu öldürdü. Mesut’un öldürülmesinden sonra ülkeyi tamamen ele geçireceğini düşünen Taliban, istediğini elde edemedi.

Taliban, 11 Eylül saldırılarından sonra ABD öncülüğündeki koalisyon tarafından hedefe konuldu. 11 Eylül saldırılarının faili olarak görülen El-Kaide militanlarını ve örgütün lideri Usame Bin Ladin’i ABD’ye vermeyi reddeden Taliban’a karşı ABD öncülüğünde bir harekât başlatıldı. ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri havadan hedefleri vururken, Sovyet dönemindeki mücahit gruplar da karadan Taliban’a karşı harekât başlattı. Çok geçmeden, Taliban ülkedeki hâkimiyeti yitirdi. Ama özellikle kırsal alanda sosyolojik desteğini korudu. 

Savaş sırasında hayatta kalan çoğu Taliban liderleri ya ülkenin dağlık bölgelerine ya da Pakistan’a geçti. Bu liderlerin çoğu yakalanamadı. Yakalanan bazı liderlerse ya esir askerlerle takas olarak kullanıldı ya da kısa bir hapis hayatından sonra serbest bırakıldı.

Taliban lideri Molla Muhammed Ömer ve sonrasında Molla Muhammed Ömer’in yerine geçen Ahtar Muhammed Mansur öldürülse de, Taliban lider sorunu yaşamayarak ideolojik bütünlüğünü korudu.

(Devam edecek…)