DOĞU Türkistan’ın
kuzeyindeki Altay dağları ve Sayan dağları, Türklerin ilk ortaya çıktığı
anavatan olarak kabul edilmektedir.
Doğu
Türkistan, ilk dönemlerden itibaren Hunların hâkimiyet alanı oldu. Bu sayede
Çin, farklı dönemlerdeki mücadelelere rağmen bölgede kalıcı olarak tutunamadı.
Birinci Göktürk Hanlığı’nın yıkılmasıyla Türkistan’ı tekrar ele geçirmek isteyen
Çin, 755 senesindeki Talas Savaşı’nda ağır yenilgiye uğradı ve Çin Seddi’nin
içlerine kadar çekilmek zorunda kaldı. O tarihten sonra Doğu Türkistan,
sırasıyla Uygur Kağanlığı, Koçu Kağanlığı, Karahanlılar, Cengiz İmparatorluğu,
Çağatay Hanlığı, Yarkent Hanlığı, Hocalar Krallığı ve Kaşgar Hanlığı idaresinde
kaldı.
1884 senesinde Çin merkezli Mançu İmparatorluğu, Doğu Türkistan’ı işgal etse de Doğu Türkistanlılar direnişlerini devam ettirdi ve önce 1933 senesinde Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti’ni, 1944 senesinde ise Doğu Türkistan Cumhuriyeti’ni kurdular.
Çin,
Doğu Türkistan’da işgalcidir ve sömürgecidir
1949
yılında Sovyetlerle iş birliği yaparak Doğu Türkistan’ı işgal eden Çin Komünist
Partisi (ÇKP), 1955’te Doğu Türkistan’ın adını Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi
olarak değiştirdi. Xinjiang (新疆) kelime olarak “işgal edilmiş yeni hudut”
anlamını taşımaktadır.
ÇKP
işgaline kadar Doğu Türkistan, yoğun Türk nüfusuna sahip olmakla birlikte Moğol
ve Tacik kavimlerinin de bir arada yaşadığı bir ülkeydi. ÇKP yönetimi Doğu
Türkistan’ı işgal ettikten sonra bölgenin demografik yapısını değiştirmek
maksadıyla bölgeye yoğun bir şekilde Çinli nüfus taşıdı. 1953 senesinin resmî rakamlarına göre Doğu
Türkistan’da 3 milyon 640 bin 125’i Uygur, 504 bin 500’ü Kazak, 70 bini Kırgız
olmak üzere yaklaşık 4 buçuk milyon Türk bulunmakta olup, bu rakam bölgenin yüzde
90’ını teşkil ediyordu. Buna karşın Çinli nüfus 300 bin civarında olup,
yaklaşık yüzde 7’lik bir orana denk gelmekteydi.
1954
senesinden itibaren Çin Kurtuluş Ordusu’na bağlı kolordu birlikleri Doğu
Türkistan’a kalıcı olarak yerleştirildi. Resmî rakamlara göre Çin Halk Kurtuluş
Ordusu’na bağlı 1’inci Kolordu ve 24’üncü Kolordu birleştirilerek toplam 175 bin
asker, Doğu Türkistan’ın en verimli topraklarına yerleştirildi. Bu askerî
birliğe Bingtuan (Xinjiang Üretim ve İnşâ Kuvvetleri) adı verildi. 1966 senesinde
ise bu birliğe bağlı nüfus 1 milyon 480 bine ulaştı. 2015 yılındaki resmî
rakamlar, tüm Doğu Türkistan’da Uygur Türklerini 11 milyon 303 bin 300, etnik
Han Çinlisini 8 milyon 601 bin olarak göstermiştir. Kazak Türkleri için ise bu
rakam 1 milyon 591 bin 200 olarak ifade edilmektedir. Çinli nüfus yaklaşık 70
yılda 30 kata yakın çoğalmışken, Uygur Türkleri dört kat bile çoğalmamıştır.
Daha ürkütücü olanı şudur ki, 2021 yılındaki nüfus sayımında Uygurların nüfusu
bir önceki nüfus sayımına göre 1 milyon kadar azalmıştır!
2017
yılından itibaren ise Doğu Türkistan’da milyonlarca insan “yeniden eğitim” adı
altında zorla ve sistematik bir şekilde toplama kamplarına alınmaya başlandı.
Çin Devleti burada etnik eşitlik bir yana, Uygurlar ve diğer Müslüman Türkleri
insan onurunun hiçe sayıldığı kötü muamelelere ve aşağılamalara maruz bıraktı.
ÇKP yönetimi Doğu Türkistanlıları etnik, dinî ve ırkî özelliklerinden dolayı
yok etmeye çalıştı. Sayıları bin 400’ü aşan toplama kamplarına alınan Doğu Türkistanlılar
soykırıma tâbi tutuldular. Oysa toplama kamplarına bir tane bile etnik Han
Çinlisi alınmadı.
2015
senesinin verilerine göre, Doğu Türkistan’daki dört büyük petrol havzasından
toplam 27 milyon 880 bin ton ham petrol Çin’in iç bölgelerine taşındı. 2020
senesinde ise ÇKP bu miktarı petrolde 29 milyon tona, doğal gazda ise 36 milyar
metre küpe ulaştırdı.
Çin,
yıllık petrol ihtiyacının yüzde 60’ından fazlasını Doğu Türkistan’daki
kaynaklardan karşılamaktadır. Sovyet Rusya, 18 milyon ton petrol ithal ettiği
Azerbaycan’da halkın ihtiyaçları için bir miktar petrolü Azerbaycan Türklerine
bırakmışken, Çin bunu bile Doğu Türkistan’da yapmamaktadır. Rusların bu
tutumuna bakıldığında, ÇKP’nin Sovyetlere göre daha büyük bir sömürge
uyguladığı ve Doğu Türkistan’dan çıkarılan bu petrolün yüzde 100’ünün Çin Devleti
tarafından kullanıldığı ortaya çıkmaktadır.
Enerji kaynakları açısından çok zengin olan Doğu Türkistan’da jeolojik uzmanların verdiği bilgilere göre toplam 60 milyar ton petrol rezervi bulunmaktadır. Bu petroller her gün trenlerle Çin’in iç bölgelerine taşınırken, her sene 30 milyar metreküp miktarında doğal gaz ise toplam 7 bin 378 kilometre uzunluğundaki üç büyük boru hattıyla Shanghai, Fujian ve Guangzhou bölgelerine taşınmaktadır. Doğu Türkistan, Çin için tam bir sömürge niteliğindedir.
Doğu Türkistan’da Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, Roma Statüsü ve Eski Yugoslavya Mahkemesi Statüsü’nde zikredilen tüm suçlar açıkça ihlâl edilmekte, Uygurlar başta olmak üzere Müslüman Türkler ÇKP yönetimi tarafından kasıtlı ve bilinçli bir şekilde soykırıma tâbi tutulmaktadır.
Doğu
Türkistan’da Uygurlar başta olmak üzere Müslüman Türklerin can güvenliği
bulunmamaktadır
2014’te
ilân edilen “Aşırılığın 75 Belirtisi” adındaki genelgeyle Uygurlara ve diğer
Müslüman Türklere ait tüm özellikler ÇKP yönetimi tarafından “aşırılık” adı
altında suçlandı. Bu belirtiler arasında yurtdışına çıkmak, oruç tutmak, Kur’ân
okumak, telefonunda WhatsApp uygulamasını bulundurmak, Türkçe ve Arapça öğrenmek,
sakal bırakmak, içki içmemek ve sigarayı bırakmak dahi ÇKP güvenlik güçlerinin
insanları “aşırılık” adı altında tutuklamaları için yeterli neden olarak
tanımlandı.
2017
senesinden itibaren ise kitlesel gözaltılar başladı ve gece baskınlarıyla
milyonlarca insan toplama kamplarına alındı. Toplama kamplarındaki ağır
koşullar ve işkencelerden dolayı çok sayıda insan hayatını kaybetti.
Yurtdışından ÇKP’nin baskısına dayanamayıp geri dönen çok sayıda öğrenci,
işkence sırasında öldürüldü. Nitekim İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) 2018 senesinin Eylül ayında
hazırladığı 125 sayfalık raporuna göre, Doğu Türkistan’da insanları toplama
kamplarına götürmek için şu 48 sebepten herhangi birisi yeterlidir:
Çadır sahibi olmak,
başka birine “Yemin etme” demek, yurtdışına çıkanlar veya yurtdışından gelenler
ile sohbet etmiş olmak, kaynak makinası/ekipmanı bulundurmak, başka birine “Günah
işleme” demek, yurtdışına çıkmış olmak, ihtiyaç fazlası gıda bulundurmak, sahurda/imsak
vaktinden önce yiyecek yemek, yurtdışına çıkmış birini tanımış olmak, pusula
bulundurmak, yetkililer ile tartışmak, Çin’in öteki ülkelerden daha geride
olduğunu söylemiş olmak, fazla bıçak bulundurmak, yerel yöneticileri (üst mâkâmlara)
şikâyet etmiş olmak, fazla çocuk sahibi olmak, içki içmemek, yetkililerin evinde
yemek yemesine, konaklamasına ve yatağında yatmasına izin vermemek, VPN (Sanal
Özel Ağ) bulundurmak, sigara içmemek, kimlik bulundurmamak, WhatsApp kullanmak,
anne babası vefat ettiğinde yas tutup üzüntülü olmak, hük^ymet yetkililerinin
DNA örneği toplamasına engel olmak, yabancı görsel veya film izlemiş olmak, Çin
bayrağı önünde başı örtülü olmak, 45 yaşından küçükken başörtüsü takmış olmak,
camilere ve mescitlere gitmiş olmak, duâ etmek, oruç tutmak, dinî vaaz dinlemiş
olmak, yetkililerin yaptığı iris taramasına karşı gelmek, yetkililerin
telefonunda bulunan her şeyi indirmesine karşı gelmek, yetkililere kendi ses
kaydını vermemek, okulda anadilinde konuşmak, hükûmet ve resmî dairelerde anadilinde
konuşmak, yurtdışında Skype, WeChat ve başka kanallar ile konuşmak, üzerinde
Arap harfi olan gömlek giymek, sakal bırakmak, dini çağrıştıran kıyafetler
giymek, zorunlu propaganda derslerine katılmamak, zorunlu bayrak çıkarma
törenlerine katılmamak, halka ibret-eleştiri toplantılarına katılmamak, halka ibret-eleştiri
toplantılarında kendi ailesinden bireyleri ve kendini eleştirmemek, tutuklu
iken intihara kalkışmak, toplama kamplarında intihara kalkışmak, ölülerini
İslâmî usûlde defnetmek, polisin izni alınmadan ve kaydı yapılmadan evine
misafir davet etmiş olmak, buraya kadar saydığımız 47 suçtan herhangi birini
işleyen biri ile ilişkisi olmak.
2017 yılından itibaren Doğu Türkistanlı insanların elindeki tüm pasaportlara el konuldu ve yurtdışına çıkmak tek başına bir suç olarak kabul edildi. Aile üyelerinden herhangi biri toplama kamplarına götürüldüğünde, çocuklar da aileden alındı ve çocuk kamplarına götürüldüler. Ailelerin erkek üyeleri toplama kamplarına alınırken, kadınlarsa Çinli erkeklerle evlenmeye zorlandılar. Zorla çalıştırma, köle işçilik, çocuk ticareti, organ ticareti ve adam kaçırma, Çin’in Doğu Türkistan’da uyguladığı sıradan bir politika hâline geldi. Böylece Doğu Türkistan’da, etnik Han Çinlileri hariç, herkesin can ve mal güvenliği tehlike altına girdi.
18 Ağustos 2019, Korla Batı Tren İstasyonu (41.8202, 86.0176): Görüntüdekiler, elleri ve ayakları kelepçeli, gözleri bağlı yüzlerce tutsak Uygurlar.
Çin,
Doğu Türkistan’daki Müslümanların inanç özgürlüğünü tamamen yok etti
ÇKP
yönetimi 72 yıllık işgal süreci boyunca Doğu Türkistan’daki Uygurlar başta
olmak üzere Müslüman Türklere yönelik asimilasyon politikasından bir an olsun
vazgeçmedi. 1950 yılında yani işgalin ilk yıllarında Doğu Türkistan genelinde
29 bin 500 adet cami bulunurken, 1958 yılından itibaren camiler ve medreseler
yıkılmaya başlandı. 1978 yılına gelindiğinde camilerin sayısı 2 bin 930’a
düştü. 1980’li yıllardan itibaren Doğu Türkistanlılar kendi çabalarıyla yıkılan
camileri yeniden inşâ etmeye başladı ve 2017 yılına kadar Doğu Türkistan’da 24
bin kadar cami yapıldı.
Ancak
2017 yılından itibaren toplama kamplarıyla sistematikleşen soykırım politikası
sonucunda günümüze kadar toplam 16 binden fazla cami ya ÇKP tarafından yıkıldı
ya da kullanılamaz hâle getirildi. Böylece 1949’dan günümüze kadar Doğu
Türkistan’da ÇKP yönetimi tarafından yıkılan cami sayısı 40 bini buldu.
Son
dört yıldır Doğu Türkistan’da din tamamen yasaklandı, tüm dinî ibadetler suç
olarak nitelendirildi, kadınların tesettürü ve başörtüsü zorla alındı. Ezan ve
tekbir dahi değiştirildi. Toplama kamplarında insanlar işkence altından
dinlerinden vazgeçmeye ve domuz eti yemeye zorlandılar. Çok sayıda din adamı ve
toplumun önde gelen kanaat önderi tutuklanarak hapishanelere gönderildi.
Doğu
Türkistan’da hukuk yerine soykırım var!
2018
senesinin Ağustos ayında Birleşmiş Milletler, Doğu Türkistan’da 1 milyondan
fazla Müslüman Türk’ün toplama kamplarında tutulduğunu açıkladı. 2021 yılı
Eylül ayına kadar Kanada başta olmak üzere toplam 7 ülkenin parlamentoları
Çin’in Doğu Türkistan’daki politikalarını “soykırım” olarak tanımladı.
Kötü
muamele, onur kırıcı tavır, aşağılama, tecavüz veya tıbbî deneyler toplama
kamplarında günlük yaşamın bir parçası hâline geldi. İnsanlar hiçbir
yargılamaya tâbi tutulmaksızın keyfî şekilde tutuklanarak ve suçlu ilân edilerek
toplama kamplarına alınıyorlar.
Toplama
kamplarında insanlar özgürlüklerinden tamamen mahrum bırakılıyorlar. İnsanlar
hukuk mücadelesi yapmak bir yana, tuvaletini bile gözetim altında yapmaya
zorlanıyorlar. Toplama kamplarına kapatılan insanların arazilerine ve iş
yerlerine el konularak yerleşimci Çinlilere ücretsiz olarak tahsis ediliyor.
Türklerin anadilleri tamamen yasaklanıyor ve müfredatın neredeyse tamamı Çinceleştiriliyor.
Günümüzde
Doğu Türkistan’da milyonlarca insan toplama kamplarında acı çekerken,
milyonlarca çocuk yetimhanelerde Çinlileştirilmeye tâbi tutulmaktadır. Her gün
on binlerce Çinli Doğu Türkistan’a yerleştirilirken, Uygurlar yerleşimci Çinliler
için köle yapılmaktadır. Milyonlarca insan Çin’in iç bölgelerindeki fabrikalara
köle işçi olarak taşınırken, milyonlarca kadınsa bir daha doğum yapmamak üzere
kısırlaştırılmaktadır.
Kısacası,
Doğu Türkistan’da insan hakları, eşitlik, hukuk ve özgürlük kavramı mezara
gömülmüştür. Doğu Türkistan’da Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması
Sözleşmesi, Roma Statüsü ve Eski Yugoslavya Mahkemesi Statüsü’nde zikredilen
tüm suçlar açıkça ihlâl edilmekte, Uygurlar başta olmak üzere Müslüman Türkler
ÇKP yönetimi tarafından kasıtlı ve bilinçli bir şekilde soykırıma tâbi
tutulmaktadır.