AFFINIZI talep ederek
meşhur bir fıkranın Kayseri-Karadeniz versiyonunu tekrar anlatacağım…
Kayserili
ile Karadenizli, otobüste seyahat ediyorlar. Kayserili, kabuğuyla yenebilen
elmayı ne hikmetse çakı bıçağıyla soyuyor, kabuklarını sonra kese kâğıdına
koyuyor.
Karadenizli
merakla niye elmayı kabuğuyla değil de kabuğunu soyup, üstelik kesekâğıdına
güzel bir şekilde koyup öyle yediğini soruyor.
Bizim
Kayserili hazır bulmuş, tezgâhı kuruyor: “Gardaş, bunları satacağım. Bunlar
zekâyı açıyormuş. İyi de para veriyorlar…”
Karadenizli,
zekâ açıcı bir nimet bulmanın heyecanıyla “Bana sat!” diyor.
Tabiî
Kayserili, yol arkadaşlığının hatırına indirim de yaparak satıyor.
Bizim
Karadenizli hemen yemeye başlıyor. Fakat kendinde bir değişiklik yok. Şüphelenmeye
başlıyor. Kayseriliye, “Yoksa sen beni kandırdın mı?” diye soruyor.
Tabiî
Kayserili, sattığı ürünün sonuçlarını görmüş bir satıcı edâsıyla karşılık
veriyor: “Bak gördün mü, kafan çalışmaya başladı!”
Elmayı
kabuğuyla yemenin faydalı olduğunu bilirim de zekâya etkisini bilmiyorum. Amma
velâkin paranın, petrolün, doğalgazın dünyanın en zekâ açıcı maddeler olduğuna
inanıyorum. Gelin görün ki, bu maddeler genellikle sahiplerinin zekâsını pek
açmamış. Neredeyse bir asır boyunca petrolü, doğalgazı dışarıdan almak zorunda
kalan Türkiye’nin zekâsı epey açık görünüyor.
Pikniğe
gidecek olanlar örtüden tuza, şekere, çay kaşığına kadar her şeylerini, belki
de birkaç gün öncesinden hazırlarlar. Bizler piknik alanında ortada kalmayalım
diye hazırlık yapıyoruz da, devletler kendi konularında 10-20 sene öncesinden
hazırlık yapmasınlar mı? Üstelik işin ucunda ciddî bir para varsa?
Son
üç dört asır gösterdi ki, özellikle Batılı devletlerin dini imanı, adâleti
merhameti, izzeti muhabbeti para ve güç! Çok değil, gelin, 10 sene öncesine
şöyle bir gidelim…
Türkiye
yükselen bir yıldız... Mısır demokrasiye geçmiş. Suriye-Türkiye ilişkileri
gayet güzel. Tunus demokrasiye geçmiş. Libya da Kaddafi ile istikrarlı bir
şekilde devam ediyor. Lübnan-Türkiye ilişkileri harika… Bizim stratejik kuruluşumuz
Türk Telekom’u Lübnan Başbakanı Hariri’nin akrabaları almış. Burada yani Doğu
Akdeniz’de bu resme zıt bir tek İsrail var…
Bir
de öğreniyorsunuz ki, kazanılacak parayı 10’luk banknotlar hâlinde saymaya bile
bir insan ömrünün yetmeyeceği değerdeki doğalgaz, bu resmin olduğu tablonun
altında yatıyor. Eminim zorlanacaksınız ama kendinizi o Batılı devlet
yöneticilerinin birinin yerine koymaya çalışın; para, altın ve diğer değerli
madenler için bulaşıcı hastalık mikroplu battaniyeleri Kızılderililere
dağıtmışsınız, Afrikalılara yapmadığınızı bırakmamışsınız, Hindistan’dan
Asya’nın batısına kadar insanlara kan kusturmuşsunuz. İnsanların
sömürgelerinizi haklı görmesi için Sosyal Darwinizm ve “Büyük balık küçük balığı yutar” gibi hayvanca cümlelere dayanan salakça
bir felsefe bile geliştirmişsiniz... Sonra da o ülkelerin mensuplarından
kuklalar bularak ya hileler, ya darbelerle başa getirmiş ve kendinize hizmet
ettirmişsiniz…
Yani
kısaca bu kadar iştah, bu kadar tecrübe varken, sana gelip kul köle olmak
isteyen Doğu Akdenizlilere mi yedireceksiniz? Hâlâ kendinizi Batılı bir devlet
yöneticisi yerine koyamadıysanız, üzgünüm ve pek tabiî ki eminim, adâlet, hak,
hukuk, merhamet ve âhiretten bahsediyor olabilirsiniz. Onların öyle dertleri olmadığı
için kolları sıvadılar ve bakın, neler yaptılar!
Bunları
zaten bilirsiniz ama ben hatırlatma kabilinden yazıyorum:
Suriye’deki
Esad, Türkiye ile işbirliği yapmayı reddetti ve halkıyla bütünleşmek yerine
savaşma akılsızlığını tercih etti. Böylelikle Batı’nın kontrolünde olan PKK,
yeni isimlerle Suriye’de de sahneye çıktı. Marksist PKK’yı halka kabul ettirmek
zor olduğundan, hem bu bölgedeki zavallı gençlerle birlikte Batı’daki Müslüman
gençleri yok etmek, hem de buraya girmek için bahane olsun diye DAEŞ terör
örgütünü kurdular. Kendilerinin emirlerini harfiyen yerine getirecek Mısır’da,
askerî darbeyle Sisi’yi iktidara getirdiler. Bizim bazı aklıevvel aydınlarımız
ve siyâsetçilerimiz, “Sisi ile niye
görüşmüyorsunuz?” diye Hükûmet’e kızıyorlar. Yahu kardeşim, siz göremiyor
olabilirsiniz ama kukla yönetimin ipleri kimin elinde, ona baksanıza!
Bunu
söyleyenler zannediyorlar ki, Mısır’daki yönetim hür bir şekilde kiminle
işbirliği yapabileceğine kendi karar verebilir. Hangi akıl sahibi yönetici
binlerce kilometre alan kaybetmeye râzı olarak Yunanistan’la anlaşma imzalar?
Hani darbecileri bilmeyen bir ülkenin aydınları olsalar, anlayacağım; her
darbede Türkiye’nin kuklacılara nasıl peşkeş çekildiğini hatırlamıyorlar mı?
Devam
edelim…
Kaddafi’yi
devre dışı bıraktılar. Lübnan zaten istikrarsızlığın esâretinde kıvranan bir
ülke… Kendilerine mecâli yok ki garibanların doğalgazla uğraşsınlar! Tunus’u da
demokrasinin zâfiyeti olan yöntemlerle karıştırmaya başladılar. Bakın,
tablodaki resim nasıl tam tersine döndü!
Peki,
Türkiye?
İlginç
bir şekilde Türkiye’de alışılmışın dışında şeyler olmaya başladı. O da ne?
İktidar bir türlü kendi dümen sularına girmiyor. Yerli işbirlikçileriyle
beraber Gezi Olayları çıkarıldı. Türkiye bu operasyonu başarılı bir şekilde
geri püskürttü. Sonra 17-25 Aralık yargı darbesi devreye sokuldu. Hükûmet onu
da püskürttü. Daha büyük bir operasyon, 15 Temmuz kanlı darbesi büyük
hazırlıklarla başladı ve hamdolsun o da başladığı gece bitti!
Doğu
Akdeniz’de manzara-i umûmî şu: Doğu Akdeniz’deki varlıkları şimdiye kadar
olduğu gibi yutmaya çalışanlar ile onların kuklaları AB ülkeleri, ABD, Rusya
Federasyonu, İsrail, Mısır, Suriye, BAE ve Suudi Arabistan... Yutulmak
istenmeyen, hak ve hukuk için mücadele edenler ise Türkiye, Libya, KKTC, Tunus
ve bütün Doğu Akdeniz halkları…
Bu
manzaranın bir netîcesi olacak tabiî ki… Görünüşe ve ezberlerimize bakarsanız,
yutmak isteyenlerin tarafı sonuç alacak gibi sanabilirsiniz. Hâlbuki gerçekler
öyle değil. Onları bir başka sefere konuşuruz ama şu son paragrafta, Sosyal Darwinistlerin
pek sevmeyecekleri bir doğa gerçeğini aktarayım:
“Geyik, kendisini yakalamaya çalışan arslandan daha hızlı koşar. Çünkü arslan karnını doyurmak, geyikse hayatını kurtarmak motivasyonuyla koşar.”