Doğu Akdeniz’de herkes cin (3)

“Tüm bunları onlara yaptıracağımıza hepsini kendimiz yapsak da daha çok kazansak olmaz mı?” gibi bir soru, haklı ama gerçekçi bir soru değil. Kâinattaki kaideler buna müsaade etmiyor. Etini yediğin butun kemiğini de köpeğe vermezsen köpek de köpekliğini yapar ve saldırır. O yüzden paylaşımcıların hususiyetlerine göre paylaşacaksın.

YAZI dizimizin son bölümünün özeti için “Cin artık şişeden çıktı” ve “Alaaddin’in lambasındaki cin” ifadeleri rahatlıkla kullanılabilir. Öyle ya, Doğu Akdeniz’in dibinde zenginliklerin olduğu anlaşıldığına göre, “Alışmış kudurmuştan beterdir” hakikatinin kastına uyan Batı, oradan buradan çaldığı zenginliklerle güç devşirip mal sahiplerine hükmettiği gibi, Doğu Akdeniz’e de çökmek istiyor. Doğu Akdenizliler peki armut mu toplayacak? Bu hikâyenin nasıl sonuçlanacağına dair tahminlerimizi bu son yazımızda sizlere sunalım...
Bir gün Emmanuel Macron, Akdeniz kenarında dolaşırken eski bir lamba bulmuş. Lambayı merakla karıştırırken lambadaki cin birden fırlamış. Asırlardır lambanın içinde hapsolduğundan bahisle Macron'a minnetlerini sunmuş ve bu iyiliğin altında kalmamak için "Dile benden ne dilersen" diye dileğini sormuş. Macron bu, kurnaz ya, "Tayyip Erdoğan'ın elindeki Doğu Akdeniz zenginliklerini al, bana ver" demiş mağrurla. Cin, maşallah işi biliyor, cin gibi… "O iş zor, atı alan Üsküdar'ı geçti" diyerek başka bir şey dilemesini söylemiş. Bu sefer, "Kaynanamı uzaklara, Ankara'ya götür" demiş. "Yahu Macron, sen tarih de bilmiyorsun, kaynanan Türkiye'de Fransız kalır" diye yine itiraz etmiş. Son olarak Macron, cinin kendisini Napolyon yapmasını istemiş. Şöyle bir uyarı yaparak cin bu dileğini yerine getirmiş: "Bana bak, Napolyon'un şartları şu an dünyada yok. Napolyonculuk falan oynamaya kalkarsan ‘kendini Napolyon sandın galiba’ diye Hulusi Paşa seni sopayla kovalarsa ben karışmam."
Her şakada bir gerçek payı vardır. Cin'in de dediği gibi dünyada milletlerin eline vurup ağzındakini alma dönemi en azından Doğu Akdeniz'de geçti. Burada kritik ülke Türkiye. Hem kaynaklara en uzun sahili olması ve Kuzey Kıbrıs vesilesiyle en yakın ülke, hem de en ekonomik geçiş yolu olan ülke Türkiye'dir. Şu ana kadar istediklerini Türkiye'ye yaptıramadılar. Zenginliklere çökmek için geriye kalan tek yol olan savaşa da Türkiye'den daha hazır olan bir ülke yok. Düşünmek bile istemedikleri, onlar açısından kötülerin en az kötü tercihi, “paylaşmak”tan başka bir tercihleri kalmadı. Paylaşırken de her aşamada hamuduyla götürmek için büyük mücadeleler vereceklerinden eminiz. Hatta 2023 seçimlerinde kullanılmaya müsait vatandaşlarımızı fellik fellik arayacaklarından ve kullanmak için her türlü şeyi yapmak isteyeceklerinden de şüphemiz yok.
“Paylaşmak” Türkiye'nin baştan beri söylediği yöntem. Adil bir şekilde paylaşmak için Türkiye bastıracak tabii ki. Bu, hiç de kolay bir süreç değil. Şu soru çok haklı bir soru: "Doğu Akdeniz'de Fransa, Yunanistan, Almanya, ABD, Rusya yok. Bunlara ne payı verilecek, verilecekse de nasıl verilecek?" Cumhurbaşkanımızın yöntemi açık seçik bir şekilde ortada. O ülkeler de yatırım yaparlar. Kaynakların bir kısmını bir ülke, diğer bir kısmını başka bir ülke çıkarmayı üstlenir. Bazı ülkeler bu kaynakları işlerler. Avrupa'ya kadar uzanacak boru hatlarını bir ülke döşer; güvenliğini, işletmesini de diğerleri yapar. Herkes emeği oranında payını alır.
“Tüm bunları onlara yaptıracağımıza hepsini kendimiz yapsak da daha çok kazansak olmaz mı?” gibi bir soru, haklı ama gerçekçi bir soru değil. Kâinattaki kaideler buna müsaade etmiyor. Etini yediğin butun kemiğini de köpeğe vermezsen köpek de köpekliğini yapar ve saldırır. O yüzden paylaşımcıların hususiyetlerine göre paylaşacaksın. Bir büyüğümüz, “Ağabeyimle ben çok iyi bir ikiliyiz. Ağabeyim lahmacunun çıtır çıtır kenarlarını sever, ben de ortasını” demişti. Tabii her zaman böyle muhteşem ikili olunmuyor.  Öyle durumlarda da şeriatın kestiği parmak acımaz, deyip olayı kapatacağız.
“Cin şişeden çıktı” ifadesinde özetlenmiş olan yeni dünya düzeninin ilk belirtisi, Suriye'deki hizaya getirme operasyonuydu. İkincisi ise Doğu Akdeniz kaynak paylaşım süreci… Müteakip adımları bilahare diğer yazılarımızda ele alırız inşallah. Rabbim'den bu yeni dünya düzeninin hayırlara vesile olmasını niyaz ediyorum…