Doğru yolun yolcuları

Yol birdir. Fakat yürüme usulleri hem yürüyenin kalbine, hem de ulaşılmak istenenin ruh hâline göre farklı farklı olmalıdır. Gaye ki, doğru yolların doğru yolcusu olmalı. Aynı yolda farklı usullerle yürüyoruz diye birbirimize taş atmamalı.

ÂLEM; renk, ısı, doku, boyut gibi pek çok “gözle görülebilir ve hesap edilebilir” farklılıkla yaratılmıştır. Dünya gezegeni de öyle… Yerküreye temas ettiğimiz anda bu geniş yelpaze insanı hayran bırakır. Toprağın rengi, iklimlerin değişen yüzü, bölgeye göre değişen ekinler, bitkiler, ağaçlar… Ve pek tabiî insanlar… Ten rengiyle, göz rengiyle, diliyle farklı olduğu gibi, aynı dil, din ve ırk makulesinde de boy bos, kaş göz, güç, beceri, düşünce ve sağgörü, zekâ seviyesi ve daha bir dolu maddeyle birbirinden ayrılan bir tenevvü ile aklı meraklı bir düşünceye sevk eder.

Yollar da çeşit çeşittir. Kimi tekdüze, uzun, kimi dağ bayır, kimi taşlı, çakıllı… Aynı yolda gidenler de şaşırtıcı bir seyir hâlindedir. Yavaş adımlarla bitime kavuşanlar, koşar adım gidenler, düşe kalka varanlar, el ele ya da yekpare yol alanlar… Meselâ söz söyleyenler de geniş bir skalada yankı meydana getirir. Kimi susarak söyler, kimi çığlık çığlığa. Kimi göz ve ifade yoluyla sözü fersahlar ötesine eriştirir, kimi seyrek kelimelerden derli toplu cümlecikler oluşturur. Bazısı söylerken kat’i ve şiddetli vurgulara müracaat eder, bir başkası aynı mânâyı Nihavend makamının dinlendirici ilkbahar kokusuyla arz eder.

Yol aynı, yolda gidenlerin gayesi aynı, varılacak menzil aynıyken, nasıl ki yolcular binbir çeşitse, sözün kavuşmak istediği anlam aynıyken de ses tonları ve söz tonları böyle farklı farklıdır.

Tam da böyle, “dâvâya hizmet”, “millî kaygılarla topluma nizam verme yolları” ya da insanı herhangi bir doğrunun müşterisi yapabilme ümidi taşıyan her bir deruni kaygı; tarz, üslûp, yöntem ve başvuru kaynakları açısından binbir farklı takdimle gerçekleştirilebilir. Kimi siyâsî bir dâvânın haklı kavgasını kalplere işleme gayretinde ses tellerinin son perdesini anlatıma dâhil eder, kimi daha ılıman ve sakin bir aktarma yoluyla, insanı önce ortak insanî değerlere davet eder. İkisi arasında seçim yapılabilemez. Çünkü ikisi de ve daha bir dolu aynı amaca hizmet eden yol alma yöntemleri de farklı kalpler üzerinde etkindir. Kimi asıl hedefi açık ederek ikna yolları dener, kimi ikna objesini farklı bir duygudan yakalama peşindedir. İlki, savunulan dâvânın muhaliflerince her zaman etkili değildir. Ancak taraftarlarını hamasi duygularda daha yüksek perdeden konuşmaya sevk eder. Ama ortak değerlerde buluşmayı hedef alan ve daha ılıman bir iklimde karşı görüşlere hitap edenler, nice nefret dolu kalbi aynı hedefe kilitleyecek kadar fethedebilir. “Bu her zaman böyledir” denemez elbette.

Farkında olunması gereken şu ki, kim aynı yolda yürüdüğü insanların yürüme usulleri kendi tuttuğu yöntemden farklı diye eleştirmeye, yermeye ya da dâvâ dışı görmeye çalışıyorsa bilmeli ki, her zaman tek bir yöntemle aynı amaca gidilmez. Kimi koşmalıdır ama kimi yürümekle yolu tamam etmelidir. Kimi bağırmalıdır, kabul, ama kimi de sessiz ve dingin bir hitapla karşıya bir yol açmalıdır. Kimi bütün gayeyi açıkça, olduğu gibi gözler önüne sermelidir; fakat kimi de başka ortak kaygılarda insanî buluşmalar peydah etmeli, sonra birlikte yine aynı doğruya yol almanın gayretine düşmelidir.

Yol birdir. Fakat yürüme usulleri hem yürüyenin kalbine, hem de ulaşılmak istenenin ruh hâline göre farklı farklı olmalıdır. Gaye ki, doğru yolların doğru yolcusu olmalı. Aynı yolda farklı usullerle yürüyoruz diye birbirimize taş atmamalı.

Ve bir dipnot daha ekleyerek sözü nihayete erdirmek muradındayım: Bazen çok bağırmak, sesi karşıya daha hızlı ulaştırsa da bir fısıltının etkisinden evlâ değildir.