Doğru karar vermek

İnsanı iyi olana yönlendiren, çirkin ve kötü olandan alıkoyan yol, Batı’nın istediği bir yol değildir. Böyle bir yolu maya, doku ve geleneğe uygun olarak teşmil etmek, Türkiye’nin yapabileceği bir bakıştadır.

MATEMATİKTEN anlayanlar bilirler, sonsuzluk bölündüğünde de sonsuzluk olur. Yani sonsuzluğu kısıtlamak mümkün değildir. Bu nedenle zaman bölünebilir bir büyüklükken, sonsuzluk ise sınırlanabilen veya bölünebilen bir şey değildir.

Buradaki hikmet anlayışına odaklanıldığında, bu gerçeğin göreceli kavramdan çıkarak fizik dünyasından metafizik veya hakikî anlama yoğunlaşmak karineleri de ortadan kaldırdığı görülür.

Bilimsel bakış ve ilmî kavramların tamamı, bir üst düzey olan olgunlaşma evresinde ve meyve sürecinde cereyan eder. Böyle bir aşamanın varlığını kabul etmeden insanın hikmet arayışı ve medeniyet tasavvuru düşünülemez.

Türkiye’nin şu aşamada büyük tepki çekmesinin nedeni, dünyaya yeni bir bakış koyabilecek yegâne ülke olmasıdır. Evet, dünya ülkeleri arasında yegâne ülke olarak Türkiye, evrene dair yeni bir bakış, asrın idrakine uygun bir kavrayış sunabilecek potansiyeldeki tek ülkedir. Türkiye’ye saldırıların birinci nedeni budur.

Türkiye bu durumu her asırda ortaya koymuştur. Bunu fark eden dış güçler her yirmi yılda bir ya savaş açmışlar veya darbe yaptırtarak buna engel olmaya çalışmışlardır. En güzel sebze, meyve ve ürünler en güzel ortamlarda yeşerir ve oluşur.

Türkiye’nin genel akıntının aksi istikametinde bir yol açacak olması, dünyayı çılgına çevirmiş durumdadır. Bu nedenle ABD, Almanya, Fransa ve İngiltere gibi ülkeler Türkiye’yi kendi hâline bırakmak istemezler. Türkiye’yi kontrol etmek istemelerinin yanında dünyaya gerçek anlamda bir medeniyet sunamadıklarından birilerinin çıkıp “Kral çıplak!” demesini istemezler.

İnsanlığın en önemli işlerinden biri, kişi-güç ölçüsünde nesnelerin mahiyet ve hakikatlerini öğrenmekle mükellef olunduğudur. Batı medeniyeti bu gerçekten kaçmaktadır. İnsanı bir meta şeklinde düşünüp “Kullan, at” misali görmektedir. İnsan Batı dünyasında hiçleştirilmiştir. Türkiye’nin potansiyeli buna taban tabana zıt bir iddia ortaya koyuyor, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” bakışı insanı merkeze almıştır.

Bu merkeze alma öyle bir değerdir ki insan en büyük ödül ile taçlandırılmıştır. Yani şu insanoğlu doğru gerçekleri yaymak, varlıkların aralarındaki ihtilaflarda hüküm vermek ve adaleti tesis etmek gibi görevlerinin yanında en büyük emaneti de omuzlayarak arz sergisinde Allah’ın (cc) halifelerinden biridir.

İnsanı iyi olana yönlendiren, çirkin ve kötü olandan alıkoyan yol, Batı’nın istediği bir yol değildir. Böyle bir yolu maya, doku ve geleneğe uygun olarak teşmil etmek, Türkiye’nin yapabileceği bir bakıştadır.

İşleri gereği gibi sağlam/kusursuz yapan, kulluk özünü yaşayan, mânâları idrak eden ve semitik kökleri uçuran zihnî kabiliyet ve ustalık eserleri ortaya koyacak alperenlere müptelâ yolcular yetiştirmek ancak medeniyet ile olur. Bunu derunî anlamda yapacak olan Türk gençliğinin önünü kesmek, onlara “ikna odaları” kurmak, üniversite kapılarını kapamak her devirde Batılılar ve içeride devşirdiklerinin amacı olmuştur.

Bu nedenle, Türk gençliği geleceğini arz sergisinde Allah’ın (cc) halifelerinden biri olarak yaşama yoluna koyulduğunda, yoluna çıkanları yoldan defetmekle var olacaktır.

Bilimden ilme, ilimden irfana hikmet deryalarını sulamak ve gönüllerin pasını alıp akılların zilini çalmak gerekiyor.

Gelecek dönemlerde verilecek kararlar Türkiye’nin en önemli varoluşlarından biri olacaktır. İkna odalarında sorgulanmamak için, katsayı engeliyle karşılaşmamak için, başörtüsü yasağı yaşamamak için, mağdur ailelerin oluşmaması için, üniversiteden öğrencilerin atılmaması için karar vermek gerekiyor. Bunları düşünmeden verilen her karar beyhude olacaktır.