
İSTANBUL Üniversitesi Psikoloji Bölümünden mezun olduktan sonra ABD’de bu alanda doktorasını yapan, kırkı aşkın makalesiyle bilim dünyasına zenginlik katan, eserleriyle insan ilişkilerinde önemli izler bırakan rahmetli Doğan Cüceloğlu’nun “Evlenmeden Önce” adlı eseriyle bu ay sizlerle birlikte olacağız.
Evliliğin hakikatteki anlamından ilişkilerdeki iletişim boyutuna, kültürel değerlerin evlilik üzerindeki etkilerinden evlenmeden önce sorulması gereken önemli sorulara kadar birçok hassas konuya bu eserinde yer veriyor Üstad.
Böyle önemli bir konuda alanında tecrübe abidesi olan Doğan Cüceloğlu, “Bir insanın kiminle evleneceği, onun yaşamının en önemli kararıdır” diyerek evlenmeden önce bize çok anlamlı bir uyarıda bulunuyor. Gerçekten de hayatımızın en kritik ve en hassas dönemeçlerinden biridir bu karar aşaması. Belki ömür boyu sürecek mutluluklara yelken açacak, belki de hüsranla son bulacak acılara vesile olacak.
Eserinde evlilik ilişkisini bir bahçeye benzetir Hocamız ve “Bu bahçede çiçek de yetiştirebilirsin, diken de” diyerek konuyu çok güzel özetler. Bundan dolayı evlilik adına yola çıkılmışsa eğer, o ciddî kararı vermeden önce bazı önemli hususlara dikkat edilmesinin altını çizer bir bir. Gelin, hep birlikte bu süreçlere birlikte bakalım…
Sevgili okur, evlilik sürecinde en önemli noktalardan biri, benlik duygusunu bir kenara bırakıp “biz” olabilmektir. Huzurlu bir yuvanın temelinde, aslında bu “biz” duygusunu yaşatan eşler yer alır. Yazarın üzerinde durduğu konulardan biri de budur. “Bu iki öykü birbirinden bağımsız olarak yaşamaya devam mı edecek, yoksa ‘bizim öykümüz’ dedikleri yeni bir öykü oluşturabilecekler mi?” diyerek bu sorunun ehemmiyeti üzerinde durmuştur. Bu aşamada, evlilik ilişkisi sürecinde iletişim kavramına kitapta ayrı bir parantez açmış ve şunları dile getirmiştir: “İlişkilerde bu iletişimin içinde insanın iki doğası yer alır:
(1) Görünen sosyal kimliği: Bu aslında ‘Yyz doğası’dır, toplumsal konumlandırmayı belirler. Bir nevi sosyal kimliktir. (2) Ancak kendisinin bildiği mahrem iç dünyası yani özü; bu da aslında ‘can doğası’dır ve insanın iç dünyasını ele alır. Evlilik ilişkisi içinde hem yüz, hem de can devreye girer. Yüz girer; çünkü evlenen kişi sadece bir ‘birey erkek’ ya da ‘birey kadın’ ile değil, onun sosyoekonomik ilişkiler ağı ile de yani ailesi, sülâlesi, meslektaşları, yöresi, kültürü, mutfağı, folkloru ile de evlenir. Can girer; çünkü evlendiği kişi, onun hayatının en önemli, en mahrem tanığı olur. Her kadının ve her erkeğin bir eşe, yaşamının en mahrem yönlerini bilen bir tanıdığa ihtiyacı vardır.”
Evlenmeden önce üzerinde durulan bir diğer konu da müstakbel eşlerin ailelerini önceden tanıması ve ailelerle ilişki konusunu açık seçik konuşabilmesidir. Bu durum elbette ilişkinin geleceği açısından çok önemlidir. Burada üzerinde durulan bir husus şudur ki, denetim odaklı korku kültürü ve gelişim odaklı değerler kültüründen kitapta bahsedilerek, aslında insanların içinden geldikleri kültürlerin de kuracakları evliliklerin akıbetinde önemli rol oynadığı belirtilmektedir. Bu noktada saygı, sevgi, hâlden anlama, dürüstlük, şeffaflık ve iş birliği gibi “biz” bilincini geliştiren değerler üzerine kurulan gelişim odaklı kültürün önemi ayrıca vurgulanmıştır.
Evlilik sürecinde bakmamız gereken bir diğer önemli kavram da “olgunluk”tur. Bu süreçte herkes karşısında zihnen ve fikren olgun birilerinin olmasını ister. Peki, kimdir olgun insan? Sorumluluğunu bilen, duygularını tanıyan, analiz eden ve anlayan her insan, olgun insandır. Doğan Hocamız da bu konuda şunları bizlerle paylaşır ve sorumluluk bilincinin altını çizer: “Evlenme olgunluğuna sahip bir insanın önce olgun insan olması beklenir. Baktığımızda, olgun insanın üç konuda sorumluluk bilinci gelişmiştir: (1) Kendini tanıması (inançlarının, değerlerinin ve duygularının farkında olması), (2) diğerini tanıması (ilişki kurduğu kişinin korku kültüründe mi, yoksa değerler kültürü içinde mi yetiştiği), (3) içinde bulunduğu sistemi tanıması.”
Belki de en önemli konulardan birine geliyoruz…
Evlenmeden önce yapılması gereken diğer adım, bazı soruların eşler arasında birbirlerine sorulması ve bu soruların enine boyuna tartışılıp istişare edilmesidir. Cüceloğlu, ilişki sürecinde bazı soruların önemli olduğunu ve bunları mutlaka yeri ve zamanı geldiğinde hem kendimize, hem de partnerimize sormamız gerektiğini bizimle paylaşır. Peki, nedir bu önemli sorular? Sizin için bazılarını eserden derleme imkânım oldu, buyurun, birlikte okuyalım:
“Acaba evleniyor muyum, evlendiriliyor muyum? Evlilik kararım bir seçim mi, yoksa içinde bulunduğum ortama bir tepki mi? Anne-baba olmanın sorumluluğunu almaya kendimi hazır olarak hissediyor muyum? Evliliğin amacı kavga mı, çekişme mi, yoksa yaşamın müziğinde birlikte dans etmek mi? Aklı aklıma uyuyor mu? Sosyo-ekonomik konumumuz benzer mi, farklı mı? Mutfak alışkanlıklarımız uyumlu mu? İnanç ve değerler konusunda aynı kuzeyi mi gösteriyoruz? Ne kadar olgun biri? ‘Ben onu değiştiririm’ düşüncesinin yanlışlığının farkında mı? Birlikteyken kendim olarak var olabiliyor muyum? Beraberken konfor, keşif ve panik alanlarından hangisindeyiz? Stresle nasıl baş ediyor? Evlilikten beklentileri neler? Aynı şeylere gülebilip aynı şeylere üzülebiliyor muyuz? Sohbet edebiliyor muyuz? Geleceğe kaygıyla mı bakıyor, yoksa umutla mı? Kurallarımız neler?”
Bunlar gibi pek çok soru bu süreçte artısı ve eksisi ile değerlendirilmeli, ilişkilerde ona göre kararlar verilmelidir.
Son olarak, evlilik öncesi üzerinde durulması gereken bir diğer konu da eşlerin sorumluluk bilincinin önemi üzerine olacak. Yazar, “Evlenmeyi düşündüğünüz kişinin üç konuda sorumluluk bilinci gelişmiş olmalı!” diyerek sırasıyla bunların para, zaman ve insan ilişkileri olduğunu bizlerle paylaşır. İlişkilerde sevgi kadar paranın da önemli olduğu, bunun hesap kitabının bilinmesi gerektiği en önemli hususlardan biri olarak önümüze çıkar. Akabinde zaman kavramı gelir. Ki birlikte geçirilen zamanın ilişkilerin en kıymetli yanı olduğu unutulmamalıdır. Zaman su misali akıp gidiyor. Sevinçte de, hüzünde de bir olan yürekler elbette cana da can katarlar.
İnsan ilişkilerine gelecek olursak… İnsanlara saygılı ve hoşgörülü olan herkes eşine de, ailesine de hürmeti eksik etmez. Bu vesileyle bu üç konuda sorumluluk bilinci oturmuş kişiler, evliliği mutlu kılmanın yollarını da elbette bilirler. Günümüze baktığımızda, hesabını tutmayan, ailesine ve sevdiklerine zaman ayırmayan ve insan ilişkilerinde oldukça zayıf olanların bir süre sonra evlilik süreçlerinde de başarısız oldukları görülmektedir. Temennimiz, onlardan olmayıp sorumluluklarımızın bilince adımlar atmamız yönünde.
Velhasıl, “Evlenmeden Önce” konu başlığıyla ele aldığımız bu yazımızda da belirttiğimiz üzere, üzerinde durulması gereken birçok hassas nokta var. Şunu iletmek isterim ki; hayatımızın en önemli kararını verirken bir değil, bin kez düşünmeliyiz. Yazımızda belirttiğimiz adımlara oldukça riayet etmeliyiz. Aklımıza ve gönlümüze takılan konularda istişarede bulunmalıyız. Doğru zamanları seçip doğru kararlarla adım adım ilerlemeliyiz.
Evet güzel insanlar, evlilik için bir olgunluğa erişen, benliklerini kenara atıp ‘biz’ öyküsünü yazmak isteyen, iletişim konusunda hem kendi yüreğini hem de karşı tarafın yüreğini dinleyebilen, böyle ciddî bir adımı atmadan önce sorması gerekenleri sorup akabinde değer ve inançlarıyla değerlendiren, tartan ve ölçen, ilişkilerde olması gereken sorumluluk bilincinin önemini bilen herkese bu yazımız inanıyorum ki çok faydalı olacaktır. Son kelâmımız da Doğan Cüceloğlu’nun evlilikle ilgili şu anlamlı sözleriyle olsun: “Mutlu bir evlilik önemli bir başarıdır, bilinçli bir gayret gerekir.”