Doğallığın doğasına mesafeli

Aynı şekilde hassasiyet gösterdikleri bireysel farklılıklar konusundaki tepkilerin şiddeti eşcinsellik gibi bir durum söz konusu olduğunda farklı, dünyanın herhangi bir yerinde kamusal alan yahut hizmeti olduğunda ise farklı oluyor. Seksüel tercihler inançsal tercihlerden önemli ve öncelikli olabiliyor. Hattâ böylesi uç ve bize göre fıtratın bozulumu sonucu oluşan durumlar “özgünlük”, namaz ve örtü gibi en temel inanç eylemleri ise bağnazlıkla nitelenebiliyor.

GÜNLÜK yaşantımızda bile artık sahici ve çıkarsız ilişkilerin olduğuna inanmak ve de inandırmak zorlaşmışken, herkesin birer odun taşıdığı, güvensizlik ve koca bir ateş olmuş hâlde büyüyordu. Büyüyordu ve iyiye, güzele olan inancı da yol ediyordu yürekleri yaktığı gibi.

Her orman yangınında, aldatılan her yüreğin yanışında yeni bir sızı duyuyordu. O bildik sızı… Evet, ama her seferinde biraz daha büyüyen ve değişen, güçlenen...

Suya sabuna dokunmadan bir hayat yaşama gayretinde çoğumuz. Çocuk kendi çocuğu ise koşan anne, kendi başını ağrıtmadan işe gidip gelme maharetinde çalışan, bireysel konforu için tükettiğinin tükettiği kaynakları düşünmeyi zul sayan onca insan... Bencilliği ile sürdürdüğü ömürde en çok kendine eden, kendinden olan...

Bunları, ülkemizi ve insanını her fırsatta aşağılayan, yabancı ve özelde Batı hayranlığı ile beslenenlerle aynı yerde ve aynı amaçla söylüyor değilim. Bunlar, o gelişmişliğin (!) içerisinde de gelişmeye çalışılan hâl üzere de fazlasıyla bulunan özellikler zira. Hattâ bilhassa merhamet ve vicdan boyutunda sahip olduğumuz üstünlüğü de görmezden gelemeyiz. Ama hızla tükendiğini her şekilde gösteren doğaya, dünyamıza yapmaya devam ettiklerimiz, değerlerimizden yana kaybettiklerimiz, bize övünme şansı da bırakmıyor.

Her fırsatta olumlamadan ve evrene iyi mesajlar göndermekten bahsedenlerin atladığı bir şey var: Evren, artık sayemizde iyi değil!

Değil mi ki, aromatik terapotik kokular bile petrol türevleri ve gerçekten iyi düşününce iyi mi gelecek bize? Sürekli iyi şeylerden bahsedenlerin, iyiliğin hakikatine bunca uzaklığını neyle ve nasıl açıklayabileceğiz?

İnsanî yakınlığın güçleştiği, “like” (beğeni) almanın bir komşu selâmından öne geçtiği bu dönemde, dünyanın her yerinde yaşanan onca gayr-i insanî olaya sessiz kalan milyonların Kaz dağları için seferber olması, bir sürü duyguyu aynı anda yaşatıyor bana. Yine ve yeniden... “Kıyamet kopsa elinizdeki fidanı dikin” diyen Sevgili’yi hatırlayıp sevinemiyorum huzurla. Manipülasyona, sözde çevre duyarlılığı adına yapılanlara şâhitliğimiz yeterince var. “İşin gerisinde ne var?” diye sormadan edemiyor insan.

Tek bir canlının bile eziyete uğramasını istemeyiz. Hayvan haklarında geldiğimiz nokta, artan duyarlılık sözgelimi, elbette çok sevindiriyor beni de. Söz konusu insan olduğunda da aynı hassasiyeti duymak ve görmek istiyoruz sadece. Bazılarının ne dünyalarında, ne sosyal medyada insanın insana duyarlılığının aynı şekilde karşılık bulmadığını görmek acı verici! Hâl böyle iken, “Gerçekten herkesin derdi çevre mi?” diye sormak kaçınılmaz oluyor.

Aynı şekilde hassasiyet gösterdikleri bireysel farklılıklar konusundaki tepkilerin şiddeti eşcinsellik gibi bir durum söz konusu olduğunda farklı, dünyanın herhangi bir yerinde kamusal alan yahut hizmeti olduğunda ise farklı oluyor. Seksüel tercihler inançsal tercihlerden önemli ve öncelikli olabiliyor. Hattâ böylesi uç ve bize göre fıtratın bozulumu sonucu oluşan durumlar “özgünlük”, namaz ve örtü gibi en temel inanç eylemleri ise bağnazlıkla nitelenebiliyor.

Ülkemizin ekonomik refahına giden her yolda her şey mubah olsun istemeyiz elbette, ama bu ülkenin ve değerlerinin yanında olduklarını da görmek istiyoruz artık.

Klişe ve siyâsî söylemlerin yanında bir hedef ve standart belirleyen pek çok kavram konusunda da gayet samîmiyetsiz bir duruş sergilediğimizi düşünüyorum. “Vefâ” kelimesini, “Siyaseten her şeye ‘Evet’ demek ve liderin yanlışını dahi onaylamak” olarak görmek ne denli yanlışsa, demokrasi kılıfına sokarak teröre bir şekilde alet olmak da yanlış! Zamanında tek bir konuda muhalefet etmeyenlerin ayrılık zamanlarında sarf ettiği sözler, geçmişi de sorgulamıyor değil.

Hâsılı, organik ürün pazarlarının bile giderek daha çok rağbet gördüğü dünyamızda, organik insan ve kimyasına uygun yaşayan bulmak bile güç! Oysa her şeyin doğasında ve doğal hâlinde gizli ihtiyaç duyduklarımız…

Hissedene, görene ve kıymet bilene ihtiyacımız! Varlığa varlığından müteşekkil değeri yaşatacak şeylerin kıymetinde bir ömür duâsı ve bizi bizden eden meselelerin ve mesafelerin çözülme umudunda selâm ile…