Doğal gaz müjdeleri birilerini rahatsız etmeye devam ediyor

Yıllardır petrol ve doğal gaz konusunda dışa bağımlılığımızın verdiği hem ekonomik, hem de psikolojik baskıyı, küçük ilâvelerle petrolde, büyük keşiflerle doğal gazda kırmak artık hayâl değil. Kısır siyâsî çekişmelere konu edilemeyecek kadar önemli bir konu bu! Altın çıkarırken siyanüre, elektrik üretirken müteahhide, savunma sanayii ihracatında müşteriye takılan muhalif kanadın maliyetler konusunda geçen seneden beri kırk dereden su getirme çabasına kulaklarımızı tıkamalı, zor da olsa 2023’te üretime başlayabilmek için var gücümüzle çalışmaya devam etmeliyiz.

BAŞKAN Erdoğan’ın, 21 Ağustos 2020’deki ilk doğal gaz keşfi açıklamasını yaptığı gün yayınlanmak üzere iki gün öncesinden yazdığım “Müjde de Bizi Görecek mi?” başlıklı yazımda, “Türkiye’nin, meselâ doğal gaz ihtiyacının yüzde 10’unu karşılayacak bir kaynağa ulaşması bile müjde olarak yeter de artar bize” demiştim. O gün, yıllık ihtiyacın tamamını 6-7 yıl süreyle karşılayabilecek bir müjde gelmişti. Bugün ise, ihtiyacı karşılama süresi 11 yıla çıkmış durumda.

Bu keşiflerin günden güne artması da çok mümkün görünüyor. 

Ortalama 50 milyar metreküp yıllık tüketimi bulunan Türkiye’nin, 11 yıllık ihtiyacı kadar rezervi oldu. Doğal gaz ithalatı için ödediğimiz bedel ise yıllık 12-13 milyar USD. 2023’te kullanılır hâle getirmeye çalıştığımız yerli doğal gazın 2024-2034 yılları arasında ithalata gerek kalmadan ihtiyacı karşılayacak miktarda olduğunu düşünebiliriz. Bu da gene 11 yıllık dönem için yaklaşık 150 milyar doların yurtiçinde kalacağını gösteriyor bize.

Yukarıdakiler eğer bir ortaokul matematik sorusunun verileri olsaydı çözüm şekli de, sonuç da aynen yukarıdaki gibi çıkardı elbette. Ancak bu bir matematik sorusu değil. Öngörülen sonuçların ihtiyaç farklılıklarıyla bile değişebilmesi mümkün. Kaldı ki, mevcut rezervin keşif maliyeti, gazı çıkarma, ayrıştırma, işleme ve depolama maliyeti gibi veriler elimizde olmadığı için bu 11 yılın sonunda ekonomik olarak kârda mı, yoksa zararda mı olacağımız da belli değil.


Daha cafcaflı görünsün diye, yerli doğal gaz rezervimizi 0,54 trilyon metreküp olarak not edelim şuraya. Ve bunun dünya ölçeğindeki anlamını çözmeye çalışalım.

Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) verilerine göre 2019’da rezerv miktarları sıralamasında ilk elliye bile giremeyen Türkiye, 2020’deki 320 milyar metreküplük keşifle 32’nci sıraya yerleşmişti. Ardından gelen 85 milyar metreküp ve geçtiğimiz hafta açıklanan 135 milyar metreküplük yeni rezervler ile aynı listede dört sıra daha yükseldiğimizi söyleyebiliriz şimdilik. Tabiî diğer ülke rezervlerindeki değişimi bilemediğimiz için OPEC’in 2020 listesi yayınlandığında daha da netleşecek sıralama. Ancak bu listedeki sıramız ilk on beşin içinde olmadıktan sonra ekonomimize üst düzey katkısından bahsetmenin zor olacağını da söylemek zorundayız. Zira dünya doğal gaz rezervlerinin sadece on binde 26’sına sahip durumdayız şu anda. Şimdilik, doğal gaz ithalatından kurtulma hayâlleri kuruyoruz. Bu oranın yüzde 1’in üzerine çıkması ise Türkiye’nin de doğal gazdan para kazanan ülkeler arsına girmesine izin verebilir.

Şimdi dönelim işin maliyetine…

Her bölge için 3-4 milyar dolar, her bir ilâve plâtform için 1 milyar dolar yatırım maliyetinden bahsediliyor. Elbette bunlar henüz net değil ama yaklaşık 4-5 milyar dolarlık bir maliyetle tüketiciye ulaşması hesabı, gazın maliyeti açısından soru işaretleri koyuyor önümüze. Fakat teknik konular olduğu için ancak iş bitince önümüze koyulacak hesaplardan öğrenebileceğiz bunları. Aynı sahada bulunabilecek yeni rezervlerle metreküp bazındaki maliyetlerin düşeceğini hesap etmek de uzman olmayı gerektirmiyor ayrıca.

2004’te bulunan 3 milyar metreküp gazı bile küçümsemeden çıkarmaya başlamışken, bugün aynı bölgede 540 milyar metreküpü sorgulamanın pek bir mantığı olmasa gerek.

Malûmunuz, mevcut anlaşmalarla standardın üzerinde birim fiyatlar ödüyoruz ithal doğal gaza. Bu miktarda doğal gazın kullanıma hazır hâle getirilmesinin, bundan sonra yapılabilecek ithalat anlaşmalarında pazarlık gücümüzü yükselteceği kesin. Ayrıca yapılacak yatırımların istihdama vereceği katkıyı unutmamak lâzım. Maliyet hesabı yapılırken, bunların her birinin değerlendirilmesi gerekiyor.

Yıllardır petrol ve doğal gaz konusunda dışa bağımlılığımızın verdiği hem ekonomik, hem de psikolojik baskıyı, küçük ilâvelerle petrolde, büyük keşiflerle doğal gazda kırmak artık hayâl değil. Kısır siyâsî çekişmelere konu edilemeyecek kadar önemli bir konu bu! Altın çıkarırken siyanüre, elektrik üretirken müteahhide, savunma sanayii ihracatında müşteriye takılan muhalif kanadın maliyetler konusunda geçen seneden beri kırk dereden su getirme çabasına kulaklarımızı tıkamalı, zor da olsa 2023’te üretime başlayabilmek için var gücümüzle çalışmaya devam etmeliyiz.

Yeni nesiller, büyük düşünüp büyük oynayan AK Parti’ye, sadece enerji alanındaki vizyonu için bile minnettar olacaktır.