BAŞKAN Erdoğan’ın, 21 Ağustos 2020’deki ilk doğal gaz keşfi
açıklamasını yaptığı gün yayınlanmak üzere iki gün öncesinden yazdığım “Müjde
de Bizi Görecek mi?” başlıklı yazımda, “Türkiye’nin, meselâ doğal gaz
ihtiyacının yüzde 10’unu karşılayacak bir kaynağa ulaşması bile müjde olarak
yeter de artar bize” demiştim. O gün, yıllık ihtiyacın tamamını 6-7 yıl süreyle
karşılayabilecek bir müjde gelmişti. Bugün ise, ihtiyacı karşılama süresi 11
yıla çıkmış durumda.
Bu keşiflerin günden güne artması da çok mümkün
görünüyor.
Ortalama 50 milyar metreküp yıllık tüketimi bulunan
Türkiye’nin, 11 yıllık ihtiyacı kadar rezervi oldu. Doğal gaz ithalatı için
ödediğimiz bedel ise yıllık 12-13 milyar USD. 2023’te kullanılır hâle getirmeye
çalıştığımız yerli doğal gazın 2024-2034 yılları arasında ithalata gerek
kalmadan ihtiyacı karşılayacak miktarda olduğunu düşünebiliriz. Bu da gene 11
yıllık dönem için yaklaşık 150 milyar doların yurtiçinde kalacağını gösteriyor
bize.
Yukarıdakiler eğer bir ortaokul matematik sorusunun verileri olsaydı çözüm şekli de, sonuç da aynen yukarıdaki gibi çıkardı elbette. Ancak bu bir matematik sorusu değil. Öngörülen sonuçların ihtiyaç farklılıklarıyla bile değişebilmesi mümkün. Kaldı ki, mevcut rezervin keşif maliyeti, gazı çıkarma, ayrıştırma, işleme ve depolama maliyeti gibi veriler elimizde olmadığı için bu 11 yılın sonunda ekonomik olarak kârda mı, yoksa zararda mı olacağımız da belli değil.
Daha cafcaflı görünsün diye, yerli doğal gaz
rezervimizi 0,54 trilyon metreküp olarak not edelim şuraya. Ve bunun dünya
ölçeğindeki anlamını çözmeye çalışalım.
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) verilerine
göre 2019’da rezerv miktarları sıralamasında ilk elliye bile giremeyen Türkiye,
2020’deki 320 milyar metreküplük keşifle 32’nci sıraya yerleşmişti. Ardından
gelen 85 milyar metreküp ve geçtiğimiz hafta açıklanan 135 milyar metreküplük
yeni rezervler ile aynı listede dört sıra daha yükseldiğimizi söyleyebiliriz
şimdilik. Tabiî diğer ülke rezervlerindeki değişimi bilemediğimiz için OPEC’in
2020 listesi yayınlandığında daha da netleşecek sıralama. Ancak bu listedeki
sıramız ilk on beşin içinde olmadıktan sonra ekonomimize üst düzey katkısından
bahsetmenin zor olacağını da söylemek zorundayız. Zira dünya doğal gaz
rezervlerinin sadece on binde 26’sına sahip durumdayız şu anda. Şimdilik, doğal
gaz ithalatından kurtulma hayâlleri kuruyoruz. Bu oranın yüzde 1’in üzerine
çıkması ise Türkiye’nin de doğal gazdan para kazanan ülkeler arsına girmesine
izin verebilir.
Şimdi dönelim işin maliyetine…
Her bölge için 3-4 milyar dolar, her bir ilâve plâtform
için 1 milyar dolar yatırım maliyetinden bahsediliyor. Elbette bunlar henüz net
değil ama yaklaşık 4-5 milyar dolarlık bir maliyetle tüketiciye ulaşması
hesabı, gazın maliyeti açısından soru işaretleri koyuyor önümüze. Fakat teknik
konular olduğu için ancak iş bitince önümüze koyulacak hesaplardan
öğrenebileceğiz bunları. Aynı sahada bulunabilecek yeni rezervlerle metreküp
bazındaki maliyetlerin düşeceğini hesap etmek de uzman olmayı gerektirmiyor
ayrıca.
2004’te bulunan 3 milyar metreküp gazı bile küçümsemeden
çıkarmaya başlamışken, bugün aynı bölgede 540 milyar metreküpü sorgulamanın pek
bir mantığı olmasa gerek.
Malûmunuz, mevcut anlaşmalarla standardın üzerinde
birim fiyatlar ödüyoruz ithal doğal gaza. Bu miktarda doğal gazın kullanıma
hazır hâle getirilmesinin, bundan sonra yapılabilecek ithalat anlaşmalarında
pazarlık gücümüzü yükselteceği kesin. Ayrıca yapılacak yatırımların istihdama
vereceği katkıyı unutmamak lâzım. Maliyet hesabı yapılırken, bunların her
birinin değerlendirilmesi gerekiyor.
Yıllardır petrol ve doğal gaz konusunda dışa
bağımlılığımızın verdiği hem ekonomik, hem de psikolojik baskıyı, küçük ilâvelerle
petrolde, büyük keşiflerle doğal gazda kırmak artık hayâl değil. Kısır siyâsî
çekişmelere konu edilemeyecek kadar önemli bir konu bu! Altın çıkarırken
siyanüre, elektrik üretirken müteahhide, savunma sanayii ihracatında müşteriye
takılan muhalif kanadın maliyetler konusunda geçen seneden beri kırk dereden su
getirme çabasına kulaklarımızı tıkamalı, zor da olsa 2023’te üretime başlayabilmek
için var gücümüzle çalışmaya devam etmeliyiz.
Yeni nesiller, büyük düşünüp büyük oynayan AK Parti’ye, sadece enerji alanındaki vizyonu için bile minnettar olacaktır.