ÇOK önemli bir siyâsî
figür!
Ana
muhalefetin olmazsa olmazı!
Anketlerin
yükselen değeri!
2023
Seçimlerinde Erdoğan’ın önündeki en büyük engel!
Bu
unvanların hepsi bir tek kişiyi işaret ediyor: CHP İstanbul İl Başkanı Canan
Kaftancıoğlu...
Tabiî
ki herkesin anladığı gibi ironiydi yazdıklarım. Hatta 8 yaşındaki kızıma
söylesem, “Soğuk espri babacığım” derdi.
Ancak,
sizce de sanki bu sıfatların her biri gerçekmiş gibi davranmıyor mu bazıları?
Adalet,
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en çok eleştirildiği konulardan biri. Ne hikmetse,
Erdoğan’ın da aynı adalet sisteminden defalarca şikâyetçi olduğunu, mahkeme
kararlarına isyan ettiğini, hatta reddettiğini biliyoruz. Velhâsıl, “adalet”
herkesin kendi menfaatine kararlar beklediği bir sistemin adı hâline gelmiş
durumda.
Canan
Kaftancıoğlu’nun, geçen hafta Yargıtay’ca onanan cezaları, bir kez daha
birileri için mağduriyet malzemesi oldu. Savcılardan başlayan, hâkimlerle devam
eden “Sarayın adamı” yakıştırması, yüksek yargı mensuplarını da içine aldı.
Kararın hukukî değil siyâsî olduğu ve vicdanları yaraladığı iddiaları havada
uçuştu.
Benim
hatırladığım, en son 2 ay önce Kılıçdaroğlu’na açtığı bir dâvâyı kaybetti
Erdoğan.
Hatırlayamadıklarım
için internette bir tarama yapayım dedim. Bulduklarım, anket şirketlerinin
sonuçlarını aratmayacak derecede birbirinden farklıydı. En enteresan veri,
Kemal Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik’in açıklamasındaydı. Çelik, Temmuz
2021’de yaptığı açıklamada, müvekkiline 2011’den beri Erdoğan tarafından
açılmış olan 44 tazminat dâvâsından 21’inin nihaî olarak sonuçlandığını ve
bunlardan 18’ini kendilerinin kazandığını iddia etmiş.
İddia
doğruysa, yıllardır “Erdoğan yargısı”, “Sarayın hâkimleri” diyerek dert
yandıkları adalet sisteminin, aslında “Kılıçdaroğlu yargısı”, “CHP’nin
hâkimleri” şeklinde sonuç verdiğini söyleyebiliriz. Yani Kaftancıoğlu kararının
ardından yeri göğü inleten, mahkemelere hâkimlik yapan Erdoğan’mış gibi,
sonuçlardan Cumhurbaşkanı’nı sorumlu tutan Kılıçdaroğlu, mesele kendi dâvâları
olunca çoğundan memnun ayrılmış.
Şimdi
Kemal Bey’e soruyorum: Erdoğan’ın rakibi İstanbul İl Başkanınız mı ki ana muhalefet
liderinin değil de onun dâvâlarına müdahale ediyor? Kazandığınız dâvâların
hâkimleri, sizin lehinize karar verdiklerine göre, sizin adamınız mı oluyor?
Beş
ayrı mahkeme kararının üçünü onaylayıp ikisini bozan Yargıtay üyeleri, beşte üç
oranında Erdoğancı, beşte iki oranında Erdoğan karşıtı mı?
Olay
çok net! Yargıtay gerçekten vicdanları sızlatan bir karar verdi. Ancak bu
karar, muhalefettekilerin iddia ettiği gibi siyâsî vicdan değil, Türk milletinin
millî ve manevî vicdanını yaralamıştır. Zira CHP’lilerin bile “Ceza alır”
dediği, Kaftancıoğlu’nun teröre ve teröriste açık destek veren paylaşımlarından
aldığı cezaları bozdu Yargıtay.
Peki,
biz ne yapacağız şimdi? Meydanlara çıkıp, “Vesayet rejiminin hâkimleri bunlar”
diye bas bas bağıracak mıyız? Ya da kararı kabul etmeyip “Canan Kaftancıoğlu bizim
il başkanımızdır” diyen CHP’liler gibi, “Bozma kararını kabul etmiyoruz” deyip
etrafına demir parmaklıklar mı öreceğiz?
Hayır!
Yaralanmış vicdanlarımızı, “Şeriatın kestiği parmak acımaz” diyeceğimiz güne
kadar hukukun üstünlüğü ile teselli edeceğiz. Razı olacağız...
Haydi,
CHP kendi il başkanı için ayağa kalktı, ya diğerleri?
Kendi
teşkilâtının bile sevmediği iddia edilen Kaftancıoğlu’nu, sırf iktidara vurmak
adına savunmak zorunda kalan, CHP dışındaki muhalif siyasileri biz nereye
koyacağımızı biliyoruz da, kendi seçmenleri nereye koyacaklar acaba?
Öyle
ya, PKK kurucusu terörist Sakine Cansız’ın ölümünü insanlığın ölümü gibi gören,
MLKP kurucusu terörist Hasan Ocak’a selâm çakan, 24 Nisan’da “Tarihte bugün:
Ermeni soykırımı başladı” mesajı paylaşıp herkesi Taksim’e eylem yapmaya
çağıran bir kadını korumak ve kollamak için miting düzenleyen CHP’nin yol
arkadaşı partiler birer birer destek mesajları verdiler. O partilerin
seçmenleri bu desteği görmezden gelebilecekler mi? Ya da Yavuz Ağıralioğlu gibi
BBP kültürü almış, Koray Aydın gibi MHP’de başkanlık yarışına girmiş ve
delegenin üçte birinden oy alabilmiş, Müsavat Dervişoğlu gibi Ülkü Ocakları
Başkanlığı yapmış, kartvizitlerinde hâlâ ülkücülüklerini taşıyan isimler, Meral
Hanım’a rağmen İyi Parti’nin basın açıklamasının aksine bir duruş
gösterebilecekler mi? Yoksa herkesin aslına rücû edeceği günler geliyor mu?
Aslında
olay şu: Bir adalet sorunu var. Ve bu, bizde daha çok tartışılıyor olsa da bütün
dünyanın sorunu. İnsan eliyle yazılan kanunların yine insan nefsiyle uygulanma ihtimâli
büyütüyor bunu. Allâh’ın kurduğu adalet sistemini yaşatamadığımız sürece de
devam edecek sıkıntı. Bu, şer’i adalet uygulansa herkes mutlu olacak anlamına
gelmiyor tabiî, ama daha güvenilir olacağından şüphe yok. Teknik olarak zor da
olsa insanı düzeltirsek adaleti de düzelteceğimizi unutmayalım.