Diyorlar ki, Cumhurbaşkanı, muhalefetin il başkanını mahkûm etmiş

PKK kurucusu terörist Sakine Cansız’ın ölümünü insanlığın ölümü gibi gören, MLKP kurucusu terörist Hasan Ocak’a selâm çakan, 24 Nisan’da “Tarihte bugün: Ermeni soykırımı başladı” mesajı paylaşıp herkesi Taksim’e eylem yapmaya çağıran bir kadını korumak ve kollamak için miting düzenleyen CHP’nin yol arkadaşı partiler birer birer destek mesajları verdiler. O partilerin seçmenleri bu desteği görmezden gelebilecekler mi?

ÇOK önemli bir siyâsî figür!

Ana muhalefetin olmazsa olmazı!

Anketlerin yükselen değeri!

2023 Seçimlerinde Erdoğan’ın önündeki en büyük engel!

Bu unvanların hepsi bir tek kişiyi işaret ediyor: CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu...

Tabiî ki herkesin anladığı gibi ironiydi yazdıklarım. Hatta 8 yaşındaki kızıma söylesem, “Soğuk espri babacığım” derdi.

Ancak, sizce de sanki bu sıfatların her biri gerçekmiş gibi davranmıyor mu bazıları?

Adalet, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en çok eleştirildiği konulardan biri. Ne hikmetse, Erdoğan’ın da aynı adalet sisteminden defalarca şikâyetçi olduğunu, mahkeme kararlarına isyan ettiğini, hatta reddettiğini biliyoruz. Velhâsıl, “adalet” herkesin kendi menfaatine kararlar beklediği bir sistemin adı hâline gelmiş durumda.

Canan Kaftancıoğlu’nun, geçen hafta Yargıtay’ca onanan cezaları, bir kez daha birileri için mağduriyet malzemesi oldu. Savcılardan başlayan, hâkimlerle devam eden “Sarayın adamı” yakıştırması, yüksek yargı mensuplarını da içine aldı. Kararın hukukî değil siyâsî olduğu ve vicdanları yaraladığı iddiaları havada uçuştu.

Benim hatırladığım, en son 2 ay önce Kılıçdaroğlu’na açtığı bir dâvâyı kaybetti Erdoğan.

Hatırlayamadıklarım için internette bir tarama yapayım dedim. Bulduklarım, anket şirketlerinin sonuçlarını aratmayacak derecede birbirinden farklıydı. En enteresan veri, Kemal Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik’in açıklamasındaydı. Çelik, Temmuz 2021’de yaptığı açıklamada, müvekkiline 2011’den beri Erdoğan tarafından açılmış olan 44 tazminat dâvâsından 21’inin nihaî olarak sonuçlandığını ve bunlardan 18’ini kendilerinin kazandığını iddia etmiş.

İddia doğruysa, yıllardır “Erdoğan yargısı”, “Sarayın hâkimleri” diyerek dert yandıkları adalet sisteminin, aslında “Kılıçdaroğlu yargısı”, “CHP’nin hâkimleri” şeklinde sonuç verdiğini söyleyebiliriz. Yani Kaftancıoğlu kararının ardından yeri göğü inleten, mahkemelere hâkimlik yapan Erdoğan’mış gibi, sonuçlardan Cumhurbaşkanı’nı sorumlu tutan Kılıçdaroğlu, mesele kendi dâvâları olunca çoğundan memnun ayrılmış.

Şimdi Kemal Bey’e soruyorum: Erdoğan’ın rakibi İstanbul İl Başkanınız mı ki ana muhalefet liderinin değil de onun dâvâlarına müdahale ediyor? Kazandığınız dâvâların hâkimleri, sizin lehinize karar verdiklerine göre, sizin adamınız mı oluyor?

Beş ayrı mahkeme kararının üçünü onaylayıp ikisini bozan Yargıtay üyeleri, beşte üç oranında Erdoğancı, beşte iki oranında Erdoğan karşıtı mı?

Olay çok net! Yargıtay gerçekten vicdanları sızlatan bir karar verdi. Ancak bu karar, muhalefettekilerin iddia ettiği gibi siyâsî vicdan değil, Türk milletinin millî ve manevî vicdanını yaralamıştır. Zira CHP’lilerin bile “Ceza alır” dediği, Kaftancıoğlu’nun teröre ve teröriste açık destek veren paylaşımlarından aldığı cezaları bozdu Yargıtay.

Peki, biz ne yapacağız şimdi? Meydanlara çıkıp, “Vesayet rejiminin hâkimleri bunlar” diye bas bas bağıracak mıyız? Ya da kararı kabul etmeyip “Canan Kaftancıoğlu bizim il başkanımızdır” diyen CHP’liler gibi, “Bozma kararını kabul etmiyoruz” deyip etrafına demir parmaklıklar mı öreceğiz?

Hayır! Yaralanmış vicdanlarımızı, “Şeriatın kestiği parmak acımaz” diyeceğimiz güne kadar hukukun üstünlüğü ile teselli edeceğiz. Razı olacağız...

Haydi, CHP kendi il başkanı için ayağa kalktı, ya diğerleri?

Kendi teşkilâtının bile sevmediği iddia edilen Kaftancıoğlu’nu, sırf iktidara vurmak adına savunmak zorunda kalan, CHP dışındaki muhalif siyasileri biz nereye koyacağımızı biliyoruz da, kendi seçmenleri nereye koyacaklar acaba?

Öyle ya, PKK kurucusu terörist Sakine Cansız’ın ölümünü insanlığın ölümü gibi gören, MLKP kurucusu terörist Hasan Ocak’a selâm çakan, 24 Nisan’da “Tarihte bugün: Ermeni soykırımı başladı” mesajı paylaşıp herkesi Taksim’e eylem yapmaya çağıran bir kadını korumak ve kollamak için miting düzenleyen CHP’nin yol arkadaşı partiler birer birer destek mesajları verdiler. O partilerin seçmenleri bu desteği görmezden gelebilecekler mi? Ya da Yavuz Ağıralioğlu gibi BBP kültürü almış, Koray Aydın gibi MHP’de başkanlık yarışına girmiş ve delegenin üçte birinden oy alabilmiş, Müsavat Dervişoğlu gibi Ülkü Ocakları Başkanlığı yapmış, kartvizitlerinde hâlâ ülkücülüklerini taşıyan isimler, Meral Hanım’a rağmen İyi Parti’nin basın açıklamasının aksine bir duruş gösterebilecekler mi? Yoksa herkesin aslına rücû edeceği günler geliyor mu?

Aslında olay şu: Bir adalet sorunu var. Ve bu, bizde daha çok tartışılıyor olsa da bütün dünyanın sorunu. İnsan eliyle yazılan kanunların yine insan nefsiyle uygulanma ihtimâli büyütüyor bunu. Allâh’ın kurduğu adalet sistemini yaşatamadığımız sürece de devam edecek sıkıntı. Bu, şer’i adalet uygulansa herkes mutlu olacak anlamına gelmiyor tabiî, ama daha güvenilir olacağından şüphe yok. Teknik olarak zor da olsa insanı düzeltirsek adaleti de düzelteceğimizi unutmayalım.