ZİNA ve eşcinsellik;
Zebur, Tevrat, İncil ve Kur’ân’da yasaklanmış ve haram kılınmıştır.
Ankara
ve İzmir Baroları başta olmak üzere bazı sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile
CHP başta olmak üzere bazı siyâsî parti sözcüleri, bu gerçeği dile getiren
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a hakaretler yağdırarak linç girişiminde
bulundular.
Görünürde
hedefleri Diyanet İşleri Başkanı Erbaş idi, ancak kullanılan ifadelere baktığımızda
asıl hedeflerinin Kur’ân-ı Kerîm ve İslâm olduğu aşikârdır. Hakaret ve linç
girişimi sırasında kullandıkları ifadeleri burada tekrar etmek istemiyorum.
Zira bu, onların arzu ettiği bir husustur.
***
İslâm
dini, ona inananların dinidir. İslâm’ın günah ve haram kıldıkları da ona inananları
bağlar. Dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın Ramazan’ın ilk gününe denk
gelen Cuma günü söyledikleri, itiraz edenleri bağlamaz. Onların bu sözleri
üzerlerine alınmalarını gerektiren bir durum yok.
Peki,
niye buna rağmen ortalığı ayağa kaldırdılar?
Son
zamanlarda Türkiye’de çatışmaya dönüştürülebilecek bütün hususlar üzerinde
titizlikle çalışılıyor. Dinî tartışmalar başta olmak üzere eşcinsellik de
bunların arasında yer alıyor. Diyanet İşleri Başkanı’nın bu hutbesinden sonra
koro hâlinde düğmeye basmalarının altında bu gerçek yatıyor.
Ülkemizde
Dernekler Kanunu’na göre kurulan 20’ye yakın LGBTi derneği var. Bu derneklerin
adlarında, “LGBTi” kısaltmasında yer alan kelimelerin biri veya birkaçı bulunabildiği
gibi, cinsel sağlık, cinsiyet kimliği, cinsel şiddet, cinsel yönelim ve benzeri
ifadeler kullanılmaktadır.
Söz
konusu derneklerin amaçları arasında; toplumun her alanında yaşanan ve özelde
cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli şiddet, baskı, sosyal dışlama ve
ayrımcılıkları ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar yapılacağı, eşcinsel,
biseksüel ve transseksüellerin varoluşlarının destekleneceği, cinsel şiddete
maruz bırakılmış kadınlar ve transseksüel bireyler arasında dayanışma
sağlanacağı, hedef kitle kadın çocuk ve LGBTi olmak üzere her türlü şiddet,
baskı ve ayrımcılığın önüne geçerek mücadele yöntemleri geliştirileceği yer
almaktadır.
Bu
kuruluşlara 2016, 2017 ve 2018 yıllarında başka devlet ve kuruluşlar tarafından
34 milyon dolar para transfer edilmiştir.
Kırmızı
Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği’ne 26 milyon 600 bin dolar,
Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği’ne 3 milyon 900 bin dolar, Kaos Gey ve
Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği’ne 2 milyon 200 bin dolar,
Hayat Lezbiyen Gey Biseksüel Travesti ve Transeksüel Dayanışma Derneği’ne 500
bin dolar, Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’ne 400 bin dolar, Cinsel Şiddete
Karşı Hukukî Yardım Derneği’ne 200 bin dolar, Siyah Pembe Üçgen İzmir Cinsel
Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Araştırmaları ile Ayrımcılığına Karşı Dayanışma
Derneği’ne 150 bin dolar, Mersin 7 Renk Lezbiyen Gey Biseksüel Trans Eğitim
Araştırma ve Dayanışma Derneği’ne 40 bin dolar, Hak Eşitlik Varoluş için
Lezbiyen Gey Biseksüel Transseksüel İnterseksüel Derneği’ne 30 bin dolar, Genç
Lezbiyen Gey Biseksüel Trans İnterseks Gençlik Çalışma ve Dayanışma Derneği’ne
4 bin dolar havâle edilmiştir.
Parayı
kimler mi havâle ediyor?
Şemsiye
Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği’ne 26 milyon 600 bin dolarlık yardımın
24 bin doları ABD Büyükelçiliği’nden…
Ayrıca
bu derneklere ABD, Hollanda, Almanya, İngiltere, İsveç, Norveç, Lüksemburg, Fransa,
Finlandiya, Belçika, Güney Afrika, Kanada, İsviçre, İrlanda, Danimarka, İsrail
ve Meksika’da bulunan bazı kuruluşlar tarafından milyon dolarlar gönderildi.
AB
ülkelerinden ve AB fonlarından 7 milyon 800 bin dolar, BM’den 2 milyon dolarlık
transferler gerçekleştirildi.
***
Türkiye’de
özellikle son bir yıldır sapkınlıklarını meydanlara taşıyan bu yapılara yönelik
destekler parayla bitmiyor. Siyâsî destek başta olmak üzere her türlü söylem ve
medya desteği de veriliyor.
Hepimiz
hatırlayacağız, yine 2019 yılının Ramazan ayında da benzer kampanyalar
gerçekleştirmişlerdi.
Ramazan
ayında yapmak istedikleri eylemler, bazı illerimizin valilikleri tarafından
yasaklanmıştı. İzin vermeyen valilerimizi ziyaret eden AB üyesi ülkelerin büyükelçileri
izin için ricacı olmuşlardı. Batılıların ricasının nasıl olduğunu varın, siz
hesaplayın!
Yine
bu sapkınların etkinliklerine izin vermeyen Rektör de aynı şekilde aynı
büyükelçiler tarafından ziyaret edildi.
Bu
sapkınlar, aldıkları bu desteklerle bırakın kendi sapkınlıklarını istedikleri
gibi yaşamayı, Ankara Barosu’nun bildirisinden anlaşılacağı gibi, yaptıkları
iğrençliği eleştirenleri linç etme noktasına dahi vardırdılar.
Geçmişleri
dört binyıl öncesinin Lût kavmine uzanan bu sapıklara söyleyeceğimiz tek söz
var: “Dinsel tercihimizi sizin sapkın
cinsel terhiniz yüzünden değiştirecek değiliz. Gidin, sahibinizin kapısında
havlayın!”