Dinsel tercihimizi cinsel tercihiniz için değiştiremeyiz!

Geçmişleri dört binyıl öncesinin Lût kavmine uzanan bu sapıklara söyleyeceğimiz tek söz var: “Dinsel tercihimizi sizin sapkın cinsel terhiniz yüzünden değiştirecek değiliz. Gidin, sahibinizin kapısında havlayın!”

ZİNA ve eşcinsellik; Zebur, Tevrat, İncil ve Kur’ân’da yasaklanmış ve haram kılınmıştır.

Ankara ve İzmir Baroları başta olmak üzere bazı sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile CHP başta olmak üzere bazı siyâsî parti sözcüleri, bu gerçeği dile getiren Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a hakaretler yağdırarak linç girişiminde bulundular.

Görünürde hedefleri Diyanet İşleri Başkanı Erbaş idi, ancak kullanılan ifadelere baktığımızda asıl hedeflerinin Kur’ân-ı Kerîm ve İslâm olduğu aşikârdır. Hakaret ve linç girişimi sırasında kullandıkları ifadeleri burada tekrar etmek istemiyorum. Zira bu, onların arzu ettiği bir husustur.

***

İslâm dini, ona inananların dinidir. İslâm’ın günah ve haram kıldıkları da ona inananları bağlar. Dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın Ramazan’ın ilk gününe denk gelen Cuma günü söyledikleri, itiraz edenleri bağlamaz. Onların bu sözleri üzerlerine alınmalarını gerektiren bir durum yok.

Peki, niye buna rağmen ortalığı ayağa kaldırdılar?

Son zamanlarda Türkiye’de çatışmaya dönüştürülebilecek bütün hususlar üzerinde titizlikle çalışılıyor. Dinî tartışmalar başta olmak üzere eşcinsellik de bunların arasında yer alıyor. Diyanet İşleri Başkanı’nın bu hutbesinden sonra koro hâlinde düğmeye basmalarının altında bu gerçek yatıyor.

Ülkemizde Dernekler Kanunu’na göre kurulan 20’ye yakın LGBTi derneği var. Bu derneklerin adlarında, “LGBTi” kısaltmasında yer alan kelimelerin biri veya birkaçı bulunabildiği gibi, cinsel sağlık, cinsiyet kimliği, cinsel şiddet, cinsel yönelim ve benzeri ifadeler kullanılmaktadır.

Söz konusu derneklerin amaçları arasında; toplumun her alanında yaşanan ve özelde cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli şiddet, baskı, sosyal dışlama ve ayrımcılıkları ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar yapılacağı, eşcinsel, biseksüel ve transseksüellerin varoluşlarının destekleneceği, cinsel şiddete maruz bırakılmış kadınlar ve transseksüel bireyler arasında dayanışma sağlanacağı, hedef kitle kadın çocuk ve LGBTi olmak üzere her türlü şiddet, baskı ve ayrımcılığın önüne geçerek mücadele yöntemleri geliştirileceği yer almaktadır.

Bu kuruluşlara 2016, 2017 ve 2018 yıllarında başka devlet ve kuruluşlar tarafından 34 milyon dolar para transfer edilmiştir. 

Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği’ne 26 milyon 600 bin dolar, Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği’ne 3 milyon 900 bin dolar, Kaos Gey ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği’ne 2 milyon 200 bin dolar, Hayat Lezbiyen Gey Biseksüel Travesti ve Transeksüel Dayanışma Derneği’ne 500 bin dolar, Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’ne 400 bin dolar, Cinsel Şiddete Karşı Hukukî Yardım Derneği’ne 200 bin dolar, Siyah Pembe Üçgen İzmir Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Araştırmaları ile Ayrımcılığına Karşı Dayanışma Derneği’ne 150 bin dolar, Mersin 7 Renk Lezbiyen Gey Biseksüel Trans Eğitim Araştırma ve Dayanışma Derneği’ne 40 bin dolar, Hak Eşitlik Varoluş için Lezbiyen Gey Biseksüel Transseksüel İnterseksüel Derneği’ne 30 bin dolar, Genç Lezbiyen Gey Biseksüel Trans İnterseks Gençlik Çalışma ve Dayanışma Derneği’ne 4 bin dolar havâle edilmiştir.

Parayı kimler mi havâle ediyor?

Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği’ne 26 milyon 600 bin dolarlık yardımın 24 bin doları ABD Büyükelçiliği’nden…

Ayrıca bu derneklere ABD, Hollanda, Almanya, İngiltere, İsveç, Norveç, Lüksemburg, Fransa, Finlandiya, Belçika, Güney Afrika, Kanada, İsviçre, İrlanda, Danimarka, İsrail ve Meksika’da bulunan bazı kuruluşlar tarafından milyon dolarlar gönderildi.

AB ülkelerinden ve AB fonlarından 7 milyon 800 bin dolar, BM’den 2 milyon dolarlık transferler gerçekleştirildi.

***

Türkiye’de özellikle son bir yıldır sapkınlıklarını meydanlara taşıyan bu yapılara yönelik destekler parayla bitmiyor. Siyâsî destek başta olmak üzere her türlü söylem ve medya desteği de veriliyor.

Hepimiz hatırlayacağız, yine 2019 yılının Ramazan ayında da benzer kampanyalar gerçekleştirmişlerdi.

Ramazan ayında yapmak istedikleri eylemler, bazı illerimizin valilikleri tarafından yasaklanmıştı. İzin vermeyen valilerimizi ziyaret eden AB üyesi ülkelerin büyükelçileri izin için ricacı olmuşlardı. Batılıların ricasının nasıl olduğunu varın, siz hesaplayın!

Yine bu sapkınların etkinliklerine izin vermeyen Rektör de aynı şekilde aynı büyükelçiler tarafından ziyaret edildi.

Bu sapkınlar, aldıkları bu desteklerle bırakın kendi sapkınlıklarını istedikleri gibi yaşamayı, Ankara Barosu’nun bildirisinden anlaşılacağı gibi, yaptıkları iğrençliği eleştirenleri linç etme noktasına dahi vardırdılar.

Geçmişleri dört binyıl öncesinin Lût kavmine uzanan bu sapıklara söyleyeceğimiz tek söz var: “Dinsel tercihimizi sizin sapkın cinsel terhiniz yüzünden değiştirecek değiliz. Gidin, sahibinizin kapısında havlayın!”