Din hayat kılavuzudur, istismar aracı değil!

Her yanlışın toplumsal bir duyarlılıkla, o duyarlılığı rahatsız ettiği için, ortak paydaya zarar verdiği ve doğrulara gölge ettiği için eleştirildiği, âdâbın her şeye rağmen korunduğu bir ortam, bir kez daha anladık ki, bugünün Türkiye’sinde bu kafalarla mümkün değil!

YILLAR önce birileri, başrol oyuncusu olarak şeyh kılığına sokulmuş, mağduru dahi özel eğitilmiş olan kurguda amacı belli senaryoları vizyona sokmuşlardı.

Günde bin beş yüz kez her kanalda dönüp duran görüntüleri izledik. Tekrar tekrar dondurulup başa saran kareleri insanı dehşete düşüren sesin o unutulmaz tonlamasını duyduğumuz her seferinde hayret, öfke, iğrenme hisleriyle dolduk.

Yalnızca o haberlerde gördüğümüz kadarıyla tanısaydık dindarları, onlardan biri olmasaydık, nerede kötülük varsa din kaynaklı olduğunu sanacaktık. Amaç da bu idi zaten.

Sadece dine düşmanlıklarının değil, bu düşmanlıkla kazanmaya çalıştıkları politik çıkarlarının, pompaladıkları şeyh balonları kadar büyük olduğunu gördük.

O zamanlar seksenler, doksanlar idi... Câhilliği ile kullanılan, din soytarısı adamların (!) çirkinlikleri üzerinden bize, inancımıza saldıran insanlar vardı. Şimdi yıl, 2020… Yine bir sözde şeyh çıkmış sapıklığını örtmek ve amacına kolayca ulaşmak için din kılıfını kullanan… Yine cehâletin ne büyük bir belâ olduğunun örneği daha!

Değişen bir şey yok. Kendini şeyh bildiren bir sapık, içinde din geçince hiçbir hak hukuk ihlâlinin, sapkınlığın, çirkinliğin olmayacağını akıl dahi edemeyen müsveddeler... Acıyor insan, sadece acıyor!

Ama bu bahane ile kocaman bir kitleyi acıtmak isteyen insanlarda da değişen bir şey yok. Yine başladılar imam-hatip okulları üzerinden saldırmaya!

Daha bu hafta bir üniversitenin iki akademisyeni arasında yaşanan ahlâksızlığı ve bunun yıllarca tehdit, şantaj ve de tecavüzle sürdüğü iddiası medyada yer aldı. Olay adlî aşamada… Bu çirkin örnekle tüm akademisyenleri karalayacak mıyız? İmam-hatipli olup olmadıklarına bakarak saldıracak yahut savunacak mıyız? Bu mudur ahlâk?

“İnsanın kendisine ve yaşadığı çevreye, topluma dair sorumluluklarının ve dolayısıyla aslında sınırlarının fark edilmesi” derim ahlâk için. Kendi tanımım bu. Dolayısıyla ahlâklı kişi, bu farkındalığa sahip olan kişidir.

Ne dini sömürerek insanları taciz eden bir sözde şeyh ahlâklıdır, ne bu örnek üzerinden milyonlarca insanı itham eden yüksek unvanlı sözde aydınlar!

Her yanlışın toplumsal bir duyarlılıkla, o duyarlılığı rahatsız ettiği için, ortak paydaya zarar verdiği ve doğrulara gölge ettiği için eleştirildiği, âdâbın her şeye rağmen korunduğu bir ortam, bir kez daha anladık ki, bugünün Türkiye’sinde bu kafalarla mümkün değil!

Bu kutlu din, aklı ve ilmi hatırlatır inanan insana habire: “Hiç fikretmez misiniz?”