Dikkat/sizsiniz

Dikkat dağınıklığını zaman zaman herkesin yaşaması mümkündür. Dikkati dağılan kişilerin işi toparlaması oldukça zordur. Bu kişiler zihinlerini toplayıp konuları aktarmada güçlük yaşarlar.

Hayatın düşmanı: dikkatsizlik

DİKKATİNİ verememe, konsantrasyon sağlayamama, odaklanamama, zihinsel veya bedensel bir etkinlik yaparken çalışılan konu ya da yapılan işe kendini verememe, hayâl kurma, dalma, kopma, anda kalamama, zihnin başka yere kayması, beden bulunduğu yerdeyken zihnin başka yere gitmesi ve benzeri sorunları yaşamayan kalmadı. Kısaca dikkat sorunu, hemen hemen her insanın yaşadığı temel problemlerden biri hâline geldi.

Dikkat sorununun geldiği boyutları Tony Buzan şu cümlelerle en güzel şekilde ifade etmektedir. “Hayatım konferanslarla geçiyor, dünyayı geziyorum, dünyanın neresinde olursa olsun, insanlara dönüp ‘Kaçınızda konsantrasyon sorunu var?’ diye sorduğumda insanların yüzde 95’i elini kaldırıyor. Elini kaldırmayan yüzde 5 ise zaten beni dinlemeyenlerdir.”

Bu durum net olarak gösteriyor ki, herkes bu sorunu bir şekilde yaşamaktadır. Yalnızca yönleri ve oranları farklıdır.

“Dikkatsizlik hayatın düşmanıdır” der William Shakespeare. Dikkatin dağılması ve konsantrasyonun bozulması sebebiyle çalışma veriminin düşmesi, yapılan işlerin başında geçen zaman kaybına yol açar. Öğrenciysek ders başında geçen sürenin uzamasına, tatminsizliğe, hem de zevk veren etkinliklere daha az zaman ayırmaya neden olur. Diğer taraftan da başarının düşmesine, zevk veren etkinliklere zaman ayıramamaya ve yaşam kalitesi açısından okuldan ve eğitimden uzaklaşmaya sebep olur.

Yapılan işten verim alamamak kişiyi mutsuzluğa, huzursuzluğa, kaçınma veya çekilme psikolojisine iter. İş yaparken farkındalık düzeyini geliştirmek, çalışmak, öğrenmek, düşünmek, verimi artırmak ve başarıya ulaşmak yönünde fiziksel ve zihinsel enerjiyi çalışılan noktaya yoğunlaştırmak için bilinçli şekilde çalışmak gerekir. Verimli bir çalışmanın oluşması içinse olumsuz etkileyicilerin tesirinde kalmadan çalışılan konuya dikkat vermek ve konsantrasyon becerilerinin kazanımı gerekir.

Yoğunlaşma, Edison’un da deyimiyle, “bezginlik duymadan, fiziksel ve zihinsel enerjiyi tek bir noktaya sürekli uygulama yeteneğidir”. Yani konsantrasyon dediğimiz şey, kısaca, bir konu üzerinde çalışırken zihnimizi o konu üzerinde tutup diğer etmenleri dışlayarak dikkat süresinin artırılmasıdır.

Ders çalışırken dikkati verememe ve bir türlü konsantre olamama en çok yaşanan sorunların başında gelmektedir. Bu faktörler genelde üç şekilde oluşur: (a) Okurken, çalışırken, dinlerken, zihinde konuyla alâkalı veya alâkasız görüntüler oluşur. Oluşan görüntüler alâkasız olayları bizlere hatırlatır ve bir türlü konuya odaklanamayız. (b) Zihinde konuyla alâkalı veya alâkasız, olumlu veya olumsuz iç konuşmalar, sorgulamalar ve tartışmalar oluşur. İç konuşmalara takılıp kalırız. Bu durumda konudan kopar ve iç dünyamızda başka diyarlara gideriz. (c) Okuduğumuz veya dinlediğimiz konuları iç dünyamızda yaşamaya ve hissetmeye başlarız. Hissettiğimiz duyguların çağrıştırdığı başka duygulara kapılıp gideriz.

İç dünyamızda oluşan görüntü, ses ve duyguların etkisinde kaldığımızda ve konudan uzaklaştığımızı hissettiğimizde, kendimizi konuya odaklanmaya zorlarız. Bazen de öyle diyarlara gitmişizdir ki bir daha çalışılan konuya dönemeyiz. Dikkatini konuya veremeyen, konsantrasyonu sürdüremeyen bir kişi, masa başında saatlerini boşa harcar. Beklediği verimi alamayınca çalışmadan soğur. Bir dönem sonra ise tamamen uzaklaşır. Bu uzaklaşma ve soğumanın oluşturduğu duygu durumu ise bilinçaltının yapacağı genelleme ile tüm çalışmalarına yansır.

Dikkati çalışılan konuya verememek ve konsantre olamamak, doğuştan gelen bir durum değildir. Konsantre olmak, hayatın içinde yaşayarak öğrenilebilen bir beceridir. Bu gerçekten yola çıkarak “dikkatli olmak, konsantre olabilmek, verimli çalışma ve motivasyon” birer öğrenilebilen beceridir.

Dikkat hakkında bilinmesi gerekenler

Dikkat her an vardır; önemli olan, bunun çalışılan konu üzerinde toplanabilmesidir.

Dikkat doğuştan gelen bir yetenek değil, hayatın içinde, yaşayarak, öğrenerek geliştirilen bir beceridir.

Dikkat, çalışılan konuya kendini vermektir. Dikkat, kararlı ve sistemli bir çalışma ile her alanda zamanla geliştirilebilen bir alışkanlıktır. Dikkat beynin algı kanallarını açar ve öğrenmeyi kolaylaştırır. Dikkati çalışılan konuya yoğunlaştırmak, kolay anlama ve çabuk öğrenme avantajları sağlar.

Dikkat, konsantrasyon ve motivasyon eksikliğinin nedenleri

Dikkat dağıtan faktörleri doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen onlarca etmen sıralanabilir. Bu etkileyiciler ya çevreden gelir veya kişinin zihninden kaynaklanır. Çevresel faktörleri dış sebepler, zihinsel faktörleri ise iç sebepler başlığı altında incelediğimizde şunlarla karşılaşırız:

1- Zihin dağılmasına yol açan iç sebepler: Zihinsel etmenler, algı ve bellek süreçlerinin işleyişindeki yavaşlık (algıda güçlük), çalışmanın bir amacının olmaması veya amaç eksikliği, zamanı verimli kullanamamak, hazır bulmuşluk (emek vermeden sahip olunan bilgiler), uykusuzluk, açlık/aşırı tokluk, yorgun veya gergin olarak çalışmak, aşırı kaygı, önemsiz konuların zihni olması gerekenden fazla oyalaması, aşırı veya yetersiz motivasyon, zihinsel dalgınlık, çalışırken zihnin istemli/istemsiz geriye çıkması (hayâl kurmak), çalışılan konu ile ilgisi olmayan alanlardaki soruların ve sorunların akla gelmesi, duygusal gerilimler, anlayamama endişesi, uygun bir ödül veya ceza sisteminden yoksunluk, ilginin konu bütünlüğünden ziyade ayrıntılara yönelmesi, başarma/yapma ve kendine güven duygusunun eksikliği, başarı hazzından yoksunluk, eksik bilgi altyapısı, çalışmalarının neticesini görememe, çalışmayı sürekli erteleme, çalışma stratejisi eksikliği, yoğun/monoton veya ağır iş yükü, bilgileri soyutlaştıramama/somutlaştıramama, “Hayır” diyememek ve psikolojik rahatsızlıklar.

2- Zihnin dağılmasına yol açan dış sebepler: Gürültülü ortamlar, müzik dinleyerek ders çalışmak, yatarak çalışmak, loş veya aşırı aydınlatılmış ortamlar, aşırı sıcak/soğuk ortamlar, çevresel şartların uygun olmaması, çalışma ortamında olumsuz uyarıcıların olması, televizyona fazla vakit ayırmak, telefon görüşmelerinin sıklığı ve ayrılan zamanın fazlalığı, çalışma sırasında gezinmek, öğrenilecek bilgilerin düzensiz, dağınık veya eksik olması, otoriter eğitim ortamı ve öğretmen tutumları, sınıf ortamında derse katılamamak, aile içi huzursuzluklar, fizyolojik rahatsızlıklar ve çevresel rahatsızlıklar.

Verimli bir çalışmanın oluşabilmesi için, yukarıda verilen iç ve dış olumsuz etkileyicilerin etkisinde kalmamalı, gerekli düzenlemeler ve hazırlıklar yapılmalıdır. Bu etkileyicileri düzeltmeden ve şartları oluşturmadan çalışmaya başlamak, sürdürmek ve sonlandırmak çok zordur.

Yaşam kalitemizi artırmak

Dikkat dağınıklığı hem çocuklarda, hem de yetişkinlerde sıklıkla görülür. Bir konuda odaklanamama, zihinsel olarak yoğunlaşamama,  bir işte uzun süre çalışılamaması durumu dikkat dağınıklığıdır. Dikkat dağınıklığı olan kişi, karşısında konuşan kişilere kendisini verip dinleyemez. Çoğu zamansa bu durumundan dolayı yanlış algılanan kişi, bulunduğu ortamlarda suçlanır veya dışlanır.

Dikkat dağınıklığı, yukarıda bir kısmını bahsettiğimiz farklı sebeplerden dolayı görülebilir. Bu nedenlerde kişiden kişiye farklılık görülür. Özellikle dikkat edilmesi gereken bir husus ise, dikkat dağınıklığı nedeninin başında beyinde hasara yol açan hastalık veya bir başka sebebin varlığıdır. Buna dikkat etmek ve ayrımını yapabilmek gerekir.

Yine önemli bir ayrıntı şu ki; dikkat dağınıklığı çocuklarda ve yetişkinlerde farklı olarak görülür. Çocuklar derslerine odaklanamazlarken, yetişkinlerse verimli çalışamazlar. Aceleci ve panik tavırları hata yapmalarına sebep olur.

Bahsettiğimiz sorunları aşmak için daha bilinçli, sistemli ve yaşamımıza olumlu katkılar sunacak, kendi öğrenme ve algımıza uygun çalışmalar yaparak yaşam kalitemizi artırmak biraz da bizim elimizdedir.