Dikkat, karar veriyorum!

İllâ ki yetişkin olmanıza gerek yok, henüz küçük bir çocukken bile elinizi sıcak bir çaydanlığa bir kere dokundurduğunuzda ve eliniz yandığında, artık bir daha elinizi çaydanlığın üstüne bastırmak gibi bir karar vermezsiniz. Çünkü bu, bilinçli bir tercihten çok, öğrenilen bir davranıştır.

HER sabah yeni gelen günün aydınlığıyla gözlerimi açtığımda, yine bir yığın karar vermem gereken durum olduğunun farkına varıyor ve gülümsüyorum. Neden mi? Çünkü karar vereceğim bir şeylerin olması, benim için hayatın devam ettiğinin göstergelerinden bir tanesi.

Sabahları yaptığım rutinleri cepte sayıyor ve kahvaltı için ne hazırlayacağıma, ne giyeceğime, gün içinde hangi işleri bitireceğime, arkadaşımla kaçta kahve içebileceğime, akşam için ne yemek yapılacağına ve daha birçok konuya dair karar veriyorum.

“Karar” kelimesi, sözlüklerde “bir iş veya sorun hakkında düşünülerek verilen kesin yargı” anlamıyla yerini alıyor. Burada kendimce bir kırmızı kalemle işaretlediğim nokta, verdiğimiz bütün kararların “bir düşünme süresi sonunda” oluşması üzerinde duruyor.

Evet, her gün onlarca karar vermek durumunda kalabiliyoruz. Geniş bir süreci düşündüğümüzde ne giyeceğimiz, hangi işi ne zaman ve ne kadar sürede yapacağımız, akşama hangi yemeği yapacağınız gibi konular her ne kadar kısa gibi görünüyor olsa da bir insanın yaşam süresini düşünürsek, tüm bunların hayli zaman aldığını hesaplayabiliriz.

İnsanın, bazen içinden geldiği gibi, bazı zamanlarda ise ince eleyip sık dokuyarak belli düşünme aşamalarından sonra verebildiği zor kararlar vardır. Nasıl bir kariyer plânı yapılacağı ya da evlenme teklifine ne cevap verileceği gibi önemli kararlar söz konusu olduğunda geceler boyu uykusuz kalınabilir. Bazense aracımızı aniden frene basıp durdurmamız ya da yön değiştirmemiz gereken anlar vardır. Yani olabildiğince anlık almamız gereken kararlar... Anlık kararları alabilmek de bir hayli zordur; sadece düşünme süreniz kısa olduğu için zamanınızdan çalmaz, lâkin sonuçları açısından insan kendini yüksek bir dağın karşısında buluverir.

Kabul ediyorum, karar vermek, birçoğumuz için oldukça zor bir süreçtir. Fakat bir karar verdiğimizde, ilerlediğimiz süreç, hedefi ve hemen akabinde hedefin bizim için değerini belirlemek, bu hedefe ulaşabilmek adına uygun seçenekleri belirlemek ve bu seçenekleri analiz süzgecinden geçirerek yine hedefimizi karşılayacak olan olasılıklara karar vermekle şekillenir. Seçenek tercihimizden sonra elde ettiğimiz tecrübeyi daha sonraki kararlarımızda kullanmak üzere kaydederiz.

Bu süreci yazıya dökerken, mantığım bunun uygun bir yöntem olduğunu söylese de aklım bunun gerçekte böyle olmadığını söylüyor. Duygularımız ve içgüdülerimiz zaman zaman bu sürecin işleyişini bozar. İllâ ki yetişkin olmanıza gerek yok, henüz küçük bir çocukken bile elinizi sıcak bir çaydanlığa bir kere dokundurduğunuzda ve eliniz yandığında, artık bir daha elinizi çaydanlığın üstüne bastırmak gibi bir karar vermezsiniz. Çünkü bu, bilinçli bir tercihten çok, öğrenilen bir davranıştır.

Kimi zamanlarda ise, farkında olarak ya da olmayarak, etki altında kalarak karar veriyoruz. Kimi zaman bir olaydan, kimi zaman bir resim veya sesten, kimi zamanlar da okuduğumuz bir satırdan etkilenebiliyoruz. Geçenlerde izlediğim bir televizyon programındaki yabancı uyruklu bir bayan, “Ben artık İslâm dinini seçtim ve bir Müslüman gibi yaşamaya karar verdim” dedi. Bunun üzerine duygulandım. “Bu kararı nasıl verdin?” diye sorduklarında, “Kur’ân-ı Kerim’i dinlediğimde söylenen kelimeleri anlamıyordum, ama kalbimin atışının hızlandığını fark ettim” dedi. O an tam olarak ne hissettiğini anlamama imkân yok, ama belli ki kalbine kocaman bir yıldız doğmuş. Her ne sebeple, kime veya neye göre almış olursa olsun, dilerim bu ve bunun gibi güzel kararlar artsın, eksilmesin!

Bizler, “Güneşi sağ elime, ayı sol elime verseniz dahi dâvâmdan vazgeçmem!” diyerek kararlılığını ifade eden ve Kâbe’ye Hacerü’l-Esved taşının yerleştirilmesi aşamasındaki tartışmada kararı verip o tartışmaya giren herkesi örtünün bir ucundan tutturarak taşın yerleştirileceği yere kadar taşınmasını sağlayan ve son noktada Kendi mübarek elleriyle şimdiki yerine yerleştiren Hazreti Muhammed (sav) ümmetiyiz.

Siyâsî kararlarımız yok mu? Onlar da var elbette hayatımızda; zaman zaman ülkemizin, kendimizin ve çocuklarımızın geleceği adına oy kullanarak kararlarımızı belirtiyoruz.

Hayatımızda her gün ve her an, yaşadığımız bir süreç içerir karar vermek ve özünde ne istediğimizi bilmemizle ilgili.

Aldığımız veya alacak olduğumuz yeni kararlarda ve aldığımız kararların güzel sonuçlarında buluşmak dileğiyle...