Dijitalleşmeyi nasıl anlıyoruz?

Dijitalleşmeyi başarmış bir Türkiye’nin şimdikinden çok daha iyi düzeyde olacağından kimsenin şüphesi olmamalı. Kişilerin hatâlarını dijital (makine) teknolojilere atmak, tamamen işin ahlâkî boyutudur. Dijital teknolojinin getirisi, götürüsünden katbekat fazladır!

BİR olayı konu olarak seçen VE hesaplama, deney, gözlem veya bunların hepsine dayanan yöntemlerden yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi topluluğuna “bilim” denir.

Bilimden elde edilen verileri kullanarak çevreyi denetlemek, geliştirmek ve değiştirmek için kullandığı araç-gereçlerin tümü ise “teknoloji” olarak adlandırılır. Ek olarak, yeni bir ürünün yapım yöntemlerini, kullanılan aletleri ve bunların kullanım biçimlerini de kapsayan uygulamalı bilime “teknoloji” denir.

Bilimden elde edilip teknoloji yoluyla belli bir kıvama erişen uygulamaların, hammaddelerin işlenip enerji oluşturmak için kullanılmasındaki araçların bütünü ise “sanayi”dir. Sanayide esas maksat, seri üretimin yapılmasıdır.

Bilimsel verilerin ekran üzerinde elektronik olarak gösterilmesine “dijital” denir. Sayı, kodlama ve şifreleme sistemlerine dayalı olarak yapılan elektronik teknoloji ürünleri ise “dijital teknoloji” olarak bilinir.  

Kondansatör, indüktör, direnç, diyot ve transistör gibi devre elemanlarının birbirlerine bağlanmasıyla oluşturulan düzenekler, “elektronik devreleri” oluşturur. Maddelerden oluşturulmuş cansız varlıklardır bunlar. Devre elemanları şekil ve hacimsel değişiklik gösterip temel işlevsel özellik değiştirmezler.   

Elektronik devrelerin birbirleri ile haberleşmesi ve uyumunun sağlanarak çeşitli görevleri yapmak için tasarlanmış elektronik cihazların kullanılabilirliklerini geliştirmeye yarayan komutlar, “yazılım” zincirini oluşturur. Cihaz, bu komutlar dışında bir işlem yapamaz. Çünkü yazılım yoluyla çeşitli görevlerin yaptırıldığı cihazların birer makine olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.

Dijital teknolojinin her sahada uygulamaları bulunmasına rağmen akla ilk gelenler bilgisayar, cep telefonu, sosyal medya ve TV gibi yeni nesil teknoloji ürünleridir. Bunlar arasında hayatı işgal eden en önemli cihaz ise cep telefonudur. Yakın gelecekte bu cihazların hemen hemen hepsi elâstik, katlanabilir ve cüzdan gibi tek bir cihaz hâlini alacaktır. Cep telefonunun en fazla kullanılan dijital ürün olması; kullanım kolaylığı, taşınabilirlik, haberleşmedeki fırsatlar ve sosyal ağ katılımına kolaylık sağlamasındandır.

Dijital teknoloji kullanılırsa kâğıt israfı, baskı ve arşivleme ortadan kalkar. Böylelikle çevreye karşı iki kat duyarlı iş yapıldığı gibi yer israfı da önlenmiş olur. Ayrıca dijital teknolojinin merkezinde internet olduğu için zaman ve ulaşım kaybının da önüne geçilmiş olunur. 

Dijital dönüşümü sağlayan sanayi, şirket, okul, üniversite ve ülkelerin verimlilikleri artar. Gereksiz iş yükü azalıp daha değerli alanlara kayma fırsatı ortaya çıkar. Üretim mâliyetleri düştüğü için ticâret hızlanır ve ekonomi güçlenir. Klâsik soru şudur: Dijital teknoloji dönüşümü olursa bunca insan işsiz kalmaz mı?

Dijital teknolojiyle birlikte insanlarımız da bu teknolojiye ayak uyduracak veya bu yönde eğitimden geçirilecektir. Ayrıca bu alanda yetişmiş insan gücüne ciddî ihtiyaç duyulacağından, artan ihracatla birlikte işsizlik de azalacaktır.

Dijitalleşme tam olarak başarıldığında e-devlet, e-bilet, e-imza, e-defter, e-sağlık, e-fatura, e-posta, e-arşiv ve e-hekim gibi akılımıza gelen gelmeyen ve bunlara ek olarak yeni çıkacak çok sayıda işlem, hayatı son derece kolaylaştıracaktır.

Bunların yanında, cep telefonlarından internet ile dünyanın her alanına erişim kolaylaşmasının yanında hiç şüphesiz riskleri ve olumsuz etkileri bulunmaktadır. Ancak bunların zaten günlük hayattaki durumlar olduğu ve ekrana aktarılmaktan başka bir şey olmadığı unutulmamalıdır.

Bunlardan korunmanın ve dijital teknolojiden sağlıklı faydalanmanın üç önemli noktası bulunmaktadır.

Birincisi, “dijital teknoloji eğitimi”… Bu teknolojilerin günlük hayatın birer parçası olduğu ve ahlâkî ölçütlerin burada da geçerli olduğunun idrak edilmesi gerekir. Ayrıca bu tür durumların birer suç olduğu yasalarla ölçülendirilmektedir.

İkincisi, özellikle “uzaktan öğretim/eğitim” ile de tecrübe edildiği üzere, gençlerin dijital dönüşüme çok kolay ayak uydurduğu, diğerlerinin ise büyük oranda ayak uydurmak istemediği görülmüştür. Oysa dijital teknoloji ürünü cep telefonlarını kullanmakta pek maharetli olan halk, “uzaktan öğretim/eğitim”de yeterli olamadı. Çünkü dönüşüm, emek ve düşünmek istiyor. (Düşünmek ve emek sarf edilecek zor iş olduğu için bundan kaçınılmıştır.)

Üçüncüsü ise, dijitalleşme aşamasında yetersiz teknolojik altyapı eksikliğidir. “Canlı” derslerin kayıt altına alınması istendiğinden yeterli performans elde edilememektedir. Bunun gibi çok sayıda sorunun temelinde ise dördüncü sanayi devrimindeki pozisyon yer almaktadır.

Dördüncü sanayi devriminin ilk aşaması yaşanıyor. Bu sanayi devrimi iki omurga üzerinde yükseliyor; dijital teknoloji ve nanoteknoloji…

Türkiye dijital teknolojide iyi konumda, ancak nanoteknolojide istenen beklentileri karşılamakta zorlanıyor. Bunun da en büyük nedenlerinden biri, hak görünümlü küfrün bazı nanoteknoloji merkezlerinde Türkiye ile cenk ediyor olmasıdır.

Dijitalleşmeyi başarmış bir Türkiye’nin şimdikinden çok daha iyi düzeyde olacağından kimsenin şüphesi olmamalı. Kişilerin hatâlarını dijital (makine) teknolojilere atmak, tamamen işin ahlâkî boyutudur. Dijital teknolojinin getirisi, götürüsünden katbekat fazladır!