BİR olayı konu olarak
seçen VE hesaplama, deney, gözlem veya bunların hepsine dayanan yöntemlerden yararlanarak
sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi topluluğuna “bilim” denir.
Bilimden
elde edilen verileri kullanarak çevreyi denetlemek, geliştirmek ve değiştirmek
için kullandığı araç-gereçlerin tümü ise “teknoloji” olarak adlandırılır. Ek
olarak, yeni bir ürünün yapım yöntemlerini, kullanılan aletleri ve bunların
kullanım biçimlerini de kapsayan uygulamalı bilime “teknoloji” denir.
Bilimden
elde edilip teknoloji yoluyla belli bir kıvama erişen uygulamaların, hammaddelerin
işlenip enerji oluşturmak için kullanılmasındaki araçların bütünü ise “sanayi”dir.
Sanayide esas maksat, seri üretimin yapılmasıdır.
Bilimsel
verilerin ekran üzerinde elektronik olarak gösterilmesine “dijital” denir. Sayı,
kodlama ve şifreleme sistemlerine dayalı olarak yapılan elektronik teknoloji
ürünleri ise “dijital teknoloji” olarak bilinir.
Kondansatör,
indüktör, direnç, diyot ve transistör gibi devre elemanlarının birbirlerine
bağlanmasıyla oluşturulan düzenekler, “elektronik devreleri” oluşturur.
Maddelerden oluşturulmuş cansız varlıklardır bunlar. Devre elemanları şekil ve
hacimsel değişiklik gösterip temel işlevsel özellik değiştirmezler.
Elektronik
devrelerin birbirleri ile haberleşmesi ve uyumunun sağlanarak çeşitli görevleri
yapmak için tasarlanmış elektronik cihazların kullanılabilirliklerini
geliştirmeye yarayan komutlar, “yazılım” zincirini oluşturur. Cihaz, bu
komutlar dışında bir işlem yapamaz. Çünkü yazılım yoluyla çeşitli görevlerin
yaptırıldığı cihazların birer makine olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.
Dijital
teknolojinin her sahada uygulamaları bulunmasına rağmen akla ilk gelenler bilgisayar,
cep telefonu, sosyal medya ve TV gibi yeni nesil teknoloji ürünleridir. Bunlar
arasında hayatı işgal eden en önemli cihaz ise cep telefonudur. Yakın gelecekte
bu cihazların hemen hemen hepsi elâstik, katlanabilir ve cüzdan gibi tek bir
cihaz hâlini alacaktır. Cep telefonunun en fazla kullanılan dijital ürün
olması; kullanım kolaylığı, taşınabilirlik, haberleşmedeki fırsatlar ve sosyal
ağ katılımına kolaylık sağlamasındandır.
Dijital
teknoloji kullanılırsa kâğıt israfı, baskı ve arşivleme ortadan kalkar.
Böylelikle çevreye karşı iki kat duyarlı iş yapıldığı gibi yer israfı da önlenmiş
olur. Ayrıca dijital teknolojinin merkezinde internet olduğu için zaman ve
ulaşım kaybının da önüne geçilmiş olunur.
Dijital
dönüşümü sağlayan sanayi, şirket, okul, üniversite ve ülkelerin verimlilikleri artar.
Gereksiz iş yükü azalıp daha değerli alanlara kayma fırsatı ortaya çıkar.
Üretim mâliyetleri düştüğü için ticâret hızlanır ve ekonomi güçlenir. Klâsik
soru şudur: Dijital teknoloji dönüşümü olursa bunca insan işsiz kalmaz mı?
Dijital
teknolojiyle birlikte insanlarımız da bu teknolojiye ayak uyduracak veya bu
yönde eğitimden geçirilecektir. Ayrıca bu alanda yetişmiş insan gücüne ciddî
ihtiyaç duyulacağından, artan ihracatla birlikte işsizlik de azalacaktır.
Dijitalleşme
tam olarak başarıldığında e-devlet, e-bilet, e-imza, e-defter, e-sağlık,
e-fatura, e-posta, e-arşiv ve e-hekim gibi akılımıza gelen gelmeyen ve bunlara
ek olarak yeni çıkacak çok sayıda işlem, hayatı son derece kolaylaştıracaktır.
Bunların
yanında, cep telefonlarından internet ile dünyanın her alanına erişim kolaylaşmasının
yanında hiç şüphesiz riskleri ve olumsuz etkileri bulunmaktadır. Ancak bunların
zaten günlük hayattaki durumlar olduğu ve ekrana aktarılmaktan başka bir şey
olmadığı unutulmamalıdır.
Bunlardan
korunmanın ve dijital teknolojiden sağlıklı faydalanmanın üç önemli noktası bulunmaktadır.
Birincisi,
“dijital teknoloji eğitimi”… Bu teknolojilerin günlük hayatın birer parçası
olduğu ve ahlâkî ölçütlerin burada da geçerli olduğunun idrak edilmesi gerekir.
Ayrıca bu tür durumların birer suç olduğu yasalarla ölçülendirilmektedir.
İkincisi,
özellikle “uzaktan öğretim/eğitim” ile de tecrübe edildiği üzere, gençlerin
dijital dönüşüme çok kolay ayak uydurduğu, diğerlerinin ise büyük oranda ayak
uydurmak istemediği görülmüştür. Oysa dijital teknoloji ürünü cep telefonlarını
kullanmakta pek maharetli olan halk, “uzaktan öğretim/eğitim”de yeterli
olamadı. Çünkü dönüşüm, emek ve düşünmek istiyor. (Düşünmek ve emek sarf edilecek
zor iş olduğu için bundan kaçınılmıştır.)
Üçüncüsü
ise, dijitalleşme aşamasında yetersiz teknolojik altyapı eksikliğidir. “Canlı”
derslerin kayıt altına alınması istendiğinden yeterli performans elde
edilememektedir. Bunun gibi çok sayıda sorunun temelinde ise dördüncü sanayi
devrimindeki pozisyon yer almaktadır.
Dördüncü
sanayi devriminin ilk aşaması yaşanıyor. Bu sanayi devrimi iki omurga üzerinde
yükseliyor; dijital teknoloji ve nanoteknoloji…
Türkiye
dijital teknolojide iyi konumda, ancak nanoteknolojide istenen beklentileri
karşılamakta zorlanıyor. Bunun da en büyük nedenlerinden biri, hak görünümlü
küfrün bazı nanoteknoloji merkezlerinde Türkiye ile cenk ediyor olmasıdır.
Dijitalleşmeyi
başarmış bir Türkiye’nin şimdikinden çok daha iyi düzeyde olacağından kimsenin şüphesi
olmamalı. Kişilerin hatâlarını dijital (makine) teknolojilere atmak, tamamen
işin ahlâkî boyutudur. Dijital teknolojinin getirisi, götürüsünden katbekat fazladır!