
DİJİTALLEŞME kavramı, insanlık için yeni bir kavram olsa da dijitalleşmenin ortaya çıkardığı değişim ve dönüşüm, dijitalleşme kavramını yaşamın merkezine oturtmuş durumda. İnternet, yapay zekâ, akıllı cihazlar yaşamı o kadar kuşatmış durumda ki onlardan bağımsız yaşam deneyimleri edinmek neredeyse imkânsızlaştı. Bu kuşatılmışlık hâli yaşamın her alanına etki ediyor. Bu etkiler olumlu olabildiği gibi olumsuzluklar da içeriyor. Örneğin yardımlaşma olgusu sosyal medyanın sağladığı geniş alanlara ve kişilere hızlı bir şekilde ulaşabilme olanakları sayesinde yaygınlık kazanabiliyorken, yardımlaşma duygusunun gerçek yaşam deneyimleriyle gerçek yaşam alanlarında öğrenilmesini zorlaştırıyor.
İletişimin sığlaşması ve duygusal körelme
İnternet tabanlı iletişim kanalları sayesinde iletişim hız kazansa ve kolaylaşsa da iletişimdeki derinlik sığlaşmış durumda. Bu sığlık, samimiyet olgusunu çok derin bir şekilde yaralıyor. Bu sığlaşma, duyguların da derinliğini sığlaştırıyor. Öyle ki hasret gibi en temel duygular derinliğini kaybetti. Birini özlemek, birine hasret duymak artık pek mümkün değil. Daha doğrusu dijitalleşme nedeniyle hasret duygusu çok çaba sarf etmeden tatmin edilebiliyor. Hasret duyduğunuz birini telefonla arayabilir, sesini duyabilirsiniz. Ve bu duyguları bir nebze de olsa tatmin edebiliyor insan. Ya da görüntülü konuşup bu tatmine ulaşabiliyor. O da yetmezse birkaç saat içerisinde o kişiyle fiziksel olarak buluşabiliyor.
Bireyselleşme artarken toplumsallaşma zayıflıyor
Dijitalleşme, bireyselleşmeyi de beraberinde getiriyor. İnsanlar ihtiyaç duyduğu birçok şeyi dijitalleşmenin getirdiği imkânlarla başkalarıyla muhatap olmadan yapabiliyor. Bu durum, yaşamı kolaylaştırsa da toplumsal dayanışmayı sığlaştırıyor. Ayrıca dijitalleşmeyle birlikte azalan toplumsallaşma duygusu bireyselleşmeyi olabildiğinde tetikliyor. Bunun sonucunda da kişisel çıkarlar adeta fetişize edilecek derece kutsanıyor. Toplumsallaşmanın sığlaşması komşuluk ilişkilerinden aile içi bağlara, arkadaşlık ve dostluk ilişkilerinden yaşamdaki diğer ilişki türlerine kadar hemen her toplumsal ilişki biçimini zayıflatıyor.
Anonim kimlikler, sorumluluk duygusunun yitimi ve güvensizliğin artışı
Dijitalleşme, insanların kimliklerinden, kişilik özelliklerinden sıyrılmasına da olanak sağladı. Yani dijitalleşme anonim kimliklerin artmasını sağladı. Kişisel ve toplumsal kimliklerinden sıyrılıp anonim kimliklere bürünen kişiler, otokontrol mekanizmalarından da sıyrılıyor. Bu da sorumluluk duygusunu zayıflatıyor. Sorumluluk duygusu zayıfladığında ise insanlar, ahlâkî olmayan eylemler de bulunabiliyorlar. Örneğin hakaret, yalan, manipülasyon ve etik dışı davranışları çok rahat yapabiliyorlar. Bu durum toplumsal güven duygusunun zayıflamasına neden oluyor. Toplumsal güven duygusunun zayıflaması da insanların her şeye ve herkese karşı güvensizlik duymasına ve herkesi potansiyel tehlike olarak görmesine neden oluyor.
Tüm bunları dile getirmek, dijitalleşme olgusunu olumsuzlaştırma girişimi olarak görülmemelidir. Çünkü dijitalleşmenin çok sayıda olumlu etkisi de var. Olumlu etkiler değişim ve dönüşüm çarkına ivme kazandırırken, dijitalleşmenin bilinçsiz kullanımı ya da tüketimi ise özellikle insanî ve toplumsal değerlerin yitimine zemin hazırlayabiliyor. Dolayısıyla bu etkilerden hangisinin daha baskın olacağı, en nihayetinde dijital mecraların bilinçli kullanımı ile doğru orantılıdır.