
GÜNÜMÜZ dünyası son yıllarda giderek artan teknolojik gelişmelere paralel olarak eğitim, sağlık ve ekonomi gibi birçok alanda köklü bir dönüşüm süreci içerisinde yer alıyor. Dijitalleşme ekseninde ortaya çıkan yeni koşullar söz konusu alanlarda olduğu gibi kültürel alanda da önemli bir etki meydana getirmiş durumda. Bugün artık toplumlar ve ülkeler bazında hızla benimsenen ve yaşam pratiklerine son derece kısa bir süre içerisinde yayılan yeni bir kültür anlayışı öne çıkıyor: “Dijital kültür”...
Dijital kültür, en yalın hâliyle modern yaşamın ihtiyaçlarına bir cevap olarak ortaya çıkmış yenilikler çerçevesinde gelişen bir kültürel süreci tanımlıyor. Daha geniş bir tanımla, “ağ toplumunda yaşayan insanların eylemleri ve etkileşimleri aracılığıyla gerçekleştirilen değerler, inançlar, normlar ve uygulamalar dizisi” olarak ifade ediliyor.[i] Buna benzer bir diğer tanımda ise, “bilgisayar, internet ve akıllı telefonlar” aracılığıyla her geçen gün hızla gelişen bilgi iletişimine vurgu yapılarak, bu gelişmeler sonucunda ortaya çıkan “yeni yaşam biçimleri” tarafından üretilen “maddî ve manevî değerler bütünü” olarak da adlandırılıyor.[ii]
Dijital anlamda ortaya çıkan gelişmeler bugün dünyayı kuşatan ve insanlığı her yönüyle dijital bir dönüşüme uyum sağlamaya zorlayan bir olgu. Dijitalleşmenin gerek ekonomik, gerek gündelik hayat içerisinde sağladığı tüm imkân, kolaylık ve değişimler kültürel bağlamda bir adaptasyon ihtiyacını da beraberinde getiriyor. İş yaşamından sağlığa, eğitimden politikaya birçok alanı etkisi altına alan dijital çözümler dünya çapında geleneksel kültür anlayışında da bir değişim yaşanmasına neden oluyor.
Kültür, genel perspektiften bakıldığında temel olarak toplumların geçmişten günümüze getirdiği değerler ve maddî-manevî birikimleri açıklayan bir olgu. Tanım olarak ise kültürü, “bireyin toplumun bir üyesi olarak kazandığı bilgi, inanç, sanat, hukuk, ahlâk, âdet, gelenek, alışkanlık ve yeteneklerin karmaşık bütünü”[iii] şeklinde ifade etmek mümkün. Toplumsal bağlamda davranış kalıplarına büyük oranda etki eden, yaşam süreci boyunca bireyin geçmiş ve gelecek gerçekliğini belirleyen, farklılıklar ve benzerlikler yönünden toplumların kendi önem ve değer kodlarını biçimlendiren kültür, bugün birçok alanda olduğu gibi hızlı bir değişime uğramakta. Buna göre, artık dijital bir kültürden bahsediliyor ki internetin başlangıcından bugüne hemen hemen her şeyde bu kültürün izlerini görmek mümkün.
Sanal kültür, siber kültür, internet kültürü gibi çeşitli adlandırmalarla da ifade edilen dijital kültür, yalnızca sanal ortamları kapsayan bir kavram olmaktan ziyade, geleneksel kültürde olduğu gibi toplumları değiştirme ve dönüştürme gücüyle günümüz küresel dünyasında önemli rol oynayan bir olgu.[iv]
İnternetin yaşamlarımıza dâhil olmasından itibaren etkisini günbegün artıran dijital devrim, gerek zaman ve mekândan bağımsız sunduğu ortamlar, gerek bilginin geniş kitlelere yayılmasında sağladığı hız, kolaylık ve düşük maliyet gibi faktörlerle insan topluluklarını anbean bir araya getiriyor. Diğer yandan, ekonomik, sosyolojik ya da politik açıdan farklı özelliklerdeki bu topluluklar arasında kurulan bağlantılar küresel düzeyde bir iletişim ve etkileşim süreci sağlıyor. Bunun bir sonucu olarak bilgi, bir diğer ifadeyle dijital içerikler hiç olmadığı kadar etkin bir hâlde yayılım gösteriyor ve dolayısıyla sanal âlemi giderek büyütüyor.
Bir istatistiğe göre, bugün küresel düzeyde 4,89 milyar olan kullanıcı sayısının 2027 yılı itibariyle 5,85 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor.[v] Bu durum, en nihayetinde dünya üzerinde giderek daha fazla insanın dijital bağlantılar aracılığıyla birer içerik taşıyıcısı olarak dijital kültür üretimine katkı sunacağını ortaya koyuyor.
Günümüzde dijital kültürün yanı sıra sanal dünya ve teknolojiye adaptasyon bağlamında dikkat çeken diğer iki kavram ise dijital yerliler ve dijital göçmenler. Dijital yerliler “teknolojik değişim ve dönüşümleri başından beri yaşayan ve internet çağında doğan bireyleri” tanımlarken, dijital göçmenler ise “dijitalleşme öncesinde dünyaya gelen ve dijital süreçlerle sonradan tanışan bireyleri” tanımlıyor. Dijital kültür içerisine doğan, dolayısıyla dijital dili kullanmaya oldukça aşina bireyler olan dijital yerliler, günümüzde özellikle 2000 yılı ve sonrasında doğan Z kuşağını tanımlıyor. Diğer yandan dijital göçmenler ise daha çok değişim sürecine uyum sağlamaya çalışan X (1965-1980) ve Y (1981-1995) kuşaklarını temsil ediyor. Bu noktada dijital kültürün kuşaklararası var olan dinamik bir sürece de sahip olduğu ve bu jenerasyonlar açısından farklı etkiler barındırdığını söylemek mümkün.[vi]
Dijital kültür, özellikle son yıllarda iletişim yöntemleri, bireysel ve örgütsel çalışma şekilleri, tüketici davranışı ve tüketim kalıpları, eğlence ve sosyal yaşam alışkanlıkları ve eğitim/öğrenme biçimleri gibi birçok yaşam alanını etkileyen önemli bir güç. Bunun yanında geçmiş dönemlere ait analog kültür yapılarına kıyasla anlayışları, değer yargılarını, dili ve gelenekleri daha seri bir şekilde değiştirici ve dönüştürücü özelliğe sahip. İletişim araçlarının dijitalleşmesi ve teknolojik ilerlemelere dayalı olarak ortaya çıkan bu kültür yapısının gelişimindeki en önemli etkenlerin başında ise sosyal medya geliyor.
Sosyal medya, dijital kültür içerisinde yer alan aktörler arasında bağlantı kurulmasını sağlayan ve bilgi etkileşimini hızlandıran bir unsur. İletişim yöntemleri açısından adeta bir devrim niteliği taşıyan sosyal medya, küresel düzeyde sunduğu kolaylık ve hızla bireylerin, grupların ve kurumların mesajlaşma, yorum, beğeni ve paylaşımlarına olanak sunan bir platform. Son araştırmalara göre, 2023 Temmuz ayı için dünya çapında sosyal medya kullanıcı sayısı yaklaşık olarak 4,88 milyar ki bu oran, toplam dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 60,9’una tekabül ediyor.[vii] Bu rakamlar da aslında sosyal medyanın ve sosyal medya aracılığıyla toplumların kılcal damarlarına kadar etki eden dijital kültürün gücünü ve ulaştığı büyüklüğü ortaya koyması açısından önemli.
Özetle kültür, insanlık tarihi boyunca gelişen, değişen ve nesilden nesle aktarılan bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Günümüze gelindiğinde ise bilgi iletişim teknolojilerinde yaşanan dönüşümün birçok alan gibi kültürü de oldukça etkilemiş olduğu görülüyor. Dijital teknolojiler ve bu teknolojilerin oluşturduğu sistemler yepyeni bir kültür inşâsının da kilometre taşları olarak dikkat çekiyor. Bu inşâ sürecinin en etkili araçlarının başında ise sosyal ağlar geliyor. Sosyal ağlar bir yandan içerik paylaşımı yoluyla küresel düzeyde bir etki alanı oluştururken, diğer yandan kitlesel davranışları yönlendirerek dijital kültürün anbean üretimine olanak sunuyor.
[i] Gere, C. (2008). Digital culture. London: Reaktion Books
[ii] Karagözoğlu-Aslıyüksek, M. (2015). Türkiye’de Bilgi ve Belge Yönetimi bölümlerinde hazırlanan lisansüstü tezlerde dijitalleşme ve dijital kültür etkisi: 1993-2013. İstanbul: Türk Edebiyatı Vakfı.
[iii] Haviland, W. A. (2008). Kültürel antropoloji. (İ. D.Erguvan Sarıoğlu, Çev.). İstanbul: Kaknüs Yayınları
[iv] Yalçınkaya, Y. (2016). Dijital kültür ve dijital kütüphane. Türk Kütüphaneciliği, 30(4), 595-618.
[v] https://www.statista.com/statistics/278414/number-of-worldwide-social-network-users/
[vi] İnci, M. A., Akpınar, Ü., Kandır, A. (2017). Dijital kültür ve eğitim, GEFAD/GUJGEF 37(2), 493-522.