Dijital faşizm ve dijital kölecilik

Küreselci şirketler, bilginin ve teknolojinin gücünü kullanarak, ahlâkî ilkelere de riayet etmeden, algı operasyonları ve manipülasyonlarla insanları istedikleri gibi etkileyip yönlendirdiler. Çıkarlarına hizmet eden bilgi ve haberlerin yayılmasına imkân verdiler. İstemedikleri veya çıkarlarına hizmet etmeyen bilgi ve haberleri sansürleyerek ya sosyal medya hesaplarını kapattılar ya da askıya aldılar.

ALLAH, beşerî sınırlılıklar çerçevesinde insanoğlunu hür (özgür) yarattı. Onun hürriyetine son derece büyük bir önem ve değer atfetti. Zâten bunun böyle olması gerekiyordu. Çünkü kendisinin koymuş olduğu yasalar (Sünnetullah) gereği bir varlığın eylemlerinden (fiillerinden) dolayı sorumlu tutulabilmesi için, o varlığın mutlaka hür ve iradeli olması zorunluydu.

Hür ve iradeli olabilmesi için de akıl ve zekâya sahip olması şarttı. Nitekim bunu bilen Allah, “insan” denilen varlığı işte böyle yarattı. Eylemleri (fiilleri) ile ilgili olarak tercih yapabilmesi için de onu nice imkân ve kabiliyetlerle donattı.

“Aklı olmayanın dini (sorumluluğu) yoktur” denilir. Çünkü din, sorumluluktur. Takva da sorumluluk bilincidir.

İslâm, akıl ve mantık dinidir. Allah, dini (sorumluluğu) akıllı insanlara teklif etmiş, onlar da kabul etmiştir. O hâlde İslâm, aklı başında olanların dinidir; başka bir ifâde ile İslâm, aklını kullanamayanların dini değildir.

Aklını kullanamayanların sahip olduğu dinin adına kendileri ne derlerse desinler; gerçekte bunun adı İslâm değil, başka bir şeydir. Çünkü Allah, nimetlerin en büyüğü olan aklı insanoğluna bahşederek onu kullanmasını istemiş ve aklın kullanılmasını da farz kılmıştır. Bu durum bile, ortaya koymaya çalıştığımız tezimizin en büyük delili olsa gerektir. Zâten Kur’ân’a hakkıyla bakılırsa, bunun böyle olduğu rahatlıkla görülebilir.

İşte bütün bu değerlendirmeler ışığında rahatlıkla söyleyebiliriz ki; insan hür olmak zorundadır ve hürriyet (özgürlük) insan olmanın olmazsa olmaz bir özelliği ve değeridir. Bu özellik ve değer kaybedilir ya da zorla veya değişik biçimlerde insanlardan çalınırsa, işte o zaman faşizm ve kölecilik başlamıştır demektir. Çünkü hürriyet, insanın onuru ve şerefidir. Onurunu ve şerefini kaybedenler, yaşayan ölülerdir. Yaşayan ölülerin de bir objeden, bir nesneden, bir eşyadan (materyal olarak) farkı yoktur.

Bütün “-izm”ler (-cılık, -culuk) de insanın tabiatına (doğasına) aykırıdır. İnsanoğlunun öteden beri içerik ve şekil olarak değiştire değiştire günümüze kadar getirdiği baş belâsı kölecilik anlayışı işte budur.

Eskiden klasik kölecilik vardı. İnsanlar, savaşlarda ganimet olarak elde ettikleri insanları köleleştirerek köle pazarlarında ya satarlar ya da onları en ağır işlerde çalıştırırlardı. Şimdi ise daha ince bir siyâsetle modern kölecilik, post modern kölecilik, hattâ dijital kölecilik ortaya çıktı ya da çıkarıldı.

Eskiden zorla kölecilik ya da zora dayalı kölecilik yaptırılırdı (Alex Haley, “Roots”; ‘Kökler’, Kunta Kinte), şimdi ise küreselleşmeyle birlikte gönüllü kölecilik doğdu. Çünkü dijital teknoloji ve sosyal medya, kitlelerin kendi kendilerini köleleştirmede muazzam bir iş ve işlev gördü.

Bununla birlikte Twitter, Facebook, WhatsApp gibi sosyal ağ ve sosyal medya şirketleri, insanların birbirleriyle haberleşmesini, mesajlaşmasını, iletilerini ileterek iletişim sağlamalarını realize etti.

Ayrıca bu kuruluşlar bilgi, belge, resim ve fotoğraf gibi paylaşımların yapılmasına imkân vererek bilginin yaygınlaşmasına katkıda bulundular. Çok önemli küresel şirketler olan bu kuruluşların elektronikleşme, dijitalleşme ve bilişim dünyasına çok önemli katkılar sundukları inkâr edilemeyen bir gerçekliktir.

Ayrıca Microsoft gibi uluslararası elektronik ve yazılım şirketleri, bilişim teknolojileri, yapay zekâ ve otonom robotik sistemlerin oluşmasına, gelişmesine ve buna paralel olarak bu sahalarda her türlü ürünün üretilmesine çok büyük katkı sağladılar.

Bütün bu teknolojik gelişmelere, bilginin üretilerek çoğaltılması ve yaygınlaştırılmasına ve dahi üretilen teknolojik araç ve gereçlerin yaşamımızı oldukça kolaylaştırmasına rağmen, yine de insanlık tarihinde kölecilik ruhu hiç bitmedi ve köleci zihniyet hiç değişmedi…

Sadece şekil ve biçim olarak değişime uğrayan bu ruh ve zihniyet, mahiyet itibariyle günümüze kadar kesintisiz bir şekilde devam ederek geldi.

Küreselci bu şirketler, bilginin ve teknolojinin gücünü kullanarak, ahlâkî ilkelere de riayet etmeden, algı operasyonları ve manipülasyonlarla insanları istedikleri gibi etkileyip yönlendirdiler.

Çıkarlarına hizmet eden bilgi ve haberlerin yayılmasına imkân verdiler. İstemedikleri veya çıkarlarına hizmet etmeyen bilgi ve haberleri sansürleyerek ya sosyal medya hesaplarını kapattılar ya da askıya aldılar.

Çünkü bu tutum, vahşi kapitalizmin bir gereğiydi. Kapitalizmde çıkar, menfaat, para her şeydi. Din de paraydı, iman da paraydı, ahlâk da paraydı.

İşte, uluslararası şirketlerin ve küreselcilerin bütün bu düşünce ve uygulamaları, tam bir “dijital faşizm ve dijital kölecilik” zihniyetidir. Kendileri de bu zihniyetin küresel temsilcileridir.

Ama işin acı ve ilginç tarafı şu ki; küreselcilerin kurmuş olduğu bu tuzaklara insanlar gönüllü olarak düştüler ve küreselcilerin gönüllü kölesi oldular! Hiç dikkatli ve seçici davranmadılar! Kendi elleriyle kendi özgürlüklerine son verdiler. Fakat bunun farkına bile varmadılar. Çünkü küreselciler tarafından kendilerine algı operasyonlarıyla süslenip püslenerek, ambalajlanarak öyle bir özgürlük tanımı sunulmuştu ki tâbir-i caizse katillerini sevdirdiler.

Dolayısıyla bu kürre-i arzda köleler, köleciler ve kölecilik zihniyeti hiç bitmedi ve bu gidişatla hiç biteceğe de benzemiyor.

Hâlbuki Allah, insanoğlunu hür ve özgür yaratmıştı ve insanın hürriyetine en büyük değeri vermişti. Ama insanoğlu bu değerin kıymetini bilmedi; nankörlerden, zâlimlerden ve kaybedenlerden oldu!

Ne demişler? Kendi hür iradesiyle düşen, ağlamazmış. Vesselâm...