Devrim ve yerli otomobil?

Yerli otomobili yapabileceğimiz konusunda pek endişe olduğunu sanmıyorum. Ama uzun vadede beğenilen, tercih edilen ve gururla sahip çıkacağımız bir ürün ve marka hayâl ediyoruz. Bu projede, güçlü ve kaliteli bir markayı özel sektör dinamizmi ve devlet teşvik sistemi ile yaşatabilecek miyiz? Yani maraton koşabilecek miyiz?

“DEVRİM” kelimesine farklı toplumlarda yüklenen anlamlar farklı olabilir.

Türkçede bu kelimenin kökünün “devir-” olduğu bilinmektedir. “Büyük ve köklü değişime” işaret eder.

Kelime, olumlu sonuçları getirmesi beklenen ama her zaman sonuçlarından emin olunamayan bir fiil.

Değişimi çağrıştıran herhangi bir konuda “Devrim niteliğinde gelişme!” diye söylenir meselâ…

Olumlu yönde etkileri olması beklentisiyledir bu söylem. Ama sonuçlarının ne yönde olacağı zamanla görülür…

En çok 1789 Fransız Devrimi akla gelir “devrim” deyince. Fransız Devrimi örneğindeki gibi, bazı ülkelerde halka rağmen varlığını sürdüren idare şekline karşı gelişen sokak olayları veya halk ayaklanmaları da söylenebilir. 

Ama devrim için her zaman, “Devrim, önce kendi evlâtlarını yer” derler.

Yani sokağa dökülenler bir değişime sebep olurlar ama çoğunlukla yeni gelenler sokaktan uzaklaşır hızla.

Türkiye’de de çoğunlukla “devrim”, pek olumlu bir kelime olarak hatırlanmaz. Genel olarak askerî ihtilâlleri ve sonrasındaki askerî yönetimin “devrim” adını verdiği bazı uygulamaları çağrıştırmakla beraber başka şeyleri de akla getirir.

Meselâ; aslında başarılmış konulardaki başarısızlığı, “Yaptık” ve “Yapabiliriz” diyen vatanseverlere “Yaptırmazlar” denilmesini, “Kendimiz üretelim” diyen vatanseverlere “Boş ver, yapılmışı var” denilmesini, bir millî gurur günü olması beklenen “Devrim” adlı yerli otomobile ilk gösterimi için yapılan tören gününde benzin konulmayışını hatırlatır genellikle…

Yani “devrim” deyince, en çok “Devrim Arabası” akla gelir.

Türkiye’de “Devrim Arabası” akla gelince, insanın ağzında nâhoş bir tat oluşur.

***

Haberlere göre, 14 Aralık 2019 Cumartesi günü -yani bugün- Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Gebze’deki bir merkezde yerli otomobilin deneme sürüşünü yapacak.

Yani yeni yerli ve elektrikli otomobilimiz görücüye çıkacak. Prototip olarak tanıtılacak olan araç ile yerli otomobilimizin nasıl bir görünüme sahip olacağı ve genel özellikleri hakkında kamuoyu bilgi sahibi olacak.

Aslında yerli birçok ürünümüz var.

Meselâ uçak, helikopter, İHA, SİHA, uydu, gemi, füze, roket, motor, jet motoru ve iş makinesi gibi binlerce teknolojik ürünümüz mevcût yerli olarak üretilebilen…

Ama bu konu başka!

Türkiye’de “yerli otomobil” konusu, bir psikolojik eşik gibi…

Sanki bastırılmış duyguların dışa vuracağı bir eşik…

Bu eşik aşılırsa, toplumda büyük bir coşku oluşacak ya da büyük bir özgüven patlaması yaşanmasına neden olunacak…

Meselâ “Yerli traktör yaptık” denildi. Öyle, “Yapacağız” falan değil, “İşte burada, hazır! Buyurun, deneyin” denildi.

27 Temmuz 2019 günü Tarım ve Orman Bakanımız Sayın Bekir Pakdemirli’nin girişimleriyle ortaya çıkan prototip traktör tanıtıldı ve Sayın Cumhurbaşkanımız test sürüşü yaptı. Üretim için hazır olduğu belirtilerek, “Yatırım ve geliştirme süreçleri devam ediyor” denildi.

Bana göre ticârî olarak en az yerli otomobil kadar önemli bir ürün “elektrikli traktör”…

Çünkü çiftçinin girdi mâliyetleri üzerinde net bir etkisi var akaryakıtın… Üretimdeki kârlılığı doğrudan etkiliyor ve tarımsal üretimin sürdürebilir olmasını zora sokuyor. Bu nedenle devlet, mazot ve gübre başta olmak üzere birçok kalemde tarımsal üretimi destekleyerek sübvanse ediyor.

Projenin en önemli ve stratejik olan yönü ise, gıda ve tarımsal üretim gibi hayatî bir konuda dışa bağımlı olduğumuz bir enerji kaynağı olan petrol ürünleri ile tarımsal üretimi garanti etmenin zorlukları ve mâliyetinden kurtulmayı vaat etmesi…

Dolayısıyla elektrikli traktör, her yönüyle takdir edilmesi gereken, stratejik ve ticârî açıdan çok değerli bir ürün ve proje!

Bu nedenlerle yerli elektrikli traktör projesinin de başarıya ulaşmasını yürekten diliyor ve bekliyoruz.

Ama “yerli otomobil” konusu bir başka! Bu konu, dünya üretim anlayışının değişmeye başladığı, klâsik otomobil markalarının yeni girdiği bir alan olarak fırsatlarla dolu olmasının yanında, Türkiye’nin güçlü iç pazarı ile ihracat kabiliyetinin buluşacağı bir marka ile geleceğe uzanacak bir proje…

Bir otomobil yapabilmek veya yapabiliyor olmak ile böyle bir ürün ve markanın uzun vadede başarılı olması ayrı ayrı süreçler elbette.

Yerli otomobili yapabileceğimiz konusunda pek endişe olduğunu sanmıyorum. Ama uzun vadede beğenilen, tercih edilen ve gururla sahip çıkacağımız bir ürün ve marka hayâl ediyoruz. Bu projede, güçlü ve kaliteli bir markayı özel sektör dinamizmi ve devlet teşvik sistemi ile yaşatabilecek miyiz? Yani maraton koşabilecek miyiz?

Merak edilen ve cevabı beklenen soru bu!

Ülkemizden dışarı taşan, küresel ölçekte kabul gören başarılar için Devlet ve millet olarak güçlü bir uyum ve ortak bir inanç birliğine ihtiyaç var.

Sadece bir hükûmet döneminde ortaya çıkan ve bazı bakanlarımızın özel gayretinden ya da Sayın Cumhurbaşkanımız gibi kararlı ve güçlü bir irade ile sonucu zorlayan dönemsel (ya da kişilere bağlı) başarılardan ziyâde, bunların da ötesinde, başarıyı kalıcı hâle getirmeye ihtiyaç var.

O nedenle yerli ve millî bir anlayışla dün, bugün ve yarın herhangi bir konuda taş üstüne taş koyan, millî duygularla ülkemize katkı sağlayan herkesin ve emeği geçenlerin haklarını teslim etmeliyiz.

Dünü, bugünü ve yarınıyla beraber başarıya giden yoldaki tüm aktörleri güçlü bir sahiplenmeyle yarınlara taşımak zorundayız.

Her birimiz, ülkemiz ve milletimiz için var gücümüzle yarınımıza sahip çıkmalıyız!