Devletimizin yanındayız!

“Kıyametin kopacağını bilseniz, elinizdeki fidanı dikiniz” buyuran Peygamber’in (sav) ümmeti olarak, ümidimize sarılarak bu illeti yenecek ve belâdan kurtulacağız. Evlerimizden çıkınca da “en uzun” teneffüsü hak edeceğiz… Şimdi var gücümüzle haykıralım: “Devletimizin yanındayız!”

KÜRESEL salgın sonucu “Evde kal!” mottosuyla bir nevi karantina günleri yaşadığımız hanelerimizde, ev hanımlarının “Bugün ne pişireyim?” sualiyle karşılaştığınızdan eminim.

Şikâyet olarak algılanmasın ama ben, bu sualle senelerdir karşı karşıyayım. Tıpkı 365 günün taksim edildiği gibi... “Bugün, günlerden ne?” sorusundan ziyâde, “Bugün hangi kutlama var?” sorusu…

Evet, 21 Mart tarihi, gündüzü ve gecesiyle mühimdi!

İlki, baharla birlikte yeni başlangıçların, kesilmeyen umudun, özlenen kardeşliğin, gıpta edilen dayanışmanın sembolü olan “Nevruz Günü”…

İkincisi ise, Resûl-i Ekrem’in (sav) bir gece vakti, Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya yaptığı “İsrâ” denilen yolculuğun ardından göklere yükseldiği, peygamberlerle görüştüğü, Sidretü’l-Müntehâ’da kâtip meleklerin kalem cızırtılarını duyduğu ve Huzur-u İlâhî’de Kendisine farz kılınan elli vakit namazın ağır geleceğini beyan ederek beş vakte indirilmesi için münacatta bulunduğu, dönüşte ise Allah’a ortak koşmayanların affedileceği müjdesini barındıran Bakara Sûresi’nin son âyetlerinin indirildiği Miraç hâdisesi…

Alınan tedbirler gereği, geçmişteki o görkemli Nevruz kutlamalarının yerini, sosyal medya üzerinden yapılan cılız paylaşımlar almıştı.

Hakeza kandil de öyle... Cemaatinden yoksun bırakılan camilerin sessizliği hassas kalpleri etkilemişti.

Önce vatan

Günler bahsini ele almışken, o soğuk kış günlerini, 28 Şubat’ı, yine baharı karşılamaya hazırlanırken önümüze gerilen 27 Nisan E-Muhtırasını, tarihin en uzun gecesi 15 Temmuz’u ve 37 kahramanın şehâdet mertebesine yükseldiği İdlib saldırısını da hatırlatmak isterim…

İstedim, çünkü yaşadığımız coğrafyanın yükselen yıldızı Türkiye, tarihin en zor dönemecinde üst üste darbeler, saldırılar ve felâketler yaşadı. Bunun en son örneği, hâlen azimle mücadele ettiğimiz Koronavirüs pandemisi…

Dilinde vatan, bayrak, İstiklâl Marşı, Mîsak-ı Millî, ezan, Kur’ân-ı Kerîm gibi kutsal değerleri barındıranların, hangi siyâsî görüşü benimserse benimsesin, hangi mezhebin ferdi olursa olsun “Önce vatan” tercihini yapması gerekir.

Gerekir, çünkü hangi takımın taraftarı olursak olalım, millî maçlarda üzerimizdeki formanın rengi bir anda değişerek al bayrağa, kırmızı-beyaza bürünür.

“Mevzubahis vatansa, gerisi teferruattır” vecîzesi de bu merkezdedir. Yoksa kuru kuruya bir “-izm” hastalığından ibaret sayılır.

“Büyük millet rûhunun emrindeyiz!”

“15 Temmuz 2016 tarihinde, Türkiye’nin millî egemenlik ve bağımsızlık hakkının gaspına ve iç savaş hedefine yönelik gerçekleştirilen FETÖ saldırısı; ilk saatlerde bin yıllık Devlet geleneğine yaslanan ve devlet tecrübesine sahip millî bilincin bütünleşik refleksi ile durdurulmuş ve “liderli toplum direnişi” ile paralel devlet hesabı içinde olan mensuplar, adalete teslim edilerek geri püskürtülmüştü…”

Hatırlanacaktır, bu metin, o hain saldırılardan sonra Ajanda Yayın Grubu yazar kadrosu ve çalışanlarından oluşan ASTAP (Ajanda Strateji ve Toplum Araştırmaları Plâtformu) tarafından yayınlanan manifestonun başlangıç cümlesiydi.

Devamında şöyle deniliyordu:

“15 Temmuz gecesinde, isimsiz kahramanların şehâdet hikâyesinden millî iradenin seçtiği Lider’in demokrasideki kararlılığına, FETÖ-PKK-DAEŞ başta olmak üzere terör örgütlerinin eşzamanlı şekilde Türkiye’nin işgaline yönelik konuşlandırılmasını planlayan küresel güçlerin stratejisinden millî iradenin özgürlük ve demokrasi adına bedel ödemeye ve ödetmeye hazır olduğunu gösterdiği millî direniş örneklerine kadar olan çok yönlü olaylar zincirinin finalinde, “İkinci İstiklâl Savaş ı”nın zaferle sonuçlandığına şehitlerimiz ve gazilerimizle birlikte şahitlik ettik.”

Son paragraflarda yer alan duruşumuz, “Büyük millet rûhunun gücü ve ufku ile hareket eden gönüllü neferler olarak, yıllardır nöbet tuttuğu “Tek Devlet-Tek Vatan-Tek Bayrak-Tek Millet”şiarının sınır boyunda, Devlet hafızasına dayalı medeniyet atlası çalışmaları, Yeni Türkiye birikimini etkinleştiren projeleri ve FETÖ tehdidine karşı teyakkuz hâlindeki hizmetleri ile 15 Temmuz gecesi ve sonrasında Başkomutan’a bağlı vatan evlâtları, gönüllü birer nefer olarak meydanları terk etmemiştir” sözleriyle kamuoyu ile paylaşılıyordu.

“Aziz milletimiz biliyor, hissediyor ve tanık oluyordur; ancak bir kez daha ilân ediyoruz ki, biz, büyük bir milletiz!”

Bu manifesto bir ahdi içeriyordu ve “İşte bu zamanın gönüllü hizmetçisi olmayı önemsiyor ve Türkiye'nin egemenliğine, bağımsızlığına kast edecek iç ve dış tüm düşmanlara karşı mücadele etmeyi varlık sebebi kılarak haykırıyor: ‘Ya istiklâl, ya istiklâl!’” satırlarıyla bitiyordu.

Siyaset ve strateji alanındaki yolculuğunu toplum bilinci adına sürdüren, 150’ye yakın tecrübeli yazarın kaleminden çıkan toplum, siyâset, strateji ve kültür alanlarında kayda değer dosyaları ve söyleşileri ile dikkat çeken Haber Ajanda ve Kültür Ajanda dergilerinin yanı sıra HA ve KA Yayınları ile Türk siyaset, kültür, sanat ve edebiyatını ilgilendiren, millî eğitim, örf ve ahlâk konu başlıklarında kitap çalışmalarına imza atan Ajanda Yayın Grubu, tüm bu tecrübe ve birikimlerine ek olarak, 2020 yılı başında https://haberajandanet.com adlı yorum sitesiyle Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmenin heyecanıyla gündemi belirlemektedir.

Şehit kanlarıyla sulanan ve “vatan” dediğimiz Anadolu topraklarına olan sadâkatimiz, al bayrağa olan aşkımız, Kur’ân’a ve ezana olan inancımız, Mîsak-i Millî’ye olan bağlılığımız ile hakkın ve hakikatin sesi olmayı, mazlumların yanında, zalimlerin ise karşısında durmayı sürdüren yayın anlayışımızı, vefâlı okurlarımız ve takipçilerimizle paylaşmaktan da gurur duyuyoruz.

Sağlık çalışanlarını alkışlıyoruz

2019 yılının Aralık ayında Çin’in Wuhan bölgesinde görülen, daha sonra Avrupa’ya sıçrayan, komşumuz İran, İtalya ve İspanya’da çoklu ölümlere neden olan, en nihâyetinde ülkemizde de görülen küresel salgın Koronavirüs (Covid-19) ile mücadelede, yaptığı itidâlli açıklamalar ve paylaşımlarla kamuoyunu aydınlatan ve süreci başarıyla yöneten, Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin ilk Sağlık Bakanı Dr. Fahreddin Koca ve yürekli ekibini kutluyor, alkışlıyoruz.

Ormanları, park ve bahçeleri, cadde ve sokakları, AVM’leri ve ibadethaneleri mecburî bir nadasa sevk eden Koronavirüsten sonra, hayâlini kurduğumuz yarınlara umutla ve sağlıkla bakan gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya ve ülke bırakmak, her bireyin/vatandaşın vazîfesi…

Dışarısı boşalsa da sosyal medya düne nazaran daha yoğun. Bilgi akışının, uzaktan eğitimin sağlandığı bu mecrada yaşanan kirlilik için bir dezenfektan henüz formüle edilmedi!

Daha önce karşılaşmadığımız ve hazırlıksız yakalandığımız düşmanı tanımıyoruz ama varlığıyla olabildiğince sinsi ve bir o kadar güçlü…

Hâl böyleyken, topyekûn mücadele ile etkin bir sonuç alacağımız muhakkaktır. Ancak muhalif seslere kulak kabartanlar, bilerek ya da bilmeyerek dezenformasyonun figürü hâline gelmektedirler.

Kaynak çeşitliliği zihinde medcezire yol açarken, yapılması önerilen ve yapılmaması gereken eylemler, sürecin uzamasına, vaka sayısının artmasına sebebiyet vermektedir.

Yaşadıklarımız, bir kıyamet tatbikatı… Hayatı idâme parkurundaki direncimiz ve yaşama tutunmamız, “ikinci baharı” andıran yarınlara ulaşmamızı sağlayacak.

Mümin, umut insanıdır

“Kıyametin kopacağını bilseniz, elinizdeki fidanı dikiniz” buyuran Peygamber’in (sav) ümmeti olarak, ümidimize sarılarak bu illeti yenecek ve belâdan kurtulacağız. Evlerimizden çıkınca da “en uzun” teneffüsü hak edeceğiz…

Şimdi var gücümüzle haykıralım: “Devletimizin yanındayız!”

#DevletimizinYanındayız