TÜRKİYE Cumhuriyeti
Devleti, son 18 yılda türlü düşmanla tanıştı. En azından anladı ve karar verdi
ki, “Benim düşmanım Yunan ile Ermeni
değil, müttefik görünümlü üst aklın aristokratları ile şövalyeleri!”…
Bu
anlamda özellikle son 10 yıllık süreçte ise söz konusu üst aklın İngiliz,
Alman, Fransız, Rus, İspanyol, İtalyan, Yahudi ve bu klanlarla ortak olup güya
İslâm dairesinde durduğunu “iddia eden” ırkçı, mezhepçi ve ayrılıkçı zevatın
Türkiye düşmanlığı ile yer yer bayrak yarışındaymış gibi paslaştıklarına tanık
olduk.
Dışarıdan
müdahale ederken kendilerine ait ajan ve casusların yanında işbirlikçiler de
kiralayan bu bayrak yarışçılarının düşmanlığı Türkiye’ye diz çöktüremedi, hattâ
ülkemizi kuvvetlendirdi, hamdolsun!
Recep
Tayyip Erdoğan’ın liderliğindeki Türkiye öyle bir gözünü açtı ki karanlık üst
aklın hiçbir oyunu ile dolandırılmadık çok şükür!
Ama
tam da burada bir kıssayı hatırlatacağım sizlere...
Kur’ân-ı
Azîmü’ş-Şân, Süleyman Peygamber’i (as) anlatırken şu hikâyeden bahseder:
O
Büyük Hükümdar Peygamber, bütün canlılara Allah’ın izniyle talimat verip
mescidi yaptırırken Hakk’a göç etti. Fakat emrindekiler onun göçünü fark
etmediler. Korkularından işlerine devam ettiler. Sonra onun sessizce asâsına
yaslanışını izleyip çalıştılar. Fakat sonunda asâyı bir kurt kemirdi içinden.
Asâ, içi boşalınca Hükümdar Peygamber’i taşıyamadı ve kırıldı. Emir
altındakiler anladılar ki, Süleyman Peygamber (as) rûhunu teslim etmiş…
Bugün
Türkiye, otomobilden savunmaya, mimari mühendislikten tıbba, tekstilden tarım
ve hayvancılığa, turizmden medyaya birçok sektörde büyüdü, ekonomisi ve
diplomatik siyasetiyle Doğu’dan Batı’ya yeryüzündeki birçok kıtada sözünü
dinletir, emrini yerine getirtir oldu.
Bugün
işte bu Türkiye’nin metin görüntüsünden korkarak emrinden çıkmayıp Türkiye ile
iyi geçinerek varlığını sürdürmeyi plânlayanlar olabilir. Peki, Türkiye yaslandığı
hüküm asâsını bir kurdun kemirmeyeceğinden emin mi?
İnanın
o kurt, hazırda bekliyor!
Türkiye,
Batı’nın, münafıkların, müttefik görünümlü düşmanların dolandırıcılığına
gelmiyor. Ancak Türkiye dolandırılıyor!
Kimler
mi dolandırıyor bu ülkeyi, bu devleti?
***
Hazîne
ve Mâliye Bakanlığı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, aylardır
istihdamı arttırma ve üretimde boyut atlama adına birçok teşvik paketi
açıklıyor, vergi indirimleri getiriyor, kredibilite düzenlemesi yapıyor, hibe
destekler çıkarıyor, ödeme kolaylıkları sunuyor ve daha nice pozitif politika
ile üreticinin önünü açıyor.
Türkiye’nin
en büyük sorunlarından biri, istihdam ve üretim zira…
Bu
anlamda her iki bakanlık ortaklaşa hareket ederek İş-Kur aracılığıyla yeni
programlar arz edip hem istihdam alanı açarak yeni iş imkânlarını teşvik
ediyor, hem de işvereni bu çerçevede kollayıp teşvik etmek için yeni işe
girenlerin eğitimlerini ve maaşlarını bizzat karşılıyor.
Ancak
sanayi ve ticaret camiasının ahlâk ve ilke bilmez üçkâğıtçıları, İş-Kur’un
denetim mekanizmasındaki boşluğu kullanarak şöyle bir yol izliyorlar:
Meselâ
A firmasında çalışan bir işçi, İş-Kur’un ilâna aldığı Meslekte Eğitim
Programı’nın başlamasıyla birlikte işten çıkarılıyor.
Bu
işçi İş-Kur’a giderek ilânda açıklanan eğitim programına başvuru yapıyor.
A
firması, program kapsamında işçi almak istediğini İş-Kur’a bildiriyor.
İş-Kur,
kendisine başvuru yapan sözde kursiyeri A firmasına gönderiyor ve firmaya, “Kurs x sürede bitecek, bu süreçte
kursiyerin eğitim masrafını ve maaşını ben karşılayacağım” diyor.
A
firması, işçiyi kabul ediyor ve program süreci başlıyor.
Program
süreci bittiğinde o işçinin yeniden sigorta giriş kaydını açan A firması,
program boyunca sigorta ve maaş masrafından kurtuluyor.
Ve
sonra A firması için bu kez yeni bir işçisinin süreci başlıyor…
Bu
konuyu binlerce firma ve on binlerce işçi üzerinden değerlendiriniz…
Bu
süreçte İş-Kur, yeni bir işçi adayına istihdam alanı bulmuyor, fark ettiniz mi?
Aksine,
işveren, kendi işçisinin masrafını devlete ödetiyor.
Ne
devleti? Millete ödetiyor millete!
Türkiye
Cumhuriyeti Devleti kasten dolandırılıyor!
Ey
bu ülkenin vatanperver ve mümin insanları, ne olur, 15 Temmuz gibi bir şartla
tekrar karşı karşıya kalırsanız, bu memlekete sahip çıkınız! Zira ahlâksızlığın
yaşandığı bir ülkede ahlâksızlar, her devrin, her şartın ve her boşluğun
adamları olarak sizi biçip geçecekler…
Sayın Cumhurbaşkanımızdan istirhamımdır, bu dolandırıcıları tespit edelim. Ben iki cihanda hakkımı helâl etmiyorum bu kımın zararlılarına. Fakat bulup hesabını sormazsak onurumuzla oynamaya devam edecekler!