HARPUT türküsüdür. “Yüksek minarede kandiller yanar/ Kandilin şavkına bülbüller konar…”
Sabahın alacasında dilime dolandı bu türkü. Kulağımdaki ses Esat Kabaklı’nın.
“He canım, he malım…”
Bazen kargalar da konuyor maalesef kandilin şavkına.
Misal mi? İstemediğimiz kadar fazla.
Ne minarenin itirazı var, ne kandilin. Bülbülün de gücü yetmez.
Karşıdaki binanın dışına vaktiyle bir klima cihazı koymuşlar. Hortumunu uzatıp içeri almışlar. O hortumun duvara girdiği yerdeki delik, hortumdan biraz geniş tutulmuş. Bir bülbül, gördüm ki o daracık delikten girip çıkıyor. Orayı yuva edinmiş. Korunaklı, sağlam.
Bir zaman sonra kargalar oraya dadandı. Bülbül yuvada olmadığı zaman üşüşüyorlar. İçeri giremiyorlar ama yuvanın ağzında bekleyip içeriyi gagalıyorlar.
Ne olduğunu anlamaya çalışırken bir süre sonra bülbül geldi. Çırpınıyor. Çığlıklar atıyor. Tüylerini kabartıyor. Dönüyor, yerinde duramıyor.
Anlaşılan bülbülün yumurtalarına musallat olmuş kargalar.
Çok geçmeden bir bülbül daha geldi. Eşi olsa gerek. İkisi birden kargayı rahatsız edip kovalamaya başladı. Onların uzaklaştığı sırada başka bir karga geldi yuvanın girişine ve hemen göremediğim yumurtaları gagalamaya başladı. Bülbüller bu defa yeni kargayla uğraşmaya başladılar.
Karganın peşinde yuvadan uzaklaştıklarında, bir başka karga geliyor yuvanın girişine.
Bu mücadelede biri kazanacak, biri kaybedecek.
Türkü, gül-bülbül üzerinden yürüyor.
“Bülbülün gül ile -he canım he malım- har davası var
Ellerin benimle -he canım he malım- ne davası var…”
İşte burası bana hep ilginç gelmiştir.
“Har”, türküde diken anlamında; tamam, orası kabul. Ama ellerin ne davası olduğunu anlamamak olmaz. Bilmek, anlamak lâzım. Ellerin davası hiç bitmez. Buldukları her fırsatta saldırırlar.
*
Hakkâri Belediye Başkanı Mehmet Sıddık Akış görevden alındı. Gürültüsü devam ediyor.
İçişleri Bakanlığınca, görevden uzaklaştırılmasına ilişkin yapılan açıklamada işlenen suçlar şöyle sıralandı:
- PKK/KCK yapılanmasında üst düzey görev almak.
- Örgüt adına sözde sorgulamalar yapıp sözde vergi toplamak.
- Yasa dışı yürüyüş, terörist cenazesi gibi eylemleri organize ederek eylemlere katılım sağlamak amacıyla halka ve esnafa baskı yapmak.
- Kepenk kapatmaya karşı çıkan esnafı terör örgütü adına tehdit etmek.
Bu kadar değil. Devamı var…
Terör örgütünün mahalle komisyonlarında da yer aldığı ve aynı zamanda sorumlusu olduğu ifade edilen açıklamada, Akış’ın “kırsalla irtibatını sürdürdüğü, küçük yaştaki çocukları ideolojik söylemlerle kandırarak örgüte katılımını sağladığı, Hakkâri merkezinde yardım ve yataklık faaliyetlerini sürdürdüğü, örgütün kırsal alanından merkeze eylem amaçlı gelen teröristleri evinde barındırdığı” bildirildi.
Terör örgütünün kırsal alanındaki kamplarına giden Akış’ın üst düzey örgüt mensuplarıyla görüştüğü, Hakkâri merkezinde örgüt karşıtı olan vatandaşları sözde vergi adı altında haraca bağladığı ve örgütten aldığı talimatlarla vatandaşları tehdit ettiği kaydedildi.
Bu kadar fazla suça bulaşmış ve mahkemesi yıllardır sürmekte olan birinin aday gösterilmesi elbette kasıtlıdır.
Özellikle tercih edildiği anlaşılıyor.
Akıbetin ne olacağı, hangi gelişmelerin yaşanacağı belliyken, kanun ortadayken, asıl maksat patırtı çıkarmak, bunu fırsat bilerek ne kadar büyütülebilirse oraya kadar gidilmesini istemek var hesapta.
İçişleri Bakanlığı hangi maddeler olduğunu şu şekilde açıkladı: “Anayasa’nın 127’nci maddesi ile 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 47’nci maddesi gereğince geçici bir tedbir olarak görevden uzaklaştırılmıştır.”
Karşı çıkanlar, güçleri yetiyorsa ya bu maddeleri değiştirmeli yahut ilelebet susmalı.
Devlet, kuru gürültüye kulak asmaz. Terör örgütü ve yandaşları istedikleri kadar bağırsın, çağırsın.
Şafak vakti bülbülün yuvasına saldırıp yumurtalarına musallat olan kargaların tek derdi karınlarını doyurmaktı. Bir de şu teröristlerin yaptıklarına bakın. Yumurtalar, yuva, bülbüller, minare, minarenin kandilleri, kandillerin şavkı, duvar, klima, bina, şehir, ülke… Hepsine birden kem gözlerini dikmişler ve kendilerini haklı görüyorlar. De get!