Devlet-i ebed müddet ve Ayasofya

Ayasofya’nın ibadete açılmasının çok anlamı var. Bence en çarpıcı anlamı ise “Devlet-i ebed müddet”tir. Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı Devleti ve ondan önceki Türk devletlerinin devamı olduğu, yeniden dünyaya ilân edilmiştir.

İSTANBUL’UN Fethi’nin sembolü Ayasofya, 86 yıl sonra tekrar ibadete açıldı. Ayasofya’nın ibadete kapatılması ve müzeye dönüştürülmesi kararı, alındığı günden beri tartışıldı.

Ayasofya’nın ibadete açılması için dâvâlar açıldı, mitingler yapıldı, ümitler dillendirildi, duâlar edildi, o günün geleceği umudu hep diri tutuldu…

Evet, beklenen gün geldi, 86 yıllık hüzün bitti, 86 yıllık hasret sona erdi! 24 Temmuz 2020’de, Müslümanlar Ayasofya ile Ayasofya Müslümanlarla buluştu. On binlerce Müslüman, şükür secdesi için günlerdir Ayasofya önünde kuyrukta bekliyor. Ayasofya Camiî, günlerdir alınları secdeye kapanan Müslümanları ağırlıyor.

Ayasofya’yı yeniden ibadete açmak, şüphesiz Türk-İslâm tarihi açısından çok büyük anlamlar taşıyor.

İslâm dünyasında yeni dirilişlerin habercisi Ayasofya. Türkiye’nin böyle bir karar alma noktasına nasıl geldiği hususunda da söylenebilecek çok şey var. Çünkü hem içeride, hem dışarıda bu konuda büyük dirençler vardı. Böyle bir arzuyu dillendirmenin bile bedel gerektirdiği dönemlerden geçti Türkiye.

Artık Ayasofya hür! Bütün bu tartışmaları geride bırakıp, bu hürriyetin keyfini ve coşkusunu yaşamalıyız. Geçmişi geride bırakıp, geleceği inşâ etmeliyiz. Tabiî ki geçmişin muhakemesini yapmalıyız ama yargılayarak ve yaralayarak değil.

Ayasofya’nın açılışını kimlerin içine sindiremediğini sağır sultan bile biliyor, bunun için bir şey yapmaya, bir şey söylemeye gerek yok. İsteyen istediğini söylesin. Ancak bir konuda herkese çok önemli görevler düşüyor: Açıkça karara karşı çıkamayanların yan yollara sapıp meseleyi başka yerlere çekmek isteyenlerin tuzaklarına düşmeme görevi…

“Tayyip Erdoğan, yakın zamanda Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasıyla ilgili sorulara şöyle şöyle dedi” yaklaşımıyla Sayın Cumhurbaşkanı’nın Ayasofya’yı ibadete açamayacağı fikrine kapılanlar, bugünlerde çok şiddetli karın ağrısı çekiyorlar. O sancı onlara her türlü melâneti yaptırabilir. Dolayısıyla çok çok dikkatli olmamız lâzım!

Daha ilk gün Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın hutbede Sultan Fatih’in vakfiyesinde geçen uyarıyı hatırlatmasını çarpıtarak Cumhuriyet ile hesaplaşma yalanına sarılanların yarın hangi tezgâhla karşımıza çıkacaklarını iyi hesaplamamız gerekir. 

Ayasofya’nın ibadete açılmasının çok anlamı var. Bence en çarpıcı anlamı ise “Devlet-i ebed müddet”tir. Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı Devleti ve ondan önceki Türk devletlerinin devamı olduğu, yeniden dünyaya ilân edilmiştir.

“Ebediyen yaşayacak devlet” anlamına gelen ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde kullanılan “Devlet-i ebed müddet” kavramı, Türk-İslâm devlet anlayışının tamamı için geçerlidir.

Nihal Atsız’ın, “Türkiye Cumhuriyeti gökten zembille inmemiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun devamıdır. Osmanlı İmparatorluğu, İlhanlı Devleti’nin uç beyliğinden doğmuştur, demek ki onun devamıdır; İlhanlı Devleti, Anadolu’daki Selçuklu Devleti’nin devamıdır. Anadolu’daki Selçuklu Devleti ile Batı Türkistan ve İran’daki Harzemşahlar Devleti, Büyük Selçuklu Devleti’nin devamıdır. Büyük Selçuklu Devleti; Karahanlıların, Karahanlılar Uygurların, Uygurlar Gök Türklerin, Gök Türkler Aparların, Aparlar Siyenpilerin, Siyenpiler Kunların devamıdır. Bu devamlar kesintisiz, aralıksız bir tarihin kadrosudur. Yani biz, biri yıkılıp biri kurulan ayrı ayrı devletlerin değil, bir bütün hâlinde sürüp gelen bir devletin milletiyiz” şeklindeki sözleri, “Devlet-i ebed müddet” kavramını en iyi şekilde tarif ediyor.

Dolayısıyla Fatih Sultan Mehmed Han’ın Ayasofya kararının günümüzde de aynen kabul edildiğinin ilânı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, “Devlet-i ebed müddet” anlayışının son halkasının ilânıdır.