
HATADAN münezzeh olan yegâne
varlık, hiç şüphesiz Allah’tır.
Bu
hakikati dillendiren binlerce delilden biri de Orhan Gencebay’ın şarkısında
geçen “Hatasız kul olmaz” nakaratıdır.
İnsan,
hatalarından dersler alarak hayatını şekillendiren bir varlık. Kimi bunu
kendisi için avantaja çevirirken, kimi de menfaat yörüngeli davranışlarına meze
yapmaktadır.
Son
bir yıldır, yurt dışından sosyal medya üzerinden yaptığı ifşaatla Türkiye ve
dünya gündeminden düşmeyen organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in geçen
hafta ortaya attığı yeni iddialar, siyasetten sanat dünyasına varıncaya kadar
geniş bir alanı tesiri altına aldı ve her zaman olduğu gibi gazetecilere
malzeme oldu.
Hatırlanacağı
üzere Sedat Peker, Bank Asya’da 16 sene üst düzey yöneticilik yapan eski
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu’nun, kendisine
bir sorun nedeniyle başvuran Marka Yatırım Holding’in sahibi iş insanı Mine
Tozlu Sineren’i AK Parti Erzurum Milletvekili olan kardeşi Zehra
Taşkesenlioğlu’na yönlendirdiğini, burada Mine Tozlu’dan 12 milyon lira danışmanlık
adı altında “rüşvet” istendiğini öne sürerek belge paylaşmıştı. İddialarda TOBB
Deniz Meclisi Üyesi Salih Orakçı ile Cumhurbaşkanı Danışmanı Serkan
Taranoğlu’nun da adını geçiren Peker, Taranoğlu’nun, ödeme yapmayı reddeden
Sineren’e ulaşarak Way Out adlı bir finansal danışmanlık şirketinde bir araya
geldiklerini açıklamıştı.
Söz
konusu iddiaların yankısı sürerken, şarkıcı Gülşen’in Ataşehir’de gerçekleşen bir
konserinde imam-hatiplilere yönelik sarf ettiği skandal sözleri üzerine sosyal
medyadan büyük tepki gelmiş, ardından açılan soruşturma sonucunda ise Gülşen tutuklanmıştı.
Sedat Peker, Gülşen’in tutuklanma sebebinin, dile getirdiği iddiaların gündem
olmasını engellemek için geçekleştirildiğini iddia etmişti.
Peker,
yaptığı ifşalar ile ilgili İstanbul Cumhuriyet Savclığına suç duyurusunda
bulunan Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Cemal Enginyurt ile ilgili suç
duyurusunda bulunacağını açıklayan Zafer ve DEVA Partisi başkanlıklarına
teşekkür etmeyi ihmâl etmedi.
Eski
eşi Erol Olçok ile oğlu Abdullah Tayyip Olçok’u 15 Temmuz’da gerçekleşen darbe
girişiminde yitiren Gelecek Partisi Kurucu Üyesi Nihal Olçok, “Ben başa çıkamadım, yorgunum… Hem de göründüğümden
çok daha fazla” diyerek organize suç örgütü lideri Sedat Peker’e, “Bana yaşatılanlar için vekâlet vermek
istiyorum” demişti.
Bu
talep, Peker yakasında karşılık bulmuş: “Ben
Kafkas asıllı Karadenizli bir Türk ailesinin çocuğuyum. Bizim kültürümüzde
şehit aileleri devlet başkanından bile önce gelir. Sizin yorgun olduğunuzu
anlatan satırları okumak inanın ki beni çok yordu. Vekâletinizi şerefle kabul
ediyorum.”
Ve
Peker, bu karşılığının ardından istifa eden Cumhurbaşkanı danışmanları Korkmaz
Karaca ve Serkan Taranoğlu’nu örnek göstererek, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu,
Mehmet Ağar’ın oğlu AK Parti Elazığ Milletvekili Tolga Ağar ve AK Parti Erzurum
Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nu istifaya davet etti.
İddiaların
merkezinde yer alan Taşkesenlioğlu, boşanma aşamasında olan eşi eski Türk Hava
Kurumu Üniversitesi Rektörü Ünsal Ban hakkında suç duyurusunda bulundu. Bunun
üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca Ban hakkında soruşturma açıldı ve
akabinde Muğla’nın Milas ilçesinde gözaltına alınarak Ankara’ya getirildi.
Tüm
bunlar yaşanırken gazeteciler ve siyasetçiler boş durmadı:
Önce
gazeteci İsmail Saymaz, AK Parti Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun
şirketi Maya’nın, 2013 yılından 2017’ye kadar İBB’den (AK Parti döneminde) 14
ihale aldığını yazdı.
Eski
AK Parti milletvekili ve Yeni Şafak yazarı Mehmet Metiner, şarkıcı
Gülşen’in imam-hatipliler ile ilgili sözleri nedeniyle tutuklanmasını
köşesine taşıdı:
“Hakareti yapan
kişinin konumu ve sıfatı üzerinden yoruma kalkıştığınız andan itibaren ilkeden
saparsınız. Hakarete maruz kalan kişinin aidiyeti, hayat tarzı ve durduğu yer
üzerinden yapacağınız her türlü yorum da sizi ilkeden uzaklaştırır. Özür dileyeni
affetmek büyüklüktür. Bazen affetmek, en güzel cezadır. Kem söz sahibine kem
sözle karşılık verdiğinizde, aynı konuma kendinizi düşürmüş olursunuz. Zaten o
birilerinin istediği şey de bu, kendisine benzeterek makul çoğunluğun gözünde
değersizleştirmek. Bu tuzağa düşmemek lâzım…”
Ayrıca
aynı yazıda, “Salt bir hakaretamiz laftan
ötürü tutuklanmayı gerekli görmem. Kanuna uygun olsa bile hukuka uygun görmem” diyen
Metiner, yazısının devamında, “Husumetin
muhabbeti yenmesine izin verenler, gün gelir, husumetin kurbanı olurlar”
ikazında bulunmaktan da çekinmedi.
“Husumetimiz zulme
karşı olsun, adaletsizliğe karşı olsun, haksızlığa karşı olsun, haysiyet
cellatlığına karşı olsun. Elbette husumetimiz olacak. Zalime husumet duymayan,
mazluma zulmetmiş olur” cümleleri de yine Metiner’e ait.
“İmam-hatipte
okumuş, sapıklığı oradan geliyor” sözleri nedeniyle tutuklandıktan 3 gün sonra cezaevinden
çıkan şarkıcı Gülşen’le ilgili yazı kaleme alanlardan biri de, “4 ay önce söylenmiş bir sözü saklayıp bugün
servis eden irade her kime aitse, Türkiye’nin ateşini yükseltecek kodları ya da
toplum ilişkilerini ateşe atacak fitili iyi biliyor ve zaman ayarlı bombayı
ateşliyor” diyen Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren’di.
Eski
Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu ise, ortaya en ilginç iddiayı
atanlardandı. “Milyonlarca imam-hatipliye
hakaret eden şarkıcı Gülşen, ajan olabilir mi?” başlığını atana Orakoğlu, Gülşen
dâhil, son dönemde iktidar karşıtı tavırlarıyla öne çıkan birçok ünlünün ajan
olabileceklerini dillendirdi.
Son
bir haftada yaşananlar, aslında bir lokomotife ardışık bağlanan vagonlar
gibiydi ki bunlardan biri de organize suç örgütü yöneticisi olmaktan hüküm giyip
Nisan 2020’de infaz düzenlemesiyle cezaevinden tahliye olan Alaattin Çakıcı’nın
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile Balgat’taki MHP Genel Merkezi’nde görüşmesiydi.
Kulislere yansıyan iddia, ikilinin “genel af” üzerinde konuştuğuydu.
Bu
yazıda geçenlerin tamamı, aslında birer iddia ve yorumdan ibaret. En azından
şimdilik… Ancak ülke gündemini ve siyasetini Çakıcı-Peker koordinatlarındaki
denge sahiplerinin (!) belirlemesi ne kadar doğru, bunu elbette zaman
gösterecek.
Yaşanan
gelişmelerin seyrine bakıldığında, 2023 Seçimleri öncesinde 15 Temmuz ve
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın büyük bir hesaplaşmanın içine çekildiği
görülüyor. Her ne kadar direkt çekilmese de ona itaat noktasında bağlı olan en
yakınındaki isimler üzerinden ilerleniyor. Ki bunların başında İçişleri Bakanı
Süleyman Soylu geliyor.
Mal
varlığına el konulmasıyla ifşa musluğunu biraz daha gevşeten Peker’in
hamleleri, muhalefet kanadındakileri iktidara taşıyacak iştaha sahip olduğundan
olsa gerek, son derece “önemli” görülüyor.
Peker’in
bu bilgilere tek başına erişmesi matematiksel olarak zor ama imkânsız değil.
Tek merkezli bir kaynağı olmadığı ortada. AK Parti ve Erdoğan karşıtları başta
olmak üzere, dış mihrakların rüzgârında sörf yapmaya açık bu paylaşımlar, şimdilik
bir iddiadan ibaret görünse de bunların araştırılması ve kamuoyundaki
beklentilerin karşılanması son derece önemli.
Tüm bu yaşananları, aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan için milât özelliği taşıyan bir şans olarak görüyorum. Görüyorum; çünkü devlet aklında saklı olan sır, bunları çözmeye muktedirdir. Hâdiselerin üzerine kararlılıkla gidilmesi muhalefetin sesini kesmesine sebebiyet verirken, öte yandan tabelasında “AK” ibaresini paylaşan partiyi de hem aklayacak, hem de paklayacaktır.