
EVELDEN az gelişmiş ülkeler kategorisindeydik. O durumdan feci rahatsızlık duymaktaydık. Son zamanlarda hamleler yapıyor ve yükselmeye, ilerlemeye çalışıyoruz. Hakkı teslim etmek gerekir, epeyce de ilerleme kaydettik. Az gelişmişliğin üzerine çıktık. Az buçuk gelişmiş ülkeler arasına girdik. Hâlbuki hedef belli. Az gelişmişliğin değil, muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmak. Bunun için de en başta kafaların değişmesi gerekiyor.
Bolu Kartalkaya’daki otel yangını, bu tespitimizin en bariz örneği.
Keşke tespitimiz hatalı olsa. Keşke yanılıyor olsak.
Maalesef tablo gün gibi ortada. Bulut arkasına saklanmış ince bir hilal gibi muğlak bir manzara değil bu gördüğümüz.
Belgeleriyle, görüntüleriyle, neticesiyle karşımızda duruyor. Hatalar, kusurlar, noksanlıklar üst üste binmiş.
*
Çalışmayan yangın alarmı ve söndürücüler, elektrik kesilince devre dışı kalan sistemler, dış kısımda değil de iç mekânda yapılmış yangın merdivenleri, bir kıvılcımla çıra gibi yanmaya müsait ahşap kaplama başta olmak üzere pek çok tedbir ihmal edilmiş.
İhmaller zincirinden söz ediliyor. Denetim kusurları cabası.
Yetkililerin kabahat ve kusurları birbirinin üstüne çabasını da ekleyelim. Neden içinden çıkmakta zorlandığımız daha net anlaşılsın.
Bunlar kitabına uygun yapılsaydı, 79 vatandaşımız hayatını kaybetmezdi. Ülkemizde yas ilan edilmezdi. Hatta o yangın başladığı anda söndürülür, bir kişi bile zarar görmezdi.
Otelin dağ zirvesinde oluşu manzara açısından güzel ama, yan tarafının uçurum olması ve itfaiyenin oraya yanaşamaması, söndürmeyi zorlaştırıyor, geciktiriyor, dolayısıyla yangının büyümesine sebebiyet veriyor.
Binanın dört tarafına itfaiyenin girebilmesi, merdivenini üst katlara uzatabilmesi gerekir.
Ağır hasarlı olduğu için kullanılamaz hâldeki bina, bir süre sonra yıkılacak ve belki yerine yeni bir otel inşa edilecek. Bu hususun yeni projede dikkate alınmasını ümit ederiz.
*
Kartalkaya mevkiinde ve biraz aşağısındaki Sarıalan yaylasında bulunan otellerde durum nedir diye meraka değer.
Az ötedeki otel yanarken ve orada 79 vatandaşımız hayatını kaybederken, yakın otellerde kalanların da kendi bulundukları binanın durumunu sorgulamaları kaçınılmazdır.
Yeterli tedbir alınıp alınmadığını öğrenmek isteyeceklerdir.
Başka kayak merkezlerindeki otellerin müşterileri de aynı şekilde endişelenecektir.
Böyle bir facia riski, sadece otellere mahsus değil elbette. Kalabalıkların olduğu her bina için geçerli. Alışveriş merkezleri, gazete ve televizyon binaları, çok katlı otoparklar, büyük siteler, yüksek katlı konutlar, fabrikalar, atölyeler, sinema ve tiyatrolar, okullar, öğrenci yurtları vs. hepsinin yeni baştan gözden geçirilmesi, gerekli tedbirlerin alınması, noksanlıkların giderilmesi gerekir.
“Yangına ve depreme karşı nasıl hazırlıklı olunur?” sorusunun cevabı aranıp bulunması ve ne gerekiyorsa yapılmasından bahsediyoruz.
Ayrıca bütün öğretmenlere ilk yardım kursu verilmesi, pek çok riski ortadan kaldıracak, büyük bir faciaya yol açmadan önleyecektir.
Belki her okulda bir hemşirenin görevlendirilmesi de yerinde olur. Böylece öğrencilere acil müdahale gerektiren durumlarda çaresizliğin önüne kolayca geçilebilir. Kafaların değişmesine de katkı sağlanmış olur.
Yeterli tedbirleri almadan işletmecilik yapmanın neye benzediğini herkes bilir.
Deveyi bağlamadan “tevekkül ettim” deyip işin içinden çıktığını sanmak Müslümanlığa sığmaz. Başka bir dine de sığmaz. Önce deveyi, atı, eşeği sağlam bir kazığa bağlamak gerekir.