Depremin felek ve felak boyutu

Dağlar, bahçeler, pınarlar, mevsimler, bitkiler, hayvanlar ve insanların sadece birer konaklama misafiri olarak davet edildiği görülür. Zelzele ise insana burada kalıcı olmadığını söyleyerek aslî vatana hazır olması için bir uyarıcı niteliği sergiler.

“İLİM bir nokta idi, onu cahiller çoğalttı” ifadesi manidar bir şekilde fluluğu ortadan kaldırır. Açık ve net olarak şunu ifade etmeliyim ki, Allah (cc) ve din düşmanları bu sözden nefret eder, İslâmı tek düşman görürler.

Bunun iki nedeni vardır: Bu kadar geniş bir evrende bilim ve ilmin birlikten neşet etmesi Yüce Bir Yaratıcıyı hatıra getirdiği içindir. Böyle bir evrende bilim yapacak yer kalmadığını düşünen iblisin uşakları nefsin kölesi olarak prangalarla kendilerini demir parmaklıklara hapsederler. Her bir işi yeni bir pencere olarak görüp inkâra kapı aralarlar.

İkinci nokta ise, böyle bir aşamada her bir pencereden nereye bakılırsa bakılsın mutlaka teklik ve bir imza görüldüğüdür. Bu durum Yüce Yaratıcıya, her şeyde görülen tek imzaya işaret eder. Bu ise sorumluluk gerektirir. Nefsine uyan böyle kalbi mühürlü kişilerin vatan, bayrak ve devlet sorunu da vardır. Ne gariptir ki, çok sayıda muhtaç insan dururken bazı ehl-i dinin böylelerine doğruyu anlatmak ve vakitlerini boşa geçirmek gibi kötü de bir alışkanlıkları vardır.

Meselemiz aslında nokta değil, noktanın hareketidir. Nokta hareket etmeye başladığında en basitinden daire, titreşim ve dalga hareketi yapar. Bu farklı hareketlerin matematiksel formülasyonları aynı olduğu için dalga, titreşim ve dairesel hareket aynı görülebilir. En azından dinamik sistem çalışanlar bunları aynı görürler.

Dalga hareketi, evrendeki her şeyin hareketidir. Dolayısıyla statik durumdaki nokta hareket etmeye başladığında bir “Hû” ile zikre başlayarak hep kendisini tekrar eder ve farklı türde dalga hareketleri oluşur.

Dalga hareketi, her şeye işaret esen sırrı içinde taşır. Evrendeki dalgaları (felek) birer birim olarak düşünürsek, dört kere milyar büyüklüğünde bir alana tekabül eder. İnsan gözü bunlardan sadece çok dar bir alanı görür. Bu da 400-700 nanometre aralığıdır.

Evrendeki görme olayı küçük dalgaların büyük dalgalara çarpıp geri yansıması sonucu oluşur. Diğer bir ifadeyle, görme olayı bir ışık dalgasının bir nesneye çarpıp geri yansıması sonucu oluşur. Bir ışık dalgasının bir nesneden geri yansıması için dalganın nesneden küçük olması gerekir. Tersi bir durumda dalga maddeye nüfuz eder ve görme olayı gerçekleşmez.

Bu nedenle görünür bölgedeki günlük ışık dalgaları molekül, bakteri ve atom ölçeğinden büyük olduğundan ışık dalgası bunlardan yansımadığı için molekül, bakteri ve atom gibi nesneleri göremeyiz. Bunları görmek için bunların boyutlarında bir ışık ile bakmamız gerekir. İnsan, bina, ağaç veya çevreye baktığımızda büyük cisimleri rahatlıkla görürüz. Çünkü görünür bölgenin 400-700 nanometre boyutlarındaki ışık dalgaları insan, otomobil, bina, ağaç ve benzer şeylere çarparak geri yansır. Yansıyan ışık taneleri ışık hızı ile insan göz merceğine geldiğinde görme olayı gerçekleşir.  

Dalgalar birbirleri ile etkileşmeye girmeden iletişim gerçekleşmez. Bu nedenle farklı büyüklüklerdeki elektromanyetik dalgalar birbirleri hakkında çok fazla bilgi edinilecek düzeyde olmaz. Hemen hemen aynı ölçeklere eşdeğer olmalıdırlar.

Gecenin karanlığı yani ışığın yokluğu Allah’ın (cc) ışık parçacıklarının dalgalarıyla karanlığa nüfuz ederek yarması neticesinde meydana gelen sabah aydınlığı Müslümanlar için mühimdir. Böyle bir aydınlık tek kelime ile “felak” olarak ifade edilir.

Böylece ışık parçacıkları maddelerinde dalgalar (de Broglie) olacağına işaret eder ki evren büyük bir başlangıç ile madde dalgalarıyla genişleyen (balon gibi şişen) bir evreni gösterir. Bu da “yokluktan varlığa yarma ile çıkan mahlûkata” işaret olur ki “felak” kelimesi kâinatın “Ol” emri ile yaratılışını gösterir. Bu, maddî ve mânevî, dünyevî ve uhrevî, dış âlemde ve nefiste inkişaf eder.

Dağlar, bahçeler, pınarlar, mevsimler, bitkiler, hayvanlar ve insanların sadece birer konaklama misafiri olarak davet edildiği görülür. Zelzele ise insana burada kalıcı olmadığını söyleyerek aslî vatana hazır olması için bir uyarıcı niteliği sergiler.