Deprem gerçeği ile yüzleşmek

Dünyanın her ülkesi gizli projeler yürütebilir. Biliniyorsa, (HAARP gibi) “gizli bir özelliği de yok” demektir. Deprem gerçeğini farklı taraflara çekmeye gerek yoktur. Dere yatağını imara açmayacaksın, demirden çalmayacaksın, çimentodan çalmayacaksın, fay hattına şehir kurmayacaksın! Olay bu kadar basittir. Örnek, “TOKİ evleri”...

NESNELER bir yerde kaybolup başka bir yerde yeniden ortaya çıkabilir ve aynı anda iki yerde bulunabilir.

Sıcaklık arttıkça alevler kırmızıdan sarıya, sonra da maviye döner.

Işık, kendisini çevreleyen dalga şeklinde alanlar oluşturur.

Yukarıdaki üç cümle, doğrudan alınıp herhangi bir günlük veya sosyal olaya uyarlanırsa hata edilir. Zira bir ilaç bir hastaya derman olurken, başka birisine dert olabilir. Bu pencereden ve ölçüden bakılması yanlış olmaz. Zira bilimsel pencereden bakmak hayatî öneme sahiptir.

Lafı uzatmadan, doğrudan konuya girdiğimizde, gündemin ilk sırasındaki asrın felâketi olan deprem ile karşılaşırız. Deprem gerçeği bizlere, bazı olaylara sosyal veya alışkanlıklar üzerinden değil de bilimsel pencereden bakmayı zorunlu kılıyor.

Bilimsel pencereden bakmak özellikle bazı kesim için tek gözlülük olarak görülürken, bazıları içinse İlâhî adalete ters gibi algılanıyor. Bu iki bakışın da sakat ve yanlış olduğunu özellikle altını çizerek ifade etmek istiyorum.

İnsan diğer canlılardan farklı olarak “düşünme” ve “akıl erdirme” melekeleri olan tek canlıdır. Özellikle Müslümanların “akleden kalp” ile olayları tasavvur edip yorumlamaları gibi büyük bir gerçek ortadadır.

Bir Müslüman olaylara Allah’ın (cc) emrettiği gibi “akıl erdirerek”, “düşünerek” bakmak zorundadır. Akıl erdirmenin ve düşünmenin esas alınarak bakılması, sebeplere müracaat edip hakikî tesiri Allah’tan (cc) bilmektir. Bilimsel çalışmalar ve bakış Allah’ın (cc) kullarına emrettiği “fiilî dua”dır.

Bilimsel çerçeveden son deprem olaylarına bakıldığında, bir defa konusunda uzman kişilerin bilimsel verileri dikkate alması gerçeği ile karşı karşıyayız. Deprem öznesinde, konusunda uzman kişileri ve ilgili alanlardaki uzmanları dinleyip ona göre bir yol haritası çizilmesi gerektiği ortadadır.

Ancak depremin nedenleri ve bıraktığı hasar hakkında farklı görüşler bulunmaktadır. Görüşlerin temelinde tamamen duygusal bakışların olduğu görülüyor. Buna göre depremin nedenleri arasında Amerikan HAARP teknolojisinin olduğuna inananların azımsanmayacak kadar fazla olduğu görülüyor. Buna deprem aşamasında ortaya çıkan mavi ışık delil gösteriliyor.

Yazımızın başında gösterilen ikinci cümle bilimsel bir veridir. Bir mum ateşine dikkatle bakıldığında alt tarafın mavi, ortasının sarı ve üstünün de kırmızı olduğu görülür. Deprem aşamasında yerküreye doğru inildikçe sıcaklığın arttığı temel bir bilgidir. Fay hatları hareket ederken bu mavi alevlerin yeryüzüne çıkmasından daha doğal ne olabilir?

Girişteki birinci ve üçüncü cümle, kuantum sınırları içerisinde olan bir cümledir. Yani biz insanlar evreni, çevreyi iki türlü fizik bilim ölçeğine göre anlarız. Birincisi klasik fizik, diğeri ise kuantum bakışıdır. Yukarıdaki birinci ve üçüncü cümle kuantum ölçeğinde bir ifadedir ve doğrudur. Bu olayların klasik fizikte olması mümkün değildir. Yani kuantum bilgisini klasik çerçevede anlamaya çalışmak ya da yorumlamak doğru değildir. Deprem, klasik fizik ölçeğinde bir olaydır. Bunu kuantum bilimsel sonuç cümlesine bağlayarak açıklamak ve Amerikan HAARP teknolojisinin yaptığını iddia etmek büyük bir yanılgıdır. Zira ışık, kuantum ölçeğinde anlaşılan bir olaydır; hem dalga, hem de parçacık özelliği olan bir yapıdır. Atom altı parçacıklar da kuantum ölçeğinde anlaşılan bir yapıdadırlar. Bu nedenle kuantum bilimsel sonucuna göre, “Işık, kendisini çevreleyen dalga şeklinde alanlar oluşturur” ifadesi doğru bir ifadedir. Elektron atom altı bir parçacık olduğu için, “Elektron bir yerde kaybolup başka bir yerde yeniden ortaya çıkabilir ve aynı anda iki yerde bulunabilir” ifadesi de doğru bir ifadedir. Ancak bu ifadenin günlük hayatta gözle görülebilen insan, eşya veya başka bir nesne için de doğru olduğunu iddia etmek bilime kafa tutmaktır. Bilime bu şekilde kafa tutan, kafasını taşa vurur, hatta kırar.

Kuantum olaylar günlük hayatta da geçerli olsaydı dünya tamamıyla anlaşılmaz ve tuhaf bir yer hâline gelirdi.

Dünyanın her ülkesi gizli projeler yürütebilir. Biliniyorsa, (HAARP gibi) “gizli bir özelliği de yok” demektir. Deprem gerçeğini farklı taraflara çekmeye gerek yoktur. Dere yatağını imara açmayacaksın, demirden çalmayacaksın, çimentodan çalmayacaksın, fay hattına şehir kurmayacaksın! Olay bu kadar basittir. Örnek, “TOKİ evleri”...

Toplumun genelinde inşaat sektörü lokomotif görüldüğü için gerçekle yüzleşmekten kaçınılıyor. Vekil de, belediye başkanı da müteahhit olunca deprem gerçeği büyük hasar bırakıyor.

Gerçekleri kimsenin gizlemeye gücü yetmez. Devletin yaptığı TOKİ evleri can almamış ise, olaya bu pencereden bakılabilir. Başka mecraları suçlamaya gerek yoktur. Bu milletin aklıyla alay etmek, vebal de gerektirir.