Deprem "Geliyorum" dedi

Biliriz ki, “su uyur, düşman uyumaz”. İnsanımızı bu durumda bile birbirine kırdıran, kışkırtan, can havlimizi siyâsî malzeme yapan ve gerçeği yansıtmayan içeriklere ve sahte hesaplardan yapılan paylaşımlara karşı dikkatli olmalıyız. Sağduyulu kalıp resmî kaynaklar üzerinden bilgi almalıyız.

3 Kasım İzmir Depremi’nden sonra sıkça takip ettiğim uzmanlar, daha birkaç hafta öncesine kadar bugün ülkenin üçte birinin sarsıldığı afet bölgesine işaret ediyorlardı.

Nitekim deprem sonrasında da pek çoğu, “Beklediğimiz bir depremdi” açıklamalarında bulundular. Hatta sismik ağ haritası üzerinden yorumlarını ve saha çalışmalarını takip ettiğim isimlerden biri olan Serkan İçelli’nin 18 Aralık’ta gerçekleşen 4,7’lik Hatay Depremi’nin ardından bu depremin öncü bir deprem olma olasılığı ile “Eve girmekte acele etmeyin” uyarılarını da okudum.

Ve aynı şekilde, o hafta içerisinde herhangi bir artçı depremin meydana gelmemesine de işaret etmişti İçelli. Kahramanmaraş’ın alüvyon zemininden de söz etmişti.

Deprem sonrasında ortaya çıkan başka bir uyarı ise dünyaca ünlü deprem uzmanı Frank Hoogerbeets’ten geldi. 3 Şubat’ta yayınladığı “Er ya da geç bu bölgede (Güney-Orta Türkiye, Ürdün, Suriye Lübnan) 7,5’lik deprem olacaktır” paylaşımı dikkat çekti.

Madem o fay hattı bu denli uzmanların dikkatinde idi, zihnen hazırlık yapılması dışında başka ne yapılabilirdi?

Koskoca şehri başka bir yere taşımanın imkânı ve mantığı söz konusu olamayacağı gibi, kısa süre içerisinde kalıcı bir çözüm bulmanın da zorluğundan bahsetmek mümkündür. Plânlı bir şehirleşme ve güçlü bir altyapı sağlamak yıllar yılı büyük önem arz etmektedir. Bir kez daha anladık ki, binaları sağlamlaştırmak ve depreme dayanıklı binaları çoğaltmak ihmâl edilecek bir mevzu değildir.

Burada dikkat çekilen bir diğer husus, depreme karşı alınacak fizikî önlemlerin yanı sıra toplumsal bilinçlendirmeye yönelik psikolojik deprem çalışmalarının da yapılmasıdır. Ki bu da 12 Kasım’da ülke genelinde yapılan deprem tatbikatı ile bir nebze olsun gerçekleştirildi. Devlet kurumlarının ve yerel yönetimlerin gerçekleştirdiği bu tür çalışmaların afetlerin yıkıcı etkilerinin azaltılabileceği, kriz anında sağduyulu ve soğukkanlı hareket edilmesinde etkili olabileceği düşünülüyor idi.

Ancak bu denli büyük bir afet, Âkif’in “Ya Rab, bu uğursuz gecenin sabahı yok mu?” dediği bir yerde, bir an bizleri donakalmaktan alıkoymadı. Yaşanan o ilk şokun ardından harekete geçmek neyse ki çok zaman almadı. Devletimiz tüm kurumlarıyla ve milletimiz var gücüyle koordineli bir şekilde çalışmalarına başladı.

Vakit, ensar olmak vaktidir!

Yüzyılın jeolojik kaynaklı bir felâketini yaşadığımız şu günlerde birlik ve beraberliğimizin ne kadar kıymetli olduğunu yeniden anladık. Yurdumuzun dört bir yanında gerçekleştirilen seferberliğe gözyaşlarımızla şahit oluyoruz.

Daha önceki afetlerde millet olarak tek yürek, tek bilek hâlinde nasıl kenetlendiysek, yine öyle kenetleneceğiz. Aziz vatanımızı, yaslı yurdumuzu manipülasyon tuzağına düşmeden birlikte onaracağız. Yaralarımızı el ele saracağız.

Lâkin biliriz ki, “su uyur, düşman uyumaz”. İnsanımızı bu durumda bile birbirine kırdıran, kışkırtan, can havlimizi siyâsî malzeme yapan ve gerçeği yansıtmayan içeriklere ve sahte hesaplardan yapılan paylaşımlara karşı dikkatli olmalıyız. Sağduyulu kalıp resmî kaynaklar üzerinden bilgi almalıyız.

Küffarın el uzatan dostluğuna karşı uyanık olmalı, vahyî uyarıları unutmamalıyız. Kavlî dualarımızı eylemsiz bırakmamalıyız. Dua zincirlerine sıcak yemek, battaniye ve bilumum ihtiyaç zincirlerini eklemeliyiz. Vakit, ensar olmak vaktidir!

Rasulullah’ın (sav) Tebük Seferi sonrası, mazeretsiz şekilde sefere katılmayan sahabelerle selâm ve muhabbeti kestiği gibi, biz de yolumuza taş koyanları, yapılan çalışmaları engelleyenleri, dedikodu yayanları, yalan haber yapanları, afetzedeler ile alay edenleri ve mazeretsiz bir şekilde üstüne düşen vazifeden berî duranları hayatımızdan bir celse de çıkarır, yüzlerine bakmayız.

Mevzubahis birlik ve beraberlikse, teferruat sadece şeytanın izi olur. Şeytanı susturacak imanî gücümüzle kuşanma vaktidir bugün. Köstek değil, destek olalım.