Demokrat dedemiz

Her ne kadar Diyarbakır Anneleri, Kemal abimize, “Bizimle görüşmen gereken yer otel değil, HDP Diyarbakır il binasının önü! Çünkü bizim çocuklarımız buradan kaçırıldı” deseler de “toplumun her kesimi ile buluşmak ve sorunlarını dinlemek” için Diyarbakır’a gelen demokrat amcamız pek de oralı olmamış. Claudia Roth altmış altı yaşına geldi ve bu işleri bıraktı. Darısı yetmiş üç yaşındaki demokrat dedemizin başına! Biz de kurtulsak, demokrasi de…

KEMAL abimiz demokrasi yolunun en birinci yolcusudur. Demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçtiği için, hâliyle onun da yolu, Türkiye’nin pamuk üretiminin yüzde yetmiş beşinin gerçekleştiği Ege’nin incisi Diyarbakır’a düştü.

Vakti zamanında bir diğer demokrasi yolcusu Alman vekil Claudia Roth da sık sık yolunu Diyarbakır’a düşürür, Türkiye demokrasisi için sarı saçlarını süpürge ederdi. Yaşı altmış altı olunca elini ayağını çekti bu işlerden. Şu aralar torun tombalak seviyor.

Biz yine Kemal abimize dönelim. Bize ne elin Alamanından?

Her ne kadar demokrasi konusunda partisinin kapısı süpürülmeye muhtaçsa da ülkenin demokrasisi için yaptığı fedakârlıklar takdire şayandır.

Kendisine rakip olacak kim varsa demokrasinin gereği olarak partiden uzaklaştırmıştır Kemal abimiz.

Çatlak sesler çıkaran vekillerinin de üzerini çizip kapı dışarı atması yine demokrasinin bir cilvesidir sadece.

Parti Olağan Genel Kongresini bir kalemde iptal etmesi gayet demokratik bir uygulama haddizatında.

Ne de olsa kendisi “demokrat amcamız”!

Yolu demokrasiden geçen herkes sonuçta Diyarbakır’da buluşuyor. Ekrem Başgan’ın da demokrasiden feyz almak için birkaç sefer Diyarbakır’a uğramışlığı, Ahmet Türk’e Atatürk portresi hediye ederken ve Hafıza Odası’nda terörist masklarının önünde gülerken poz vermişliği vardır.

Bunlar ülke demokrasi adına önemli kareler.

Konu Diyarbakır ve demokrasi olunca, bir türlü Kemal abimize gelemiyorum. Merkezkaç etkisi olmalı.

Yine vakt-i zamanında Ahmet Davutoğlu’nun da bir demokrasi seferine şahit olmuşluğumuz vakidir. Yanılıp yazılıp Diyarbakır Annelerinin çadırına uğradığında zılgıtı yemiş, çadırdaki anne-babaları azarlayarak kendisini çadırdan dışarı dar atabilmişti...

Tamam, artık Kemal abiye dönüyorum.

Kemal abimiz Diyarbakır ziyaretinde bir aşiret tarafından verilen kahvaltıya katılmış, “Toplumun her kesimi ile buluşmaya, sorunlarını dinlemeye, merak ettikleri ‘CHP’nin çözümü nedir?’ sorularına dilimiz döndüğü kadar anlatmaya çalıştık” demiş.

Toplumun her kesimi” derken kastettiği Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM) olmalı.

DİTAM Başkanı, “CHP’nin her kesimi” ile yaptığı toplantıda sınır ötesi harekâtlarımızın terör operasyonu değil, bir halkı ezme operasyonu olduğunu söylemiş, Kemal abimiz de demokratik şekilde susma hakkını kullanmış.

Kemal abimizin Diyarbakır programı netleşip Diyarbakır Anneleri ile görüşeceği söylenince, “Bence gitmez, gidemez; ama olur da giderse çadır karışacak” demiştim.

Meğer burada da ince birkaç “çakallık” varmış.

Anneler ile görüşeceği açıklanan Kemal abimiz, sadece bir “temsilci” anne ile görüşerek kendisini sağlama almayı, günü ve postu kurtarmayı plânlamış meğer.

Bir diğer “çakallık” ise, bu görüşmenin annelerin çadırında değil, otelde yapılmış olması. Yani Kemal abimizin maçası yememiş o çadıra gitmeye!

Nedenini sanırım hepimiz biliyoruz.

CHP ne kadar HDP ile olan ittifakını gizlemeye çalışsa, yan yana fotoğraf vermemeye gayret etse de mızrak çuvala sığmıyor. HDP’nin bütün -ama bütün- tezleri, bugün CHP tarafından savunuluyor. Hem de HDP’den daha cansiperane ve aleni…

Kemal abimiz -hani olur da- Diyarbakır Annelerinin çadırına gidebilseydi, HDP’nin üçüncü eş başkanı olarak muamele göreceğini gayet iyi biliyordu.

Zira o annelerin-babaların CHP’yi HDP yerine koymaları için yüzlerce haklı nedenleri var.

Her ne kadar Diyarbakır Anneleri, Kemal abimize, “Bizimle görüşmen gereken yer otel değil, HDP Diyarbakır il binasının önü! Çünkü bizim çocuklarımız buradan kaçırıldı” deseler de “toplumun her kesimi ile buluşmak ve sorunlarını dinlemek için Diyarbakır’a gelen demokrat amcamız pek de oralı olmamış.

Claudia Roth altmış altı yaşına geldi ve bu işleri bıraktı. Darısı yetmiş üç yaşındaki demokrat dedemizin başına!

Biz de kurtulsak, demokrasi de…

Kalınız sağlıcakla efendim.