Demokrasi ile birey bastırıldı

14 Mayıs 2023 Seçimlerini muhalefetin kazanması şüphelidir. Milletvekili aday listesinde yakın zamana kadar adları unutulan küçük partilere CHP listesinden 71 kişilik kontenjan ayrılması, bu partileri güçlerinin çok ötesinde siyasetin odağına taşımıştır.

DEMOKRASİ ile birlikte bireyin öne çıkacağı, herkesin içinde olduğu sosyal grupların baskı ve yönlendirmesinin dışına çıkarak özgür iradesiyle ve kendi adına karar vereceği, o sosyal grupların da kendiliğinden barış içinde tasfiye olacağı beklentisi var olmuştur. Bu beklenti pek çok kimseyi heyecanlandırmıştır. Böylece cemaatlerin sonunun geleceği umudu yayılmıştır. Ancak sonuç öyle olmamıştır.

Demokrasinin Türkiye’de bireyi öne çıkarıp yeniden inşâ ettiği şüphelidir ama cemaatleri ihya etmiştir. Çünkü her siyâsî parti, seçimlerde daha çok oy alarak iktidar olmak ister. Cemaatler “oy potansiyeli yüksek topluluklar” kabul edildiğinden, siyâsî partiler onları hiçbir zaman görmezden gelmemişlerdir. Listelerinde onlara yer ayırmışlardır.

Cemaatlerin desteğini alan siyâsî partiler, iktidar olduklarında ise az çok müttefiki olan cemaatlerin taleplerini karşılamışlardır. İşte bu karşılama cemaat ve tarikatlar için can suyu olmuş, onları güçlendirip ihya etmiştir. Bu arada cemaat mensubu olan bireyin, kendi adına ve kendisi için karar alma, seçim yapma iradesi uçup gitmiştir.

Cemaatler her ne kadar kendilerini siyaset dışında göstermeye çaba sarf etmiş iseler de hem siyaset onların peşini bırakmamış, hem de isteklerinin iktidar tarafından karşılanması onları siyasetin içine doğru çekmiştir.

Cemaatler, taraftar kitlesine göre seçim öncesinde siyâsî partilerle yaptıkları pazarlıklarla taleplerini garantiye almaya çalışmışlardır. Siyâsî yelpazenin sağında olan partiler genellikle cemaatlerle iyi ilişkiler kurmakla suçlanmışlardır. Yelpazenin solundaki partiler ise uzun bir dönem Sağ’ı “dini siyasete alet etmekle” mahkûm etmeye uğraşmışlar, buna karşılık Alevî kesimle organik bağlar kurarak kendileri aleyhine seçimlerde ortaya çıkan mesafeyi kapatmaya çalışmışlardır. Oysa demokrasi döneminin başlangıcında Alevî kesim de Sağ cenahtaki partilerin içinde olmuştur. Çünkü tek parti döneminin yol açtığı zulümlere Alevîler de maruz kalmışlardır.

1960 Askerî Darbesi’nden sonra bu siyâsî yapı değişmiş, Alevî kesim kendisi için bazen rakip, bazen (hayâlî de olsa) tehdit gördüğü Sünnîlere/cemaatlere karşı Sol’a yaklaşmıştır.

Seçim sonrası koalisyon görüntüsünden seçim öncesi koalisyon görüntüsüne

Türkiye’de başkanlık düzeninin seyri de demokrasi ile aynı sonucu vermiştir. Uzun yıllar siyâsî yarışa çok sayıda partinin katılması, koalisyonlara, zayıf ve kısa ömürlü hükümetlere ve istikrarsızlığa yol açtığı için temel şikâyet konularından biri bu olmuştur. Başkanlık düzeni ile birlikte bu yapının kaçınılmaz olarak değişeceği, tıpkı ABD’de olduğu gibi iki büyük parti arasında siyâsî yarışın olacağı, iktidar umudu kalmayan küçük siyâsî partilerin zaman içinde ortadan kalkacağı beklentisi epeyce taraftar toplamıştır. İşte bu beklentinin bir sonucu olarak seçimi kazanma şartı olarak yüzde 50 artı 1 oy şartı öngörülmüştür.

Fakat sonuç bambaşka bir şekilde tahakkuk etmiştir. Seçimi kazanmak için yüzde 50’den fazla oy alma şartı, büyük partileri küçüklere adeta muhtaç duruma getirmiştir. Seçim yarışında iddialı olan büyük partiler, siyâsî ilkelerini çiğneme pahasına son derece farklı yapıdaki küçük partilerle ittifak etmeye zorlanmışlardır. Bu zorluğun sonunda, yarışan partiler arasında ideolojik farklılıklar gittikçe azalmıştır. Önceden seçimden sonra ortaya çıkan koalisyonların yerini, bu sefer seçimden önce kurulan ittifaklar almıştır. Hükümet kurma ve sürdürme yetkisinin seçimle doğrudan başkana (Cumhurbaşkanı) verilmiş olmasından dolayı parlamenter sistemde görülen istikrarsızlık ve çok parçalı hükümet yapısının ortadan kalktığı görülse bile, seçim öncesinde kurulan ittifakın içindeki küçük partilerin siyâsî taleplerini seçim kazanmış olan başkanın dikkate alması kaçınılmazdır. Bu durum ister istemez başkanın siyasetini etkilemektedir.

Seçim öncesinde kurulan ittifaklar ise zamanla kendiliğinden adı sanı unutulacak olan partilere can suyu olmuş, onları siyasetin birer anahtarı durumuna getirmiştir.

14 Mayıs 2023 Seçimleri için yarışan iki büyük partinin çok sayıda küçük parti ile ittifak yapmaya kendilerini mecbur hissetmesi, önemli ölçüde seçim kazanmak için yüzde 50 artı 1 oy alma şartının sonucu olmuştur.

Bu görüşün zayıf tarafı olarak AK Parti ve MHP arasındaki ittifakın ortaya çıkışı ve düzeyi ileri sürülebilir. Çünkü bu iki parti arasındaki ittifak, seçim şartları dışında, 15 Temmuz 2016 darbe girişimine karşı sokakta kurulmuştur. Darbenin bastırılmasından sonra 2017 Referandumu ve 2018 Seçimlerinde “Cumhur İttifakı” adıyla bu iki parti arasında iş birliği devam etmiştir. Böylece ittifak darbenin bastırılması ile sınırlı kalmamış, darbeden sonra siyâsî yapının başkanlık düzeni ile değiştirilmesi ve ardından seçimle sürüp gitmiştir.

Siyâsî yapının başkanlık düzeni olarak yapılandırılması, muhalefet tarafını yeni arayışlara zorlamıştır. Muhalefet cenahının en büyük partisi, Cumhuriyet düzenini kurmakla övünen CHP, önceki seçimlerde yüzde 24-26 aralığında kalmıştır. Başkanlık yarışında sonuç almak için yeni ittifakların ihtiyacını görmüştür. Geleneksel olarak Alevî kesimle tesis edilen iyi ilişkilerin sonuç almaya yeterli olmayacağı ortaya çıkmıştır. Artık tek parti döneminin (1923-1950) uygulamalarını sabah akşam halka karşı savunmak, sık sık Anıtkabir ziyaretleri yapmak, seçimlerde sonuç almak için yeterli olmamıştır.

AK Parti’nin varlığı da muhalefeti yeni arayışlara zorlamıştır. Çünkü 2002’den beri girdiği her seçimi ve referandumu AK Parti kazanmış, muhalefetin seçim kazanma umudunu yok etmiştir. Muhalefetin eski usulle AK Parti’ye karşı seçim kazanamayacağı ortaya çıkmıştır. Bunun ilk işareti 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimi olmuştur. Muhalefetle, CHP ile yapı itibarıyla uyumlu olmayan Ekmeleddin İhsanoğlu, Cumhurbaşkanı adayı yapılmıştır. İhsanoğlu’nun adaylığında FETÖ’nün etkili olduğu görüşlerinin yanında, CHP’nin seçim kazanmak için geleneksel altı ok/Kemalizm vurgusunun yetmeyeceğini kabul etmesinin de payı etkili olmuştur.

Böylece CHP ve muhalefet bloku, AK Parti seçmeninden de oy alabileceği umuduyla, katıldığı 2014 Seçimi’ni kaybetmiştir. Ancak o seçimde farklı siyâsî ve toplum kesimler ile yapılan ittifak, muhalefeti kısmen büyütmüştür.

2014 Seçimleri, aynı zamanda FETÖ’nün CHP’yi yeniden düzenlediği görüşlerini tahkim etmiştir. Zaten CHP’de parti yönetimi, FETÖ’nün düzenlediği, uygunsuz içerikteki bir kasetle el değiştirmiştir. Yeni CHP yönetimi zamanla partinin geleneksel siyâsî yapısının dışına çıkmıştır. Partiyi bağlayacak siyâsî ilkeleri terk etmiştir. Toplumun her kesimi ile iyi ilişki kurmaya uğraşmış, bunu “helâlleşme” diye adlandırmıştır. Her ne kadar CHP’de yeni yönetimin Tunceli klanının eline geçtiği hâkim görüş olsa da o klan, kendisini Tunceli ile sınırlı tutmamıştır. Daha önceleri Ecevit’in yaptığı gibi, Sünnî çoğunluk için tanıdık olan isimleri seçimde vitrinine koyarak yelpazesini genişletmeye çalışmıştır.

İki önemli gelişme, muhalefetin işini kolaylaştırmıştır. İlki, AK Parti’nin uzun iktidar döneminin sonunda yıpranması, haklı haksız şikâyet ve itirazlara muhatap olmaya başlamasıdır. Diğeri ise MHP’nin bölünmesidir. Bu bölünme, CHP’de yönetimin el değiştirmesi kadar etkili olmuştur. Çünkü CHP’nin güven vermediği toplumsal kesimlerle MHP’den kopan İP ile yakınlık kurmaya, böylece muhalefeti büyütmeye başlamıştır.

Çoğunlukla ikbâl endişesi ve tasfiye edilme sonucunda AK Parti’den ayrılanlar da muhalefeti büyüten başka bir unsur olmuştur. Nihayet siyâsî felsefesini daha çok Erdoğan’a karşı olma esasına göre bina eden SP çevresi de doğal muhalif sayıldığından, böylece “Millet İttifakı” teşekkül etmiştir.

Böylece büyüme, farklı kesimlere ulaşma, seçim kazanma isteği CHP’yi, kendisine uzak görüşlerin partileri ile ittifak yapma, kendi listelerinden o küçük partilerin yöneticilerini seçilebilecekleri sıralara yerleştirerek siyâsî bir rüşvetle açıklanabilecek bu yöntemle muhalefeti tahkim etmeye itmiştir. Böylece siyasetten silinmesi kaçınılmaz olan küçük partiler, dirilmeye, gündem olur hâle gelmiştir.

Millet İttifakı içinde yer alan irili ufaklı partilerin söylemleri zamanla birbirine benzemeye başlamıştır. Daha çok Kemalizm’e bağlılık ve yolsuzluk vurgusu ön plâna çıkmıştır.

Seçim kazanmak için Millet İttifakı’nı yeterli görmeyen CHP idaresi, PKK çevreleri ile önceden kurduğu yakınlığı tahkim etmeye çalışmıştır. 2015 Genel Seçimlerinden başlayarak, dönemin CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Özçelik’in açıkladığı gibi “her evden HDP’ye bir oy” kampanyası ile HDP’nin yüzde 10’luk ülke barajını aşması temin edilmiştir. Türkiye’nin Irak ve Suriye sahasında PKK unsurlarına karşı yaptığı askerî harekâtlara CHP karşı çıkmıştır. Bunun yanında 2019 Yerel Seçimlerinde kadrolarında PKK’lı unsurlara yer vermesi, büyük şehirlerde PKK/HDP desteği ile seçim kazanmasına yol açmıştır. PKK/HDP Millet İttifakı’nın dışında tutularak muhalefetin bölünmesi engellenmiş, PKK/HDP ile iş birliği ittifakın dışında sürdürülmüştür. Bu iş birliği PKK’nın partisini büyütmüştür. Böylece başkanlık düzeni Millet İttifakı içindeki küçük partilere can suyu olduğu gibi, PKK’nın partisine de önemli bir siyâsî alan açmıştır.

Sonuç

14 Mayıs 2023 Seçimlerini muhalefetin kazanması şüphelidir. Milletvekili aday listesinde yakın zamana kadar adları unutulan küçük partilere CHP listesinden 71 kişilik kontenjan ayrılması, bu partileri güçlerinin çok ötesinde siyasetin odağına taşımıştır.

Benzeri bir durum Cumhur İttifakı içinde de yaşanmıştır. Başta DSP olmak üzere hiçbir ilde hiçbir şekilde il barajını aşma ihtimâli bile olmayan küçük partiler (DSP ve HÜDA-PAR) AK Parti listesinde seçimlere girme şansı elde etmiştir. 

AK Parti geçmiş dönemlerde olduğu gibi (Ertuğrul Günay gibi) CHP kökenlileri listesine taşıyarak AK Parti seçmeni nezdinde Kemalist söylemi tahkim edip meşruiyet kazandırmaktadır. Başkanlık düzeni ile birlikte iki partiye dayalı istikrarlı düzen tahakkuk etmemiştir.