
28 Mayıs’taki seçimden sonra beklenen oldu ve CHP’de değişim rüzgârları esmeye başladı. Siz benim “rüzgâr” dediğime bakmayınız lütfen, birisi partinin camlarını açınca cereyan yapıvermiş, hepsi bu sanırım.
28 Mayıs’ta sonuçlar ve işin rengi belli olunca, daha doğrusu işler istediği gibi gelişince, Ekremciğim hemen babasının koltuğuna göz dikiverdi. Hain evlat Ökkeş!
Ekremciğime göre partinin değişime ihtiyacı varmış, değişmeyen tek şey değişimmiş ve devletlileri lütfedip değişimin öncüsü olacakmış.
Bu arada aynı şeyleri yaparak farklı sonuç beklemeyeceklermiş. Yirmi seçimdir ısrar ve inatla aynı şeyleri yapıp aynı sonuçları elde eden bir parti için devrim niteliğinde bir aydınlanma doğrusu bu.
Ekremciğim sanırım farklı bir şey deneyecek önümüzdeki yerel seçimlerde. Meselâ zât-ı âlilerinden terör örgütleri ile arasına mesafe koymasını bekleyebiliriz belki de. Çok mu iyimserim yoksa?
Hemen seçim sonrasında değişim konulu böyle bir çalışma başlayınca Kemalciğim partisinde hızlı bir değişim sürecine girdi malûmunuz.
Derhâl partisinin MYK’sını değiştirdi. Sonuçta bu son seçimi bu MYK kaybetti. Az bile yaptı onlara.
Yeni MYK’ya ise Bülent Kuşoğlu, Eren Erdem ve Faik Öztrak gibi kamuoyunun isimlerini bile bilmediği yepisyeni ve sürpriz üyeler atadı.
Böylesine köklü bir değişim bile değişim beklentilerine cevap vermedi. İnsanları memnun etmek ne kadar da zor. Hele ki onlar CHP’li iseler!
Kemalciğim değişimcileri tatmin etmek için bu kez de bütün danışmanlarının görevlerine son verdi.
Oysa bu danışmanlardan Jeremy Rifkin ABD’den çok teknolojik şekilde Zoom ile Türkiye’ye uzaktan bağlanacak, ülkenin ekonomisini düzeltecekti. Bizler de “Vay be, teknolojiye bak!” diye ağzımız açık kalacaktık. Olmadı maalesef.
Bir diğer danışman Ünal Çeviköz, Akdeniz’de boştan yere sondaj yapıp duran gemilerimizi limana çekecek ve tasarruf sağlayacaktı. Hatta Libya’daki “lejyonerlerimiz”, Azerbaycan’daki “cihatçılarımız” ve Suriye ile Irak’taki “işgalcilerimiz” de yurda dönecek, onlara çifter çifter maaş vermek zorunda kalmayacaktık. Bu da olmadı.
Meselâ bir diğer danışman Nuşirevan Elçi de ayrılınca, CHP binasında depoya kaldırılan bayraklar yeniden yerlerine taşınmış. İşte bu gerçekten büyük bir değişim!
Bu değişimler de İmamoğlu ve tayfasını tatmin etmezse sıra parti binasının güvenlik personeline gelecekmiş.
Ondan sonra da sırada yemekhane personeli, temizlik görevlileri ve çaycılar varmış. Daha da yetmezse sıra aşçı, uşak ve bahçıvana geliyor.
Daha ne olsun?
***
Şu CHP’yi ve tabanını anlamak gerçekten güç. En tepeden tabana kadar şimdi herkes değişimden bahsediyor. Lâkin değişimden kim neyi kastediyor, neyi murat ediyor, muamma.
Meselâ CHP, değiştiğinde bu ülkenin millî ve manevî değerleriyle barışacak mı?
İcazet için ABD’leri, İngiltere’leri, Almanya’ları dolaşan Kemalciğimin koltuğuna, yabancı misyon şefleri ile yediği içtiği ayrı gitmeyen, hatta İstanbul kara teslim olmuşken bile İngiliz büyükelçisi ile balık yemeyi tercih eden Ekremciğim otursa, CHP’nin dış politikaya bakışında herhangi bir farklılık mı olacak?
Meselâ CHP değişince LGBT yahut İstanbul Sözleşmesi konusunda derin bir kırılma mı yaşanacak partide ve tabanında?
Meselâ beklenen ve talep edilen bu değişim, CHP’ye terör örgütleri ile kurulmuş ortaklıklar konusunda bir aydınlanma mı sağlayacak, araya mesafe mi getirecek?
CHP değiştiğinde dağdaki terör baronları, yurtdışındaki kaçak FETÖ’cüler birden desteklerini mi çekecekler, buz gibi soğuyacaklar mı CHP’den?
Ülkesi ve devletini defalarca yurtdışına şikâyet eden Kılıçdaroğlu’nun yerine, devletin valisine “it”, hâkimine “ahmak” diyen İmamoğlu gelse CHP’nin bu devlete bakışı mı değişecek?
O sihirli değnek CHP’ye dokununca birden ülke için projeler mi üretmeye başlayacaklar? Savunma sanayi, yerli otomobil, gaz ve petrol aramaları gibi kritik konularda görüşleri ve yaklaşımları gram değişecek mi?
Kendi partilerine demokrasiyi getiremeyen, farklı seslere tahammül edemeyen, kendileri gibi düşünmeyen her kesimi ve meslek grubunu aşağılayan, tehdit eden bir güruhun demokrasiyi içselleştirebilmeleri için günde kaç öğün ve kaç doz değişim almaları gerekiyor sizce?
Meselâ CHP değişince Bakırköy, Kadıköy, Şişli, Nişantaşı, Çankaya ve Karşıyaka gibi zengin ve burjuva kesimler yerine orta direğin, işçilerin ve köylülerin mi sesi olacak?
Bu değişim gerçekleşirse CHP Genel Merkezi’nin on dördüncü katına CHP’liler de girebilecekler mi acaba?
Ve daha cevabını bildiğimiz onlarca soru…
Hiçbiri değişmeyecek elbette bunların.
Bu köhnemiş kafa, bu Jakoben zihniyet, bu halktan kopuk siyaset değişmedikten sonra o koltukta ha baba oturmuş, ha oğul oturmuş, ha kutsal ruh. Ne fark eder ki?
CHP’de değişmeyecek tek şey varsa, o da CHP’nin ta kendisidir.
Kalınız sağlıcakla efendim.