
SIZISI geçmeyen ağrılar, kabuk bağlamayan yaralar ve kederi gittikçe artan sorunlar yüreklere oturup kaldı. Dağlayıp iyileştirmeye çalıştığımız yanımıza yeniden bıçak vuruldu. Gel gör ki, uykularımızı bölmesi gereken meselemiz aklımıza gelmez oldu. Bir yanda yürek yangını, diğer yanda umursamazlığımız yürüyüp gidiyor…
Her gün diğerinden ağır dramların ortaya çıktığı Gazze’de her şey bildiğimiz gibi. Suskunluğumuz aynı, duymazlıktan gelmemiz aynı, ümmet olarak elimizi uzatmamızı engelleyen sebepler aynı. Diğer yandan katledilen ve soykırıma uğrayan Gazze de aynı. Vahşice öldürülen çocuklar, kadınlar, ihtiyarlar yetmiyor, şehir tamamen harabeye döndü. Hizmet veren tüm hastaneler bombalandı. Gazze ile dünya arasında bağ olan ve sayısı çok az olan medya mensupları da bir bir yok ediliyor.
Gün ne getirir, bu yazı yayınlandığında nasıl bir gündemimiz olur, bilemem... Lakin her daim güvenecek bir sahibimiz var: Allah! Bugün benim diyen milletler, devletler dün işgal altındaydı. Dünyaya racon kesmeye kalkanlar dün vergi veriyordu veya yurdum diyebilecekleri bir ülkeleri yoktu. Eğer Türkler olmasaydı, Yahudi ırkı bugün köle sınıfında olacaktı, belki o bile olamayacaktı. İtilip kakılmış, sürgün edilmiş, katliama uğramış bu ırk dünü çok çabuk unuttu.
Sözlerimizi beyhude söylememek için tarihe bakıp bazı örneklemeler yapmakta yarar görüyorum.
Geçmişin pencerelerinde kayda geçmiş ve değiştirilemeyecek birçok bilgiden birisi şudur: Bugün dünyanın süper gücü durumundaki ABD geçmişte vergi verdiği tek ülke Osmanlı’dır.
Yahudi ırkı kaç kez sürgüne, katliama ve aşağılanmaya maruz kaldı, Endülüs’te İslâm aydınlığı ve adaleti altında huzurla yaşarlarken Endülüs’ün yıkımıyla sürgün ve katliam yaşadılar. İspanya’da yaşam hakkı verilmedi. Onları katliamdan Osmanlı İmparatorluğu kurtardı. Balkanlarda yaşanan Bulgar İsyanı’nda yine katliama uğradılar. İmdatlarına Osmanlı koştu. Ortadoğu coğrafyasında Türk ve İslâm adaleti altında asırlarca yaşadılar ama oraya adım atan Haçlılar katliam yaptı. Bugün birlikte oldukları Haçlı zihniyetindekiler o gün Müslüman, Yahudi ayırt etmeden bir günde 70.000 insanı katletti. Osmanlı sonrasındaysa bölgeden yükselen mazlum çığlıkları hiç dinmedi.
Bugün ekonomisiyle büyük bir güç olan Almanya, II. Dünya Savaşı sırasında ve tam da bugünlerde Ruslarla olan savaşı kaybettiler ve Berlin Savaşı sonrası Kızılordu Almanya’yı teslim aldı. Yani Almanlar egemenliğini kaybetti. Ama bugün Almanya ekonomisiyle neredeyse süper güç durumundadır. Demek ki, her şeye mutlak kadir olan Allah’ın planları şaşmaz ve takdir buyurduğu her ne ise gerçekleşir. İlâhî adaletin terazisi asla şaşmaz. Bu sebeple eskisinden daha sıkı sarılmalı ve davamıza omuz vermeliyiz.
Kur’ân’da bize buyrulan emirler “inananların mutlaka galip geleceği, üzülenlerin bir gün güleceği, sebat edenlerin zafere ulaşacağı, verilen musibetlere sabredenlerin şan ve şerefle ödüllendirileceği” yönündedir. Öyleyse iman etmek ve inanmak lazımdır ki, bugün Gazze üzerine yağan bombaları atanlar kaybedecek. Katil, soykırımcı devlet ve ona destek veren Haçlı zihniyeti kaybedecek.
Üzerinde yaşadığımız yeryüzü herkese yetecek büyüklük ve imkâna sahiptir. Lakin insanoğlunun açgözlülüğüne asla yeterli olmayacaktır. İnanç çerçevesinde bakıldığında aklın almadığı soykırım her nasılsa bir türlü durdurulamıyor. Politik penceren bakıldığında yaşanan gelişmeler devlet yöneticilerinin halklarını dinlemediği, yükselen karşıt seslere kulakların tıkalı olduğu yönündedir. Ülkemizin çabaları koca İslâm âleminde neredeyse tek kalmış gibi. Bir başına da olsa mücadeleye devam etmek, dün olduğu gibi bugün de zaruridir. Nitekim o topraklar hem dinen hem tarihsel açılardan bizim gölgemizdedir. Peygamberimizden ve atalarımızdan yadigâr topraklar aynı zamanda Yüce Kitabımızda bahsedildiği gibi, “etrafı bereketlendirilmiş mukaddes bir beldedir”. Bu beldede akan kanın durdurulması ve bunu elimizle düzelteceğimiz günlerin bir an evvel gelmesi için dua ediyorum.
Ekranlardan izlediğimiz yüreğimizi yakan görüntüler hiç de hafife alınır cinsten değildir. Diri diri yanan bedenlerin vebalı ve gecenin bir vakti ailesini kaybetmiş minik çocuğun enkazlar içinde bir başına dolaşması büyük ve ağır bir yüktür, bu yük ise omuzlarımızdadır. Yine de umut etmek ve Allah’a dua etmekten geri durmamalıyız. Dün ezilmiş ve tükenmiş devletlerin bugünkü hâline baktığımızda yarın Filistin’in yeniden bir bütün olabileceğini hatırlamak gereklidir. En önemlisi mevcut durumu değiştirmek için mücadeleye devam etmek zorundayız.